Sabah yazarı Engin Ardıç'ın hedefinde bir zamanlar keskin savunucusu olduğu Cem Uzan'ı ve geçtiğimiz haftalarda darbe çığırtkanlığı yapan gazeteci Can Ataklı vardı.
Abone olEngin Ardıç 'Bekle Bakalım' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında Cem Uzan'ın kaçmadan önce "Halk uyandı artık... İlk seçimde bunlar gidecekler!" dediğini belirten Ardıç, AK Parti'nin o zamandan sonra hep güçlenerek ilerlediğini belirtti. Kendini kandırmayı tercih eden birçok kişinin şimdilerde "AK Parti gidici" sözleri sarf ettiğini bunların büyük bir yanılgı olduğunu söyleyen Ardıç, "Aynı yanılgıya 1950 yılında da düştüler, 1965 yılında da, 1983 yılında da... Halk ya aptaldı ya kandırılmıştı ya da oyunu bir paket makarnaya satıyordu... Böyle düşünürsen, "seçmenin evine muslukçu çağırırsam oyunu da alırım" sanırsın tabii. Türkiye'yi 2002 yılına kadar bürokrasi yönetti. Ama açık açık, ama üstü kapalı. Osmanlı'da kapıkulları, cumhuriyette de onun mirasçısı olan bürokrasi. "Vesayet rejimi" bu yönetimin üstü örtülü şeklidir.Sonra iktidar halka geçti.
Bu elbette sosyalistlerin hayalini kurdukları ve gerçekte mevcut olmayan "alafranga halk" değildi.Halkın iktidarı tekrar bürokrasiye bırakmaya hiç niyeti yoktur." ifadelerini kullandı.
Darbe imasında bulunarak “Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için çok büyük bir halk öfkesinin olması lazım” şeklinde skandal ifadeler kullanan Can Ataklı'ya da dokunduran Sabah yazarı, "Evet, bu iktidar ancak "halk isterse" gider. Halkın hiç de böyle bir niyeti yoktur. Çünkü "yeniden ezilmeye" hiç niyeti yoktur. O zaman da çaresiz kalıp ya deprem beklersin ya yangın, ya sel felaketi ya da ordunun yenilmesini zavallı dostum... Beklemeye devam et bakalım." dedi.
Engin Ardıç'ın yazısı şöyle:
Kaçmadan bir süre önce, sanırım 2003 yılının aralık ayı, Cem Uzan bana şöyle demişti:
"Halk uyandı artık... İlk seçimde bunlar gidecekler!"
Hem kendini kandırıyor hem de beni aptal yerine koyuyordu...
Ne olmuştu da halk uyanmıştı? AK Parti daha bir yılda büyük bir fiyaskoya mı imza atmıştı?
O günden sonra hep daha güçlü geldiler.
On sekiz yıldır da iktidardalar.
Kendini kandırmayı tercih eden birçok kişi şimdi de "AK Parti gidici" diyor...
Çünkü "wishful thinking" yapıyorlar ve gönüllerinden geçeni gerçek sanıyorlar.
Bu ucuzluğu ve kolaylığı da onlara basında kalem oynatan birkaç kazma sağlıyor.
AK Parti'nin niçin iktidara geldiğini ve niçin orada kaldığını "analiz edebilme" yetenekleri yok.
Çünkü düşünme yetenekleri de yok.
Türkiye'nin 2002 yılında aldığı büyük dönemecin ve girdiği sürecin "halkla bürokrasi arasındaki büyük çelişki ve kavganın" sonucu olduğunu göremiyorlar.
Aynı yanılgıya 1950 yılında da düştüler, 1965 yılında da, 1983 yılında da... Halk ya aptaldı ya kandırılmıştı ya da oyunu bir paket makarnaya satıyordu...
Böyle düşünürsen, "seçmenin evine muslukçu çağırırsam oyunu da alırım" sanırsın tabii.
Türkiye'yi 2002 yılına kadar bürokrasi yönetti. Ama açık açık, ama üstü kapalı.
Osmanlı'da kapıkulları, cumhuriyette de onun mirasçısı olan bürokrasi.
"Vesayet rejimi" bu yönetimin üstü örtülü şeklidir.
Sonra iktidar halka geçti.
Bu elbette sosyalistlerin hayalini kurdukları ve gerçekte mevcut olmayan "alafranga halk" değildi.
Halkın iktidarı tekrar bürokrasiye bırakmaya hiç niyeti yoktur.
"Geleneksel güç odakları" yola getirilmiştir. Artık ne "Menderes'i öldürün" diye tutturacak rezil bir ulema zümresi vardır, ne de kolay kolay darbeye heves edebilecek bir asker.
Çünkü halkın gerektiğinde canını ortaya koyarak ve şehit de vererek darbeye karşı çıktığı görülmüştür. Bu, tarihte ilk defa olmuştur.
Çünkü halk bu iktidarda ilk defa "insan yerine konulduğunu" hissetmiştir.
Bezirgânın da burnu sürtülmüş, iktidar onca kötülük gördüğü sermayenin yanına kendi ürettiği ve ona rakip yeni bir sermaye sınıfı yerleştirmiştir.
Üstelik halka "eski ve büyük bir imparatorluğun mirasçısı" olduğu da hatırlatılmış, "mazlum millet" ezikliğinden çıkılmış, iki yüz yıldır hasret kaldığımız "özgüven" geri gelmiştir.
Hangi kuvvet bu iktidarı devirecektir bu durumda?
Ağlamaktan başka bir şey bilememiş "sol" mu?
Dış güçler...
Dış güçler ancak içeride müttefik bulurlarsa etkili olabilirler.
Bir potansiyel müttefik "ayrılıkçı Kürtler" tabii.
Buna oynuyorlar. Bürokrasinin hazin kalıntısı CHP de buna oynuyor.
Evet, bu iktidar ancak "halk isterse" gider.
Halkın hiç de böyle bir niyeti yoktur.
Çünkü "yeniden ezilmeye" hiç niyeti yoktur.
O zaman da çaresiz kalıp ya deprem beklersin ya yangın, ya sel felaketi ya da ordunun yenilmesini zavallı dostum... Beklemeye devam et bakalım.