BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40

“Rektör/Rektör Yard. danışmanlığı” gerekli mi?!.

Başbakan, Üniversiteler, Rektörler, MEB,YÖK, Akademisyenler,Rektör Danışmanları,AK Parti,Koordinatörlük, Torba Kanun

Sn. Başbakan, yıllar önce 2023 programı ile –beğenin beğenmeyin- ortaya bir vizyon koydu. Buna uygun olarak –hangi kurum olursa olsun- atananların da kurumlarını daha ileriye götürmek için çalışmaları gerekiyordu. Yani  “güçlü irade”nin* paylaşılması/ortaya konması gerekiyordu…

(Sn. Başbakan, Cumhurbaşkanlığına aday olurken de 2073’e kadar uzandı, “geniş bir vizyon” çizdi ve seçilirse “her konuda etken olacağını”, “geri çekilmeyeceğini” söyledi…)

 Ancak, atananlar, “altların atanmasında” gerekli özeni göstermediler, dilekçeleri dikkate almadılar ki, sorunlar/huzursuzluklar alıp başını gitti...

Bunları neden yazdık, çünkü “değişimin üniversitelere” sıçraması kaçınılmazdı... Umutlarla –bizden/sağlam diye- atananlar –demek ki- beklenenleri vermedi!.. Evet, sırada görev süresi dolan rektörlerin “yeni duruma göre” yenilenmesi –alınan bilgilere göre çoğunun- var, listeler hazırlandı. Önümüdeki yıl bir çok rektörün görev süresi doluyor ve ikinci 4 yılı göremeyenlerin fazla olacağı belirtiliyor… (Marmara Ün. rektör değişimi bunun ilk işareti oldu.)

(Torba kanuna giremeyen güncel konular yerine, yeni hazırlanan değişiklikler de tartışmaları artıracak -daha önce yazdığımız- asıl konuları yine geri bırakacak gibi…Tabii akademisyenler, bir kere daha hayal kırıklığı yaşayacaklar ve yazık olacak…)

Şimdi konumuza dönelim;

Devlet üniversitelerinde yoğun bir şekilde uygulanan ve sorun/ayrım yaratan bir uygulama yıllardır sürüp gidiyor… O da “rektör/lük danışmanlığı” müessesesidir. (Özel üniversitelerde yoktur.)

Üzerinde duracağımız; öğrenci danışmanlığı/akademik danışmanlık/kurum dışı danışmanlık v.b. değil, “rektör ve rektör yardımcıları danışmanlığı” olacaktır…

Aldığımız bilgilere göre;

Danışmanlar; rektör tarafından –çoğu zaman rektör yard. haberi olmadan- atanırlar ve dağıtılırlar. (Müdürlerde olduğu gibi)

Danışmanlara;  “lojman, ek ücret, araç, şöför verilmez”, sadece bir odada  -2-3 kişiye- masa verilir ve ayda bir toplanılarak genel görüşme yapılır.

Danışmanlar; geleneksel olarak “atayan makamı” her türlü korumaya alırlar.*

Danışmanlar; görevli olarak il dışına çıkarlarsa, masrafları rektörlük bütçesinden karşılanır.

Danışmanların; hiyerarşideki “yeri” de belli değildir. Üstte gözükür, ama kurumda alttadırlar. (Havası ve gücü atanan kişinin sosyalliği/gücü ile doğru orantılıdır!)

Rektör Yardımcıları, Dekanlar, Müdürler, Bölüm Başkanları v.b. “birincil yetkililer” varken neden danışmanlar atanır, bilinmez!... (Dekan ve müdürlere danışman ataması konusunda danışılmaz, -sürpriz olur- çünkü onlar emir kulu olup, kabullenmek zorundadırlar!.. Zaten; itiraz ettikleri de görülmemiştir…)

Danışman olmak için;

Prof. olmak -nasıl olmuşsa-, (Ama Rektör Yard./Müdür/Dekan Prof.tur. İlginç bir durum oluşur),

 “Üniversite içinden olmak”, (Çünkü, YÖK kanununda böyle bir yönetmelik yoktur…Rektöre yakın olmak yeterlidir. Kurumlardaki sancılar göz önüne alınmaz...),

“Çok önemli araştırmalar yapmak”,

“Çok iyi derecede yabancı dil bilmek”,

İl içinde “tanınan bir kişi olmak”,

Bir çok” yayını olmak”, “sempozyumlara katılmış olmak”,

“Virtüöz  olmak”,

Çok “iyi bir sanatçı olmak”,

“Başarılı –ulusal ve uluslar arası- konserler vermiş” olmak,

ŞART DEĞİLDİR…

Aldığımız bilgilere/uygulamalara göre;

Danışmanlar; toplantılarda kurumu temsil edilmesi, sorunların çözümü için çalışır gözükürler. Çünkü kurum başkanı bildiğini/yönetmeliklerde yazılanı –gücü varsa- yapar.(Zaten sormak zorunda değildir, danışacağı; yönetim kurulları, bölüm başkanları, bölüm akademik kurulları vardır.)

Danışmanlar; kurum mensuplarının haklarını savunmazlar. Sorun çıkarmadan bu atamanın -varsa- zevkini çıkarırlar, ne zamana kadar?..Elbette rektörün görevi bitene kadar!…

Yeni rektör atanır, yeni danışmanlar gelir…Devran böyle devam eder…

Kimse sormaz, danışmanlar varsa; Rektör yard., Dekan/ Dekan Yard., Müdür/Müd.Yard. ne iş yaparlar? diye. Özel projelere zaten o konu ile ilgili Öğr.Elemanları “koordinatör” olarak atanmaktadır.

Olan kime olur, elbette KURUMLARA…

BİZE GÖRE;

Rektörlük danışmanı** AZ-ÖZ olmalıdır…

Rektörlük danışmanı; “üniversite ile diğer “ilgili kurumların ortak çalışması için projeler yapan”, üniversiteyi “dışarıda tanıtmak” için çaba sarf eden, “sanayi-üniversite” ilişkilerini yürüten, “büyük projelerde” koordinatör olarak görev yapan, ““festivaller düzenleyen”, kurumunun “festivallerin içinde yer alması” için uğraşan, sağlam bir kişiliğe sahip, güvenilen, kurum içindeki işleri kurum başkanına bırakan, ancak kurum başkanının yardım istediği konularda destek veren, güçlü/sosyal/olgun/mezuatı bilen/paylaşımcı/objektif” kişi demektir…

Bilmem anlatabildim mi?!..

* Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü ve Rektör Danışmanı Doç. Dr. Kültigin Çavuşoğlu ile Espiye Meslek Yüksek Okulu Müdürü Doç. Dr. Zafer Türkmen, rektöre eleştirir tarzda soru sordukları için kızgın oldukları ve o sırada okul bahçesinde kendi aralarında sohbet eden öğrencilere tepki gösterdi. Tartışmanın ardından park halindeki otomobiline binen Doç. Dr. Çavuşoğlu, iddiaya göre aracı öğrencilerin üzerine sürdü, ardından da araçtan inerek çıkış kapısına doğru koşan Turizm ve Otelcilik İşletmeciliği 1'inci sınıf öğrencisi Serhan Sertdemir'e kafa attı. Zafer Türkmen de öğrenciyi darp etmek istedi fakat çevredekiler araya girdi. Yargılama Bulancak Asliye Ceza Mahkemesi'nde gerçekleşti. Hakim Okan Koçtekin, Kültigin Çavuşoğlu'nu 1 yıl 5 ay 15 gün, Zafer Türkmen'i ise 112 gün hapis cezasına çarptırdı. Çavuşoğlu'nun cezası ertelenirken Türkmen'in cezası 2240 lira paraya çevrildi. (/haber/474395/)

** İTÜ Sn. Rektörleri ile her zaman seviyeli bir ilişkim olmuş, hiçbir konuda konservatuarla ilgili şikayette bulunulmamıştır. İTÜ eski  rektörümüz Prof.Dr. Sn. Faruk Karadoğan ile bir çok yerde –kokteyllerde, açılışlarda-  karşılaşıyorduk, kendisiyle fazla tanışıklığımız yoktu. Ancak, benim çevremi, İstanbul Türk Müziği Günleri’ni ve oralarda şahsıma yapılan ilgiyi görmüş olacak ki, okul hakkında sorular soruyordu; Bu böyle mi?, Okulda şunlar oluyormuş?, doğru mu? v.b. diye… Ben hep sessiz kalıyor, “bilmiyorum” derdim. Birgün “sayın rektörüm bunları nereden duyuyorsunuz?” dedim. Bana, “öğrenciler, veliler geliyor, onlar anlatıyorlar” demişti. En sonunda bir gün “sayın rektörüm, öğretim elemanlarından karma bir grup seçin, ama, ayrı ayrı görüşün, daha sağlıklı netice alabilirsiniz?” dedim. “Yapacağım” dedi, yaptı mı bilmiyorum. Sonra bir konu için beni çağırdı, dedimki; “üniversitenizin çok iyi çalışan Kültür ve Sanat Birliği, güçlü  Mezunlar Derneği/Vakfı/Konservatuarı var, ama bu güne kadar hiçbir festivalde, "2010 İstanbul" içinde İTÜ yer alamıyor. İTÜ’nün kültür/sanatta dışarıyla tanıtımını/bağlantısını yapacak bir danışmanınızın olmaması bence büyük eksiklik, eğer böyle bir görev düşünürseniz seve seve hazırım” dedim. Bir süre sonra rektörün beni atamak istediği, ancak o zamanki –bana sürekli mobbing uygulayan- müdürün kazan kaldırdığını, önümü kesmek için “kurnazca” bir manevra yaparak “Devlet Sanatçısı Sn. Nevzad Atlığ varken olmaz” dediğini öğrendim. Okul içinde de “benim, müdürün üstüne oynadığım şeklinde” gerçekle ilgisi olmayan bir dedikodu yaymıştı. Sn. Atlığ atandı, bir paye daha –benim açtığım kapıdan- aldı, benim rektörle paylaştığım hiçbir gelişme olmadı. Çünkü, Sn. Atlığ’ın yapacağı işler değildi. Sonraki atamalarda da aynen devam etti/ediyor… Kısaca, İTÜ yıllardır; ne “2010 içinde” ne de “İstanbul kültür/sanatında” yerini  alamadı, ağırlık  koyamadı...

Yine, Sn. Atilla Koç’un Bakanlığı sırasında çağrı gelmiş, görüşmemizde görevlendirme ile “Bakan danışmanlığı” teklif edilmişti. Bana “maaşımın devam edeceği, ayrıca 700 tl ek ücret alacağım ” söylenmişti. “Ne yapacağım?” diye sorduğumda, "telefonlara bakacağımı, Bakanın gerekli gördüğü işleri çözmek için çalışacağım, onun yanında gezeceğim, ağzından çıkacak işleri bekleyeceğim” söylenmişti. Ben de, yapıma uymadığı için “ismi var ağırlığı/etkinliği olmayan işlerde görev almak istemiyorum, teşekkür ederim”  diyerek kabul etmemiştim. Sonra öğrendim ki bu görev için –tabiri caiz ise- millet birbirini yiyormuş. Yıllar sonra bir toplantıda, Sn. Ertuğrul Günay’ın, bir danışmanına yaptığı bir harekete üzülmüş, doğru karar verdiğimi görmüştüm.