BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,65
ALTIN 2.967,85
HABER /  GÜNCEL

RTÜK'ün raporu kitap oluyor

RTÜK, televizyon programlarındaki şiddetin, müstehcenliğin ve mahremiyet ihlallerinin izleyicilerin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin anlatıldığı raporu kitaplaştırıyor.

Abone ol

RTÜK’ün kitap haline getireceği rapra göre, izleyici haberlerde, dizi ve filmlerde, kahramanların olumsuz koşullarda çözümsüzlük yaşadıklarını görüyor ve özdeşlik kurarak kahramanlar adına çaresizlik duygusu yaşıyor. Raporda, ABD’de yapılan bir araştırma da ele alınarak, televizyonda şiddet kullanılan sahnelerde saldırganların yüzde 73’ünün cezasız kaldığı belirtiliyor. İyi karakterli kişilerin şiddet uygulamasının programlarda meşru gösterildiği de belirtilen raporda bu durumların izleyicide duyarsızlaşmaya neden olduğu vurgulanıyor. Çocukluk ve ergenliğin, bedensel, zihinsel, ruhsal ve toplumsal değişikliklerin çok yoğun ve hızlı yaşandığı dönemler olduğu anımsatılan raporda, televizyondan en çok çocukların etkilendiği kaydediliyor. Raporda, şiddet ve yoğun cinsel ilişki içeren programların öncelikle çocuklar olmak üzere izleyiciler üzerinde olumsuz etkileri olduğuna işaret edilirken, televizyonlardan aktarılacak bilgi ve görüntülerin planlanması gerektiğine değiniliyor. "MAFYA DİZİLERİ KİMLİK GELİŞİMİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR" Özellikle kadınlara yönelik ’Reality’ programlarında sürekli ele alınan tecavüz, aile içi cinsel taciz gibi konuların bir süre sonra olağan görülmeye başladığına değinilen raporda, mafya dizilerinin çocukların ve gençlerin kimlik gelişimlerini olumsuz etkilediği vurgulanıyor. Raporda, "Bulgular şiddet içerikli programları tercih etmenin erkek çocukların saldırganlığını öngördüğünü göstermiştir. Aynı gruplarla yapılan izleme çalışmaları da şiddet programlarını tercih eden erkeklerin 30 yaşında ciddi suçlar işlediklerini göstermiştir" ifadeleri yer alıyor. 6-10 yaş arasındaki dönemin, çocukların TV’deki saldırgan karakterlerden etkilenmeleri açısından çok kritik bir dönem olduğuna dikkat çekilen raporda, "Çünkü bu yaşlarda TV seyretme saatlerinin en üst düzeye ulaştığını ve TV’deki öyküleri gerçek olarak algıladıklarını vurgulamışlardır" deniliyor. Raporda, Türkiye’de 5 bin 360 kişi üzerinde yapılan bir araştırmanın, günlük televizyon izleme süresinin ortalama olarak 4 saat olduğunu ortaya koyduğu belirtilirken, toplumun yüzde 20’lik bir kısmının günde 5 saat televizyon izlediği bildiriliyor. "YATAK KIYAFETLERİ MAHREMİYETİ BOZDU" Son dönemlerde ortaya çıkan gelin kaynana tarzı yarışmaların da eleştirildiği raporda, bu yarışmalarda yatak giysileriyle ekran karşısına çıkıldığı milyonlarca izleyicinin önünde mahremiyetin neredeyse tamamen ortadan kalktığı belirtiliyor. Bu tür programların izleyiciler üzerinde güçlenen bir alışkanlık yarattığı da ifade edilen raporda, yine aynı tarz yarışmaların bireylerde ’röntgencilik’ duygularını açığa çıkardığı kaydedilirken, bazı klipler de eleştiriliyor. Raporda, "Magazin türü programların etkileri" üzerine gecekondulu kadınlarla yapılan bir çalışmanın sonuçları da anlatılıyor. Buna göre, kadınların aile içi iletişimlerinin azaldığı, çocukların okuma alışkanlıklarının azaldığı ve yine çocukların programda gördüklerini taklit etme eğilimlerinin arttığı saptamasına yer veriliyor. "ÇOCUKLARIN TV İZLEME SÜRELERİNİ KONTROL EDİN" Raporun öneriler bölümünde çocukların TV izleme sürelerinin kontrol edilmesi ve özellikle şiddet içerikli filmleri seyretmelerini engellemek gerektiği belirtiliyor. Raporda, tüm medya çalışanlarının üzerlerine düşen sorumlulukları acilen yerine getirmeleri gerektiği belirtilirken, sadece anne-babalara değil yasalara da görev düştüğünün altı çiziliyor.