Rıdvan'a ŞEYTAN lakabını kimin taktığını biliyor musunuz? Bir zamanlar Fenerbahçe teknik direktörlüğü de yapan bu kişi yaşadığı ilginç olayları anlattı.
Abone olFenerbahçe'nin efsanesi hocası Veselinoviç Zaman gazetesine ilginç açıklamalarda bulundu. Futbolda sistem diye bir şeyin olduğuna inanmadığını söyleyen teknik adam, Milli takım hakkında da bazı yorumlar yaptı. Fenerbahçe’ye iki şampiyonluk yaşatarak Sarı-Lacivertli kulübün tarihine geçen Veselinoviç, Zaman’ın ‘15. Yılın Sporcusu Anketi Ödül Töreni’ için yıllar sonra İstanbul’a geldi. Fener’i 103 golle şampiyon yapıp müthiş bir rekora imza atan Yugoslav hoca, Rıdvan Dilmen gibi bir yeteneğin bir daha dünyaya gelmeyeceğini söyledi. F.Bahçe'yi iki kez şampiyon yapan ender teknik direktörlerden biridir Todor Veselinoviç. O, Sarı-Lacivertli takımı 1984-1985 ve 1988-1989 sezonlarında mutlu sona ulaştırarak Fenerbahçe tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başardı. Bol gollü ve hücuma yönelik oyun tarzını benimseyen efsane teknik direktör, 1989 yılında Sarı-Lacivertli takımı 103 golle rekor kırarak şampiyonluğa ulaştırdı. Veselinoviç’in önderliğindeki F.Bahçe’nin bu rekoru henüz kırılamadı. ‘15. Zaman Yılın Sporcusu Ödülleri’ için Atina'dan İstanbul'a gelen emektar teknik adamla Fenerbahçe ve Türk futbolu üzerine sohbet ettik. Molnar ve Didi'den sonra F.Bahçe'ye iki kez şampiyonluk yaşatan antrenörsünüz. Bu nasıl bir duygu, bize kısaca anlatabilir misiniz? F.Bahçe gibi büyük bir camiaya iki kez şampiyonluk yaşattığım için çok gururluyum. Özellikle 1989'daki F.Bahçe'yi bir daha izlemek tabiiki çok zor. Çünkü topa karşı pres yapan ve sadece golü düşünen yegâne takım bizdik. O takımı yakalamak için takımların çok koşması gerekir! F.Bahçe'yi 103 golle şampiyon yaptınız. Bu rekoru nasıl kırdınız? Hâlâ rekorunuz kırılamadı. Ben attığımız golleri inanın hiç saymamıştım. Oyuncularımdan sadece şampiyon olabilmek için yeteri kadar puan almalarını istemiştim. Sezon sonunda bir de baktık ki gol rekoru kırmışız. Bu da bizim için ayrı bir övünç ve moral olmuştu. Sizin için, futbolcuları antrenmandan ziyade motivasyon ve moralle maça hazırladığınız söyleniyor. Bu doğru bir tespit miydi? Evet, ağırlıklı olarak oyuncularımı psikolojik olarak hazırlardım. Ancak maçtan önce rakibimizi çok iyi analiz ederdim. Fakat yine de planladığımız oyun tarzını sahaya yansıtırdık. Her zaman defansif oyun anlayışı futbola zarar verir. Savunmaya yönelik oyun sistemi daima kaybetmeye mahkumdur. O yüzden benim takımım sadece gol atmak için sahaya çıkardı. Futbolculuğunuz döneminde golcü olduğunuz için mi ofansif oyun sistemini benimsediniz? Tabii ki bunun da çok etkisi var. Futbolcuyken 4 kez gol kralı olmuştum. O yüzden oyuncularıma hep gol atıp beni sevindirmelerini isterdim. Futbolcular gol atarak motive olurlar. Oyuncularıma bilgisini hiçbir zaman kısıtlamadan ve de gol atmak için çaba sarf etmelerini öğütlerdim. Hele oyuncuların ‘Top beni sevmedi' demelerine çok kızardım. Çünkü topa yön veren futbolculardır. Topun hiçbir suçu yoktur. Rıdvan Dilmen için idmanı pek sevmez derlerdi. Rıdvan'ı bize biraz anlatır mısınız? Rıdvan'ı en iyi ben bilirim. Çünkü, teknik direktörün futbolcuyla adeta bütünleşmesi gerekir. Onun dilinden en iyi ben anlardım. Şimdiye kadar çalıştığım en fedakâr oyuncu Rıdvan’dı. Ona ‘şeytan’ adını ben koymuştum. Ama pozitif anlamda şeytandı. Kalbi de pırlanta gibiydi. Sakat bile olsa idmanları kaçırmazdı. Rıdvan benim için gerekirse hayatını bile verirdi. Onun gibi bir futbolcu bir daha dünyaya gelmez. Onda Allah vergisi bir yetenek vardı. Ben sadece ona biraz yardımcı oldum. O da sahaya çıkıp bildiği gibi oynardı. Altay'a attığı golü hâlâ unutamıyorum. Kaleci Schumacher'in elle gönderdiği topla orta sahada buluşup adeta bir kayak yarışçısı gibi slalom yaptı ve daha top gol olmadan bana doğru koşmaya başladığı an hiç aklımdan çıkmıyor. Derbi maçlara takımınızı nasıl hazırlardınız? Bence futbolcuları derbi maçına hazırlamak dünyanın en kolay işidir. Ama zayıf bir takıma karşı oynamak daha zordur. Çünkü kazanmaya mecbursunuz. Derbilerde hiçbir zaman adam adama oyunu tercih etmedim. Futbol bir güreş oyunu değildir. Benim olduğum yerde oyuncu geri pas yapamaz. Türkiye Kupası maçında G.Saray'ı 3-0'dan 4-3 yenerek unutulmaz bir galibiyet elde ettiniz. Bunu nasıl başarmıştınız? İlk yarıda maçı kazanacağımız içime doğmuştu. 3-0 mağlup olmamıza rağmen inancımı hiç kaybetmemiştim. Hele Mustafa Denizli'nin devre arasında taraftarlarına yumruk şov yaptığını görünce çok hırslandım. Kendi kendime, “Bu maç böyle bitmeyecek Mustafa.” dedim. Futbolcular moralman çökmüşlerdi. Onlara daha 45 dakika olduğunu ve ilk 10 dakikada gol atmamız halinde maçı kazanacağımızı söyledim. Hepsi bana inandı ve sahaya çıkıp maçı kazandık. Sizin bir de at yarışlarına olan merakınız hâlâ dillerde. Bundan çok para kazandınız mı? Evet, merak için arada bir at yarışı oynardım. Ama söylendiği gibi hiçbir zaman hipodroma gitmedim ve işimi bu yüzden aksatmadım. Bir sefer altılıyı tesadüfen yakalamıştım. Bir gün iki gencin altılı kuponunu paraları olmadığı için yatıramadığını gördüm. Ben de o kuponları şans olsun diye yatırdım. Bir de baktım ki altılıyı yakalamışım. Ancak büyük bir ikramiye kazanmamıştım. Fakat basın bu olayları her zamanki gibi çok abartmıştı. Todor Veselinoviç’ten seçmeler Türk Milli Takımı'nın uzun zamandır hazırlık maçı yapmaması çok yanlış. Ben Yugoslavya Milli Takımı'nı çalıştırırken sık sık hazırlık maçı yapardık. Hatta gazetecilerin kurduğu Milli Takım'la benim seçtiğim Milli Takım çoğu kez hazırlık maçı oynardı. Sistem diye bir şey yoktur, sistem sadece bir masaldır. Ben takımı oyunculardan kurarım. Rakamlardan anlamam. Sistemi futbolcular belirler. Bir futbolcu her mevkide oynamalı. Lefter'le hemen her gün Atina'da biraraya geliyoruz. Fenerbahçe üzerine sohbet ediyoruz. Söylenenlerin aksine sağlığı da çok yerinde. Lefter, Başkan Aziz Yıldırım'ı öve öve bitiremedi. Onunla çalışmayı çok isterdim. Kaynak: Zaman