Ruşen Çakır, AK Parti'nin 23'üncü İstişare Kampı'nda partili vekilllerin en çok üzerinde durduğu konu olan 'çözüm süreci' için partinin önce kendi içindeki Kürtlerin önünün açılması gerektiğini yazdı.
Abone olİNTERNETHABER.COM
Habertürk yazarı Ruşen Çakır, hükümetin çözüm sürecine ilişkin yaklaşımına dair flaş bir yazı kaleme aldı. Çakır, iktidar partisi içinde bir 'Kürt sorunu olduğu'nu ve Afyon’daki 23'üncü istişare kampında çözüm sürecine dair gelen eleştirilerin ezici çoğunluğunun bölge milletvekillerinden gelmiş olması anormal olduğunu ifade ederek 'Kürt Kürt'ün kurdu' dedi.
Çakır'ın ifadelerine bakıldığında bu durum çok da şaşırtıcı değil, zira Çakır'a göre AK Parti çözüm sürecini sürdürmek istiyorsa önce kendi içindeki Kürtlerin önünü açması gerek...
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
KÜRT KÜRT'ÜN KURDU
(...) iktidar partisinin içinde bir Kürt sorunu yaşandığını gösteriyor. AKP bir kitle partisi olduğu, örneğin bünyesinde Türk milliyetçiliğine yakın kişiler de bulunduğu için bunu normal karşılamak gerekir, fakat Afyon’daki eleştirilerin ezici çoğunluğunun bölge milletvekillerinden gelmiş olması anormal bir durum.
Aslına bakılacak olursa bu çok da şaşırtıcı değil. Zira Haziran 2011 genel seçimleri öncesinde AKP listelerinde, Kürt kimliğine vurgu yapmalarıyla tanınan İhsan Arslan, Abdurrahman Kurt, Mehmet Emin Ekmen, Dengir Mir Mehmet Fırat gibi isimler başta olmak üzere Güneydoğu milletvekillerinin neredeyse hiçbiri aday gösterilmemişti. Yeni isimlere bakılınca, Galip Ensarioğlu ve Mehmet Metiner bir ölçüde hariç tutulursa, BDP (sonradan HDP) milletvekilleriyle Kürt sorunu konusunda tartışabilecek kimse görünmüyordu.
"ERDOĞAN'IN BİLİNÇLİ TERCİHİ..."
Anlaşılan, partisinde BDP/HDP’lilerle Kürt sorununa sahip çıkmada rekabet edecek güçlü isimleri ön plana çıkarmama Erdoğan’ın bilinçli bir tercihiydi. Fakat geçen süre içinde bunun yanlış bir politika olduğu ortaya çıktı. Çünkü:
1- Çözüm sürecinin iyi-kötü yol almasıyla birlikte “inkâr-ret-asimilasyon” olarak özetlenebilecek resmi devlet politikası terk edildi, bu da Kürtlerin kimliklerine sahip çıkmalarının önünü açtı. AKP içindeki Kürtler bu gelişmeye ayak uydurmakta çok zorlandılar.
2- Irak ve Suriye’de (IŞ)İD’in doğrudan Kürtleri hedef almasının Kürtlerdeki “kimlik inşası”nı daha da hızlandırdığı ve bunun AKP içindeki Kürtleri iyice zor durumda bıraktığı açık.
3- Hükümet, PKK ve HDP’den şikâyetçi olduğunda hep “süreci doğrudan halkla götürme” seçeneğini ortaya atıyor. Fakat AKP teşkilatları ve kadrolarının (özellikle milletvekillerinin) bu aşamadan sonra Kürtlere, “PKK’ya sırt çevirin, bu işi baş başa çözelim” diyebilmeleri pek mümkün görünmüyor.
"AKP'NİN ÖNCE KENDİ BÜNYESİNDEKİ KÜRTLERİN ÖNÜNÜ AÇMASI GEREK"
Toparlayacak olursak: AKP hükümeti, şu an sıkıntılı bir aşamada bulunan çözüm sürecini devam ettirmek istiyorsa, ki istediğini düşünüyorum, öncelikle kendi bünyesindeki Kürtlerin önünü açması ve onları sürece daha aktif olarak katması gerekiyor.