Reyting savaşı ve haber saati
Haber kanalları ve Fox TV dışındaki televizyonların haber saati
19.00. Ama gelin görün ki, anchormanların önüne haberi koyan birçok
yönetici "dakika hırsızlığı" yapıyor!
Şimdiye kadar izlediğim televizyonların içinde, bir tek Mehmet Ali
Birand ile Erhan Çelik 19.00'a sadık kalıyor. Ötekilerin biri 5
dakika, biri üç dakika, biri 10 dakika önce habere giriyor. Birand
ve Çelik tam saatinde haberi bırakırken, erken girenlerin bir
kısmı ekranı biraz daha geç boşaltıyor.
Erken giren ve geç çıkanların tek derdi malı götürmek... Oysa yeni
yayın döneminde bütün kanallar, halkın karşısına geçip, haberin
saat tam 19.00'da yayımlanacağına ilişkin senet imzaladı. Eldeki
senedi günlerce ekrandan salladılar, bilboardlarda
gösterdiler...
Ne oldu şimdi?
"Dakika hırsızlığı" yapanlar, halkı aptal yerine koymuyor mu?
Aynen öyle!
Reyting yarışında adil bir yarış yapılacaksa, bülten süresi 45
dakika olmalı. Haber saati 19.00 mu? O saatte habere gireceksin
arkadaş, "dakika hırsızlığı" yapmayacaksın! Stüdyoyu zamanında
boşaltacaksın!
Yok bizde öyle değil, rakip kendisine verilen süreye sadık kalmış,
45 dakikalık bülteni bitirmiş ama öteki hala ekranda. Elinden gelse
sabaha kadar ekranda kalacak!..
Görüntü hoş, güzel de bu adil değil ki!..
Haber saati 19.00...
Bülten süresi 45 dakika...
Ne önce, ne de sonra, "dakika çalmak" yok...
Çağrım herkese...
Var mısınız?
Bu çocuğun her tarafı eğri
Oray Eğin'in yaptığı deve hikayesinin tıpa tıp aynısı. Fehmi
Koru'yu Abdullah Gül'ün akrabası yaptı. Nazlı Ilıcak'ı Kanal 7'den
uzaklaştırdı. Hayatı boyunca Amerika'ya gitmeyen Taraf yazarını
Fethullah Gülen'e ziyarete gönderdi.
Şimdi ben bu çocuğun neresini düzelteyim?!
Fehmi Koru'nun Abdullah Gül'le akrabalığı yok. Onlar sadece okul
arkadaşı. Nazlı Ilıcak hiçbir dönemde Kanal 7'ye mesafeli olmadı,
yıllarca bu kanalda programlar yaptı.
Dahası var ama...
Vazgeçtim!
Oray Eğin'in düzelecek tarafı kalmamış...
En iyisi onu yamuk bırakmak...
Aragones ve Ege Doğan
Fox TV Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk'ün 10 yaşındaki oğlu Ege
ile irlikte Fenerbahçe-Dinamo Kiev maçını izliyoruz.
Ege, 10 yaşında ama, futbolla ilgili bilmediği bir şey yok.
Maç'ın 60. dakikası...
Gidişat kötü...
Ege'nin gözü yedek klübesinde:
-Nereye bakıyorsun Ege?
-Aragones'e.
-Neden?
-Şu İlhan'ı da alsa ya Guiza'nın yanına.
Çift forvet istiyor Ege... Aksi halde Şampiyonlar Ligi'nde bu sene
başarının gelmeyeceğini düşünüyor. Bir başka deyişle, Ege 0-0'dan
memnun değil, mutlak galibiyet istiyor:
-Hadi Aragones hadi...
Dakika 70...
Burak saha kenarında...
Dakika 85... Oyuna Uğur Boral giriyor...
Ege'nin tepkisi sert:
-Yuh! Aragones bu mudur?
Bitiş düdüğü ile birlikte, Ege'nin sesi daha gür çıkıyor:
-Yuhhhh bizi rezil ettiniz!
Ege haksız mı acaba?
Bir geçen yıla bakın, bir de bu yıla...
Ege'nin deyişiyle Fenerbahçe Şampiyanlar Ligi'ni 3. bitirirse,
herkes şükretsin!
Sigara yasağı
Anladım, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndki sigara yasağı sadece
lafmış.. Yasak masak yokmuş.. O tabelalar hikayeymiş... Aziz Başkan
bir seferliğine gürlemiş, "yasak kardeşim" diye ama gerisini
getirememiş...
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda sigara içenler maşallah püfür
püfür... Yasakları hatırlatmaya kalkmak mı? Hayır, asla! Can
güvenliği yok çünkü. Zaten stres var, takım gol atamıyor, bir de
sigara yasağı ha!
-Ulan ben senin...
Yok kardeşim yasak masak yok.
Aziz Başkan bile pes etmiş...
Boşver, bırak üstüne üstüne üflesinler...
Birazcık nefes alma ne çıkar...
Aziz Başkan'ı susturmuşlar...
Sen susmuşsun çok mu?