BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Reyhanlı: Saldırıdan bir yıl sonra

52 kişinin öldüğü, 155 kişinin de yaralandığı bombalı saldırının üzerinden bir yıl geçti ve Reyhanlı yaralarını sarmaya çalışıyor. Saldırıda yakınlarını kaybedenler, yaşadıkları travamayı anlattı. Rengin Arslan'ın izlenimleri.

Abone ol

15 yaşındaki Elif Kanlı’nın ismi Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde iki yerde okunabiliyor şimdi. Adının verildiği, evinin sokağındaki tabelada ve bundan tam bir yıl önce hayatını kaybettiği yere dikilen anıtta. Onun yanında 51 kişinin ismi var.

Fakat 11 Mayıs 2013’te Suriye sınırındaki bu ilçede gerçekleşen olayda saldırının etkisini hâlâ hisseden ama adı hiçbir yerde yazılmayanlar var. Onlar geride kalanlar...

Elif Kanlı’nın annesi Emine Kanlı beni evinde ağırlıyor. Geniş avlusunda, etrafa yeni asılmış çamaşırların ortasında konuşuyoruz. Sabah mezarlığa gitmiş. “Hâlâ kendime gelemedim” diyor. Hali bitkin, yorgun.

Elif, liseyi dışardan bitirmek için girdiği sınavlardan birini daha vermek üzere evden çıkmış. Babası Mehmet Ali Kanlı, “onu o gün evden göndermek istemedim hiç” diye anlatıyor son sabahı.

Bir yılı nasıl geçirdiklerini soruyorum Emine Kanlı’ya. “Bize düşeni verdi devlet” diyor, ödenen tazminatı kast ederek. Sonra ekliyor: “Bana dünyayı verseler gözümde yok. Kızımı getirsinler, para gözümde yok. Ciğer ateşi bir şeye benzemiyor. Ben iki kardeş kaybettim, Elif kadar yanmadım. Ama geri dönmez, gitti bir kere.”

“Sanki karşımdan gelecek gibi”

Peki çarşıya, patlamanın olduğu yere iniyorlar mı? Ağlayarak yanıt veriyor anne: “İnan çok mecbur kalmazsam gitmiyorum. Orada adım attım mı sanki kızım Elif karşımdan gelecek gibi görüyorum” diyor. Cümlesinin devamını getiremiyor.

Hâlâ tedirgin, diken üstünde yaşadıklarını anlatıyorlar sonra.

Reyhanlı’nın üzerinde yağmur bulutları var. Ben kapıdan girmeden önceki küçük gök gürültüsünü anımsatıyor. “Bak” diyor, “sen gelmeden evvel gök gürledi ya, inan bomba sesi sandım.”

Kızının hayatını alan bombalı saldırının faillerinin bulunmasını istiyor ve sonra ekliyor: “Sınır bu kadar açık olmasaydı, başımıza bunlar gelmezdi belki.”

“Buranın insanı oyuna gelmedi”

Patlamada ağabeyini kaybeden Erkan Çalım “evimizin direğiydi” diyor Hasan Çalım için. Hükümete öfkeli: “Patlamadan iki üç ay önce, halk kendi arasında konuşuyordu zaten. Pazarda patlayacak, şurada patlayacak, diyordu millet. Bekleniyordu. Bunun önlemini alamıyorsanız, istifa edin gidin.”

Şeker hastası olan annesinin, ağabeyinin ardından 4 ay sonra vefat ettiğini söylüyor. “Acısına, kahrına dayanamadı” diyor.

Reyhanlı saldırılarının Alevi-Sunni çatışması yaratmak için yapıldığını düşünüyor. “Ama” diyerek ekliyor: “Buranın insanı oyuna gelmedi”.

Reyhanlı’da konuştuğum hemen hemen herkes gibi o da sınırların kontrolsüz geçişlere açık olmasından şikayetçi.

Aradan geçen bir yılda tedirginliğin azalmadığını söylüyor. “Bu adamlar parasız, aç. Dilenmeye başladılar, fuhuş başladı” diyor.

“İyisi de var ne olduğu belli olmayan da”

Erkan Çalım’ın söylediklerini çarşıda konuştuklarım da destekliyor. Daha çok can kaybına yol açan ikinci patlamanın meydana geldiği yerde konuşuyoruz Adiye Hanım ile. Ev kiralarının çok yükseldiğini, Suriyelilerin pek çok işi daha ucuza yaptığından bahsediyor. Çözüm olarak, “Suriyelilerin kamplarda yaşaması”nı savunuyor. Buraya gelen Suriyelilerin kimliklerinin veya belgelerinin olmaması herkesi tedirgin ediyor. “İyiyi kötüden ayıramıyoruz” diyor Adiye Hanım.

Yine çarşıda bir giyim mağazasının sahibi de benzer görüşleri paylaşıyor. Yanında çalışan Suriyeli kadının savaştan kaçışını anlattıktan sonra ekliyor: “Suriyelilerin iyisi de var ne olduğu belli olmayan da var. Arabaların yanından geçerken, trafik ışığında durduğumuzda tedirginiz.”

Yolda ayaküstü konuştuğum Halil Bey ise, bir yıl öncesini o an bile yaşar gibi anlatıyor. “Aklımdan çıkmıyor. Parçalananlar, cesetler. Psikolojimiz bozuldu. O anda yardım etmek istiyorsun. Ama elinden bir şey gelmiyor. Yananlar yandı, parçalananlar parçalandı.”

“Herkes panik atak oldu”

Patlamanın yıl dönümünde pek çok kişi ya evinden çıkmamayı ya da ilçenin dışına çıkmayı planlıyor. Suriyelilere hizmet veren bir pansiyonun alt katındaki kahvede konuştuğum insanların ailelerinden gidenler bile olmuş.

Ali Bey’in eşi ve çocuğu Mersin’e gitmiş patlamadan sonra. Ali Bey, “Özellikle kadınlar çok etkilendi. Panik atak oldu herkes” diyor.

İlçede en çok konuşulan konulardan biri ise, ailelere veriler tazminat ve evi veya işyerleri hasar görenlere verilen para. Kahvede konuştuklarım benim yanımda bir süre bu konuyu tartışıyorlar. Mehmet bey, “milleti parayla susturdular” derken, Ali bey, “kimse canını paraya satmaz” diye çıkışıyor.

Ama ikisinin de ortaklaştığı nokta, “uzun sakallı Suriyelilerden duydukları tedirginlik.”

Reyhanlı’da konuştuğum hemen herkesin ailesinden yaralanan var. Olaydan sonra düzenlenen iddianamede 155 yaralının adı geçiyor. “Bombanın içinden çıktı” dedikleri yaşlıca bir amcanın ise bir kulağı artık hiç duymuyor.

Arapça ve Türkçe tabelaların yan yana asılı olduğu, Suriyeli sığınmacıların depodan bozma yerlerde yaşadığı Reyhanlı’da patlamanın birinci yılında “görünen” hasar tamir edilmiş olsa da, arka arkaya patlayan iki bombanın etkisi hâlâ ilçenin üzerinde gibi görünüyor.