BIST 9.890
DOLAR 35,32
EURO 36,75
ALTIN 2.959,97
HABER /  GÜNCEL

Roj TV ve Nûçe TV niçin şimdi kapandı?

Türkiye, Kürt televizyon kanallarının kapanmasına yol açan Danimarka mahkemesi karanının 'emsal' olmasını istiyor. Nûçe TV temsilcisi Amed Dicle ise AB ülkelerinin Kürt sorununa 'demokratik çözüm sürecini' istemediği düşüncesinde. Engin Esen'in haberi.

Abone ol

Danimarka'dan yayın yapan Kürt televizyon kanalları Nûçe TV ve MMC'nin ekranları, mahkeme tarafından verilen yüksek para cezası ve lisans iptali kararı nedeniyle Pazartesi gece yarısından itibaren tamamen karardı.

Nûçe TV temsilcisi Amed Dicle, Danimarka mahkemesinin kararında Türkiye'nin baskılarının "belirleyici" olduğunu söylüyor ve bu "baskıları sineye çekmeyeceklerini" ifade ederek, çalışmalarını yeni planlamayla sürdüreceklerini dile getiriyor.

Ama Dicle bu kararın aynı zamanda Fransa ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinin Kürt sorununa "demokratik çözüm sürecinin" devam etmesini istemediğinin de bir göstergesi olduğu düşüncesinde. Dicle,

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, 3 Temmuz'daki mahkeme kararını memnuniyetle karşılayarak, uluslararası toplumu PKK girişimlerine karşı uyarmayı sürdürüyor.

Mezopotamya Broadcasting bünyesindeki Roj TV ve Nûçe TV yıllardır Türkiye tarafından "PKK propaganda organı" olmakla suçlanıyor ve bu konu Ankara ile Kopenhag arasında gerginliklere sebep oluyordu.

Mahkemelerden sürpriz kararlar

Roj TV yayını nedeniyle Türkiye ve Danimarka'nın karşı karşıya geldiği en büyük kriz, 2009 yılındaki NATO Strasbourg-Kehl Zirvesi sırasında yaşandı.

Türkiye, PKK lehine terör propagandası yapmakla suçladığı televizyon kanalının yasaklanmamasını gerekçe göstererek, eski Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'in NATO Genel Sekreterlik adaylığını veto etti.

Kriz, ABD ile Avrupa ülkelerinin devreye girmesiyle aşıldı ve konunun "yargının meselesi" olduğunu vurgulayarak Roj TV hakkında yorum yapmaktan kaçınan Rasmussen, yeni NATO Genel Sekreteri oldu.

Türkiye'nin Kopenhag Büyükelçiliği, Roj TV yayınının başladığı 2004'ten beri sürdürdüğü girişimleri yoğunlaştırarak, Danimarkalı makamlara 20'den fazla dosya sundu ve bazı Danimarkalı yetkilileri Türkiye'ye davet etti.

Türkiye'nin bu faaliyetlerinin bir kısmı, Wikileaks tarafından sızdırılan diplomatik belgelerde de yer alıyor.

Danimarka'daki Medya Sekreterliği, şikayetleri yerinde bulmazken, Kopenhag Şehir Mahkemesi, kanalların "PKK tarafından finanse edildiği" ve "terörizm propagandası yapıldığı" iddialarıyla 2010'da dava açtı.

Ağustos 2011'de görülmeye başlanan dava, 2012 başında ; yaklaşık 5 milyon Danimarka Kronu para cezası veren mahkeme, lisans iptali meselesini Medya Sekreterliği'ne havale etti.

Hem savcılar hem de Mezopotamya Broadcasting yetkilileri, kararı temyize götürdü. Doğu Yüksek Mahkemesi 'da, para cezasını yaklaşık 10 milyon Danimarka Kronu'na (yaklaşık 1,8 milyon dolar) çıkarırken, yayın lisansını iptal etti.

Mezopotamya yetkilileri, kararı en yüksek mahkemede temyiz etmek istediklerinde, beklemedikleri bir kararla karşılaştı; dosyanın Yüksek Mahkeme'de görülebilmesi için öncelikle, bu cezaların 18 Ağustos'a uygulanması gerekiyordu.

Amed Dicle: Karar siyasi

Önce Roj TV, sonra Nûçe TV kanallarında görev yapan Amed Dicle, 2010'dan beri banka hesaplarına getirilen kısıtlamalar nedeniyle bağış toplamakta zorlandıklarını belirterek, söz konusu cezayı ödeyecek güçleri olmadığını belirtiyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Dicle şöyle tepki gösteriyor: "Mahkeme itiraz sürecinin başlaması için, cezanın peşinen ödenmesini istedi bizden. Bu şuna benziyor: Bir insana idam cezası veriliyor, nihai karar beklenmeden idam ediliyor. O zaman üst mahkeme niye var?"

Danimarka yargısı içinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde girişimlerde bulunacaklarını belirten Dicle, kararın "siyasi" olduğunu söyleyerek, "çok fazla beklentileri olmadığını" dile getiriyor.

Dicle, Türkiye'nin Danimarka makamları üzerindeki baskısının yoğunlaştığı 2009'da, Norveç başkenti Oslo'da Türk yetkililerle PKK yöneticileri arasında yapıldığına dikkat çekiyor.

Son mahkeme kararı ise, cezaevindeki PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silahlı militanların sınır dışına çekildiği "demokratik çözüm sürecine" denk geliyor.

Mahkeme kararında hem Türkiye'nin hem de Avrupa Birliği'nin "belirleyici" olduğunu iddia eden Dicle'nin bu 'rastlaşmaya' getirdiği yorum şöyle: "Avrupa Birliği'nin önde gelen ülkeleri -Fransa, Almanya gibi- kanaatimizce başlayan bu sürecin demokratik bir karakterde devam etmesini istemiyorlar."

Türk Dışişleri Bakanlığı: Emsal karar

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, "memnuniyetle" karşıladığı 3 Temmuz kararının, Roj TV lisansı altında yürütülen yayınların "PKK tarafından finanse edildiğini" ve bu faaliyetlerin "ifade ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini" tescil ettiği görüşünde.

Bakanlık açıklamasında şöyle deniyor: "Mahkemenin bu önemli kararı terörle mücadelenin hukuki yönden uluslararası camia için emsal teşkil edecektir. Bu çerçevede, başta AB üyesi ülkeler olmak üzere, uluslararası toplumun ve medya sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin PKK terör örgütü ve yandaşlarının hak ve özgürlükleri istismar eden Roj TV benzeri girişimlerini engellemelerini bekliyoruz."

Amed Dicle, PKK lideri Öcalan'ın ve örgüt yöneticilerinin açıklamalarının suç unsuru gibi gösterildiğini savunarak şöyle diyor: "Eğer bu konuşmaların içerisinde bizim orada bir muhabirimizin propagandayı teşvik ettiğine ilişkin bir belirti varsa onu tespit etmeleri gerekiyor. Böyle bir tespit de yok. Sadece genel tanımlarla, 'PKK propagandası yapılıyor' denilerek, tümüyle gazetecilik faaliyeti olan çalışmalarımızı terörize etmeye çalışıyorlar."

Öcalan'ın açıklamalarının birçok basın-yayın organında yer aldığını hatırlatan Dicle, Kürtlerin yerel kıyafetlerinin gösterilmesinin veya Diyarbakır'daki gelişmeleri uzun süre yayımlamalarının mahkemede sorulduğunu belirterek, "Diyarbakır'daki bir olayı biz bir Kürt televizyonu olarak tabi ki daha fazla göreceğiz. Bu bizim varlık sebebimiz" diye konuşuyor.

Finansmanla ilgili suçlamalaraysa, "Avrupa'daki yüz binlerce kişinin maddi yardımı" ile ihtiyaçlarını karşıladıklarını söyleyerek yanıt veriyor.

Kürt gazeteci, alternatif gazetecilik yaptıkları için "sürgün edildiklerini" fakat şimdi Avrupa'da da aynı baskılara maruz kaldıklarını ifade ederek, "Orada ölümü göze alarak gazetecilik yapan insanların burada bir televizyonun kapatılmasından sonra bu işi bırakmasını beklememek gerekiyor" diyerek çalışmalarını sürdüreceklerini dile getiriyor.

"Kürt medyasının Nûçe Tv'den ibaret olmadığını" ve geçmişte de öldürme, gazete bombalama, televizyon kapatmayı içeren baskılara maruz kaldıklarını vurgulayan Dicle, yeni planlama içerisinde olduklarını söylüyor.