BIST 9.662
DOLAR 35,22
EURO 36,74
ALTIN 2.963,71
HABER /  MEDYA

Rüşvet operasyonunda derin izler!

Hadi Özışık'ın hazırlayıp sunduğu programda İstanbul merkezli rüşvet ve yolsuzluk operasyonu tartışıldı.

Abone ol
AK Parti- Cemaat çekişmesinin tüm yönleriyle tartışıldığı programda Türkiye gazetesi yazarı Melih Altınok, cemaatin askeri vesayetten boşalan yere talip olduğunu, Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasının altında da bu isteğin yattığını iddia etti.

Türkiye gazetesi yazarları Ceren Kenar ve Melih Altınok, TGRT Haber'de yayınlanan Basın Odası'nda usta gazeteci Hadi Özışık'ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Ceren Kenar, rüşvet ve yolsuzlukla mücadelede Türkiye'nin son 10 yılda önemli mesafeler katettiğini; ancak bunların düşük ve orta seviye için geçerli olduğunu, neredeyse bitme noktasına geldiğini söyledi. Buna rağmen üst düzey yolsuzlukların üzerine gidilmesi gerektiğini anlatan Kenar, bununla ilgili yargı sürecinin de başlaması gerektiğini söyledi. Cemaat ile yaşanan çatışma nedeniyle, bu yolsuzluk dosyalarının açıldığını da iddia eden Kenar, bu çatışma olmasaydı bugün ortaya atılan iddiaların da gündeme getirilmeyeceğini savundu.

ALTINOK'TAN CEMAATE SUÇLAMA

Türkiye'yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda yaşanan polis baskınları ve yargıya müdahale iddialarını değerlendiren Melih Altınok, yaşanan çatışmada cemaati suçları ve siyaset alanıa müdahale edilmeye çalışıldığını iddia etti. İşte Altınok'un programdaki o sözleri;

Cemaatten insanlar devlet aygıtlarında yer alabilirler. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Bu son derece meşru bir taleptir. Hatta Ahmet Hakan bu tartışmayı şey üzerinden yapmıştı. Başbakan'ın bugüne kadar size ne istediniz de vermedik söylemi üzerinden bu bir itirafın, yansımasıdır diyordu. Nasıl bir ilişki kurmuşsunuz ki bu insanlar, bu çevreyle de bunu söylüyorsunuz diyordu. 

"BİZE DE CEMAATCİSİNİZ DENİLDİ" 
 
Elbette Gülen Cemaati bugün ortaya çıkmış bir şey değil. Bu 10-12 yıllık sürede hatta daha da eskiye götürdüğünüzde Gülen Cemaati'nin edimlerini bu açıdan yaklaşılıyordu. Bir müdahale girişimiyle karşılaşmıyorduk. Bu demokratik hak çerçevesinde Gülen Cemaati'nin edimleri olarak kabul ediliyordu. Ben bile ekranlardan hatırlıyorum, Taraf gazetesi dönemimde cemaatcisiniz deniliyordu. Ben ise açık açık, defalarca çıkıp demişimdir. Velek ki öyleysek bile olmasa dahi suçmu işliyoruz diyordum. Bu insanlar silaha bulaşmıyor, yasadışı yöntemler kullanmıyorlar, siyaset kullanmıyorlar ve ikna yöntemiyle bir örgütlülük gerçekleştiriyorlar. Bunun suç olmadığını düşünüyoruz elbette.

2012 ŞUBAT KRİZİ KIRILMA NOKTASI
 
Buradaki dikkat çekilen nokta, 2012 Şubat krizinden itibaren benim kırılma dediğim nokta o dönemden başlıyor. Ben de o zaman çok sert tavır almaya başladım. Dediğim gibi Gülen Cemaati'nin referandum sürecinde, demokratikleşme sürecindeki hakkını hala teslim ediyorum. Geriye dönük böyle bir hak iadesi mümkün değil ama siz siyasetin alanına müdahale ediyorsunuz. Bu da ne demekti? Askeri vesayetle mücadele önemli katkıları olmuş önemli bir hareketin, bir dini gurup o boşalan vesayet kurumuna talip olma anlamına gelen edimler içerisine girdi. Bundan neyi kastediyorum: Askeri vesayeti tasfiye edeceğiz denildi; ancak bu kez 7 Şubat krizinden itibaren bu alana girmeye çalıştı. Yani tasfiye ettiniz, oradan boşalan yeri bize verin anlamındaki çabalar bunlar. Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması bunun bir yansımasıydı. Ondan sonra ilerleyen süreçti, dershaneler tartışması oldu bugün de yolsuzluk ve rüşvet operasyonun buna dahil olduğunu düşünüyorum.

"OPERASYONDA SİYASİ YÖN VAR" 
 
Biraz önce de dediniz. Üç ayrı operasyon var, aralarında farklı zamanlar bulunan. Bu operasyonun siyasi bir yönünün bulunmasına neden olmaktadır. Bakın yargı, kamuoyu algısıyla uğraşmaz. Operasyonun daha etkili hale getirilmesi için üçünün birleştirildiği söyleniyor. Hiçbirin alakası yok. Bakın failler bir olur ya da bu üç operasyona konu olan fiiller bir bütünlük arzeder.