BIST 8.885
DOLAR 34,31
EURO 37,19
ALTIN 3.018,55
HABER /  GÜNCEL

Saadetin Tantan'dan Adnan Oktar açıklaması: Poliste bile yoktu

Adnan Oktar'a karşı 1999 yılında ilk mücadeleyi başlatan Saadettin Tantan, örgütün arkasındaki uluslararası desteğe dikkat çekerek, "Bir magazin bir kedicik olayı gibi bakılmamalı. Çok zor operasyon. Destek olmak lazım" dedi.

Abone ol

Türkiye, Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar örgütüne operasyonu konuşuyor. 31 ayrı suçlama yöneltilen örgüt hakkında inanılmaz iddialar var. 1999’da örgüte yönelik ilk operasyonu başlatan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, örgütün ellerinde çok uzun yıllardır büyük bir arşiv olduğunu belirterek, "Şantaj mekanizmasını işletiyorlar ve mal varlıklarını böylece büyütüyorlar. Yabancı istihbarat örgütleriyle çetrefil ilişkiler kurulmuş. Neslimiz büyük tehdit altında…" dedi. Tantan, Hürriyet gazetesine konuştu ve örgütü anlattı.

HALK BU OPERASYONU SAHİPLENMELİ
Adnan Hoca bir tarikat değil, dinle falan da ilgisi yok. “Neden 19 yıl beklediler” sorusuna takılmayın. Şu anda bu operasyonu yapan yetkililere destek vermemiz gerekir. Kamuoyu oluşturmamız lazım, halk bu operasyonu sahiplenmeli. Kimse siyaseten engellemesin diye sahip çıkmak gerekiyor. Çok zor bir operasyon. İçten, dıştan müdahale gelebilir.

TEKNİK TAKİPTE KULLANDIKLARI TEKNOLOJİ O ZAMAN POLİSİN ELİNRE BİLE YOKTU
Türkiye’de teknolojiyi en iyi kullanan örgüt Adnan Hoca’nın örgütüdür. Teknik takiple siyaseti ve basını teslim alanlar bunlardır. Gazete sahiplerinden, yayın yönetmenlerine, milletvekillerine arşivledikleri çok kişi vardır. Teknik takipte kullandıkları teknoloji o zaman polisin elinde bile yoktu. Arşivledikleri milletvekilleri sonradan bana teşekküre geldiler. Ama bunlar arasında özür dileyecek misin diye önerge verenler de oldu.

BUGÜNKÜ GÜÇLERİ NE KADAR?
Çok. Acayip bir ekonomik ve teknik güce ulaştılar. Diyanet İşleri Teşkilatı’nı dahi tehdit edecek gücü buldular kendilerinde. Burada Diyanet’e çok iş düşüyor. İnsanların ihtiyacı olan inanç değerlerini köşe başında ne idüğü belirsiz hoca bozuntularına bırakmamalı. Burada kesin tavır koyması gerekiyor. Yoksa ortamı geleneksel Türk İslâmı’nın dışındaki dayatmalara açık hale getirirsiniz. Baktığınız zaman bu gibi yapılar sadece Türkiye’de yok. Mesela Hindistan’da Ahmedilik bir İngiliz istihbaratı yapılanmasıdır. Keza Hizbul-Tahrir de öyle. Boko Haram’da da benzer bir durum görürsünüz. Bunlar, istihbarat örgütlerinin güdümündedir. Ülkeler bunlar üzerinden istikrarsız hale getirilir, çatışma ortamı yaratılır ve aynı inanç içerisinde insanlar birbirine düşman kılınır. Irak ve Suriye laboratuvarında bunu görürsünüz. Türkiye’nin de aynı tehlike ve tehdit altında olduğunu söyleyebiliriz. Bu örgütlerin bir an evvel önünün alınması gerekiyor. 

PKK'YI FETÖ'YÜ KİM KULLANIYORSA BUNLARI AYRI DÜŞÜNMEYİN
Akla gelen ilk soru şu olmalı: Devletin temel alt yapısı yıllardır neden yaygın haber alma ağlarını halkının bilinçlenmesi üzerinden milli kimlikle buluşturamadı? Kim engelledi, niçin engellemek istendi? Bütün bu silahlı ve silahsız örgütler yıllarca Türkiye’yi, Türk halkını, siyaseti tehdit ederken, Türkiye’nin gücü bunu bir anda ortadan kaldırmaya yetecekken neden yapılamadı? Bakın, bugün PKK-PYD-YPG’yi kim destekliyor? NATO Müttefiki Amerika başta olmak üzere, İngiltere, Almanya, İsrail’in desteklediğini biliyoruz. PKK-PYD’yi, FETÖ’yü kim kullanıyorsa Adnan Hoca’yı da bundan ayrı düşünmeyin. Harun Yahya ismiyle yazdığı kitaplar son derece üst kalitede kâğıtlara basılıyor, başka dillere tercüme edilip, bedava dağıtılıyor. Korkunç bir bilgi ve enformasyon savaşı değil mi? Bunlara para yetebilir mi? Bunları size yurt dışında dağıttırırlar mı? 

FETÖ VE ADNAN OKTAR'IN BENZER TAKTİKLERİ
Tabii ki var. Teknolojiyi depoluyorlar, yeri ve zamanı geldiğinde kullanıma sokabiliyorlar. Siyasetin kilit noktalarına, iş çevrelerine ve medyaya hissettirmeden çok iyi nüfuz edebiliyorlar. Fethullah Gülen hareketi çok daha farklı, her alanda nitelikli eleman yetiştirerek ülke yönetimini teslim alacaktı, gençler öyle kirletildi, kimliksizleştirildi. “Sizler altın nesilsiniz, ülkeyi sizler yöneteceksiniz” diyerek bu gençlerin zihinlerine girildi. Kendi ailelerinden, ülkesinden, yurttaş kimliğinden uzaklaştırılıp tek kişinin emrine verildiler. 

KASETİ OLAN SAVCILIĞA GİTSİN!
Benim kasetim var diye korkup susmayın. Cesaretle hareket edin. Çok mağduriyet var. İktidar sahipleri içerden ve dışardan devlete sızmaya çalışan bu yapıları süratle temizlemeli. Bunun gibi istihbarat güçlerinin takibinde vakıf, cemaat, sivil toplum örgütlerinin üzerine gidilmeli. Bunun gibi çok yapı var, Türk gençliğini, evlatlarımızı bunların elinden kurtarmamız gerekiyor. Yoksa Türkiye’yi yönetecek kadroları bulamayız. Kasedi olan savcılığa gitsin. Kişisel verilerin korunması anayasal hak... Bir bilgi gelirse size sunacağım ama benim verilerimi gizli tutun demek lazım. Savcılar bunu imha edebilir. 

NE YAPMAK LAZIM?
Türkiye’yi kuşatan, bölgede kullanmak isteyen bir güç var. Türk siyaseti bu tehdidi, tutsaklığı halkla beraber engellemeli. Yaygın haber alma ağlarıyla Türk halkını gerçek bilgilerle donatmalı. Sosyal medyada birçok kirli bilgi yayılıyor. Düşmanın büyüklüğü geleceğimizi tehdit ediyor. Hem PKK hem FETÖ hem Adnan Hoca gibi Türkiye’yi tehdit eden örgütleri durduracak nitelikli hukukçular, emniyetçiler, araştırmacılar devreye sokulmalı.