Ruh cephesi unutuldu...
İnsanlık herhalde tarihsel sürecin hiçbir döneminde bu kadar tezat içinde olmamıştı.
Günümüz meseleleri ve yaşamaya çalıştığımız süreç çok ilginç ve tarihsel süreçte hiçbir döneme benzemeyen farklı bir çağ.
Pandemi ile birlikte tek bir köy haline getirilmeye çalışılan dünyamızda fikri, dini, siyasi, ekonomik çalkantılar, sıcak ve soğuk savaşlar, küresel mücadeleler, insanı istikamet çizgisinden uzaklaştıran batıl sistemler, akımlar ve düşünceler…
Bir türlü ne başarı ne huzuru ne de mutluluğu yakalayamamış olmasına rağmen muazzam teknolojik gelişmeler ve dijital dönüşümler eşliğinde cihazlar, sözüm ona yaşam kolaylığı…
İnsan yalnızca bedeni arzularını düşünerek gayesiz veya sadece hazz-ı hedef halde lakin huzuru bir türlü yakalayamayan yolunu şaşırmış milyonlarca kitleler…
İnsanlık herhalde tarihsel sürecin hiçbir döneminde bu kadar tezat içinde olmamıştı.
Bolluk, sınırsız nimetler ve imkanlar, lüks, debdebe, israf, çılgınca tüketim, diğer taraftan milyonlarca huzura ve sükuna aç insanlar…
Dünya nereye gidiyor?
Kanaatimce bir girdabın menfezlerinden nefes almaya çalışmakta!
Dünya Sağlık Teşkilatının tespiti ile 2022 yılında dünyayı bekleyen en büyük ikinci tehlike: İntihar. Tehlike çanları çalıyor.
Erken teşhis ile birlikte gerekli tedbir alınmazsa durum vahim, maddi olarak doymuş artık hiçbir şey ile tatmin olamayan insanlar nasıl saadeti yakalayacak, nasıl huzurlu olup ruh mutluluğunu elde edecek ve reel intiharın ya da ruhsal intiharın eşiğinden kurtulacak?
Sözde beşerî sistemler insana dünya nimetlerini ve huzurunu vermek isterken insanın ruh cephesini unuttu hatta aklına bile getirmedi, getirmek bile istemedi, hatta kasten ihmal etti.
İnsanın manevi ve ruhi yönünü yok saydı, planını ona göre yaptı.
Bu gidişle maalesef netice çok acı olacak. Bugün batıda en çok intihar, en zengin ve en gelişmiş olan Baltık ülkelerinde oluyor.
Bir taraftan bakıldığında yanlışta ısrar eden batı, diğer tarafta doğrularının üzerinde uyuyan ve kendi değerlerinin farkında olmayan ve Batı mukallitliği yapmaya çalışan İslam coğrafyası…
Kaygan bir zeminde ve kaymaya çok müsait bir hayatı yaşamak zorundayız ve oksijen darlığı çekmekteyiz.
Hava kirli, temizleme imkânı yok, bu ne haldir diye soran da yoksa bunalımlar peş peşe gelir...
Türkiye'nin de bütün dünyanın yaşadığı gibi manevi hava kirliliğinden dolayı ciğerleri kurum tutmak üzere…
Gün geçmez ki ya bir telefon veya bizzat görüşerek derdine derman arayan, en azından; ‘’ne yapabilirim, bana bir yol gösterin!’’ diye yalvaran aile bireyleri, hanım, erkek fark etmiyor ruhaniyetimizi altüst ediyor.
İnsanlar acımasız ve merhamet duyguları dumura uğramış vaziyette. Kendilerine bile acımayan zavallı insanlar, nerede kaldı başkalarına yardım elini uzatacak düşünceye varsın…
Bütün dünyada yaşaması hedeflenen nüfusun çoğunluğunu oluşturacak gençlerin, kültürel, inanç, hedef, eğitim odaklı kendilerini yetiştirmemeleri, dünya geleceği adına düşündürücü...
Pandemi yoğunlaşması ile oluşan gündemleri dijital ile süslemeye çalışanların çemberinde bahaneler üreterek, gelecek, inanç ve vatan kaygısı gütmeyen, amaçsız yetişen ve yetiştirilen genç nesil, bekamız için sorun...
Pandemi sonrası ortaya çıkacak tablo da kimin haklı olduğunun bir kıymeti kalmayabilir!