BIST 9.588
DOLAR 35,25
EURO 36,82
ALTIN 2.961,85
HABER /  GÜNCEL

Rektör'den darbe çağrısı

Bildiride, YÖK tasarısı için Ordu, ''Cumhuriyet'i koruma ve kollama'' görevini yerine getirmeye davet edildi..

Abone ol

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu başkanlığında toplanan Üniversite Senatosu'nun yayınladığı bildiride,''YÖK Yasa Tasarısı gibi girişimler ile yüce ATATÜRK'ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması amaçlanmaktadır. Sorun sadece Üniversite Yasası sorunu olmayıp, doğrudan Laik Türkiye Cumhuriyetimizin bekası sorunudur. Bu nedenle, İnönü Üniversitesi Senatosu olarak, Cumhuriyetimizin temel niteliklerini korumak ve kollamak sorumluluğunu taşıyan tüm kişi ve kuruluşları bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye davet etmeyi tarihi bir görev sayıyoruz.'' denildi. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI TAM METNİ Bilindiği üzere, 3 Kasım 2002 seçimleri ile birlikte iktidar olan bugünkü siyasal otorite, acil eylem planı çerçevesinde yeni bir YÖK yasası yapmak istemiş ve bu doğrultuda Üniversitelerarası Kurul ve Hükümet yetkilileri arasında uzun süren görüşmelerin ardından, Üniversitelerarası Kurul hazırlamış olduğu YÖK yasa taslağını Sayın Başbakana üç ay önce sunmuştur. Hal böyle iken, Hükümet yetkilileri Üniversitelerarası Kurulun hazırlamış olduğu taslağı tümüyle yok sayarak, kendileri tarafından hazırlanmış olan ve üniversitelerimizde ciddi tahribatlara yol açacak 10 maddelik bir yasa tasarısını TBMM'ye sunma girişimini başlatmışlardır. Bu tasarının kamuoyuna sunulan önemli gerekçelerinden biri, üniversiteye giriş sınavında uygulanan katsayı farklılıklarını ortadan kaldırarak eşitlik sağlama iddiasıdır. Halbuki gerçek tümüyle farklıdır. Şöyle ki; meslek lisesi mezunlarının en az % 50'si sınavsız olarak 2 yıllık veya sınavla ya da sınavsız 4 yıllık bir yükseköğretim kurumuna yerleştirilmektedir. Buna ilaveten, meslek yüksekokulu mezunları dikey geçiş sınavı ile 4 yıllık lisans programlarına da geçebilmektedir. Meslek lisesi mezunu olup da herhangi bir yükseköğretim programına yerleştirilemeyenler, zaten bir meslek sahibi olduklarından iş bulma olanağına sahiptirler. Buna karşılık, genel lise mezunlarının sadece % 20'si merkezi bir sınavla yükseköğretim programlarına yerleşebilmekte, % 80'i, yani, her yıl bir milyona yakın genel lise mezunu gencimiz ise açıkta kalmaktadır. Açıkta kalan bu gençlerin, bir meslek sahibi de olmadıklarından, tekrar tekrar üniversite sınavlarına girmekten başka bir seçenekleri de yoktur. Bu durum mevcut üniversiter sistemde gerçek mağdurların meslek lisesi mezunları değil, genel lise mezunları olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yeni düzenleme ile genel lise mezunları daha da mağdur olacaklardır. Bu nedenle, genel lise mezunu gençler ile velilerini bu konuya sahip çıkmaya ve siyasal irade nezdinde demokratik tepkilerini göstermeye davet ediyoruz. Söz konusu tasarı ile, yükseköğretimin üst kuruluşları tümüyle siyasal otoritenin emrine sokulmaktadır. Özerk olması gereken bu kuruluşlar, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir daire başkanlığı düzeyine indirgenmekte, üniversite yönetimleri ise siyasal iktidarların il başkanlarınca yönetilecek kurumlar haline dönüştürülmektedir. Bunun doğal sonucu olarak, üniversitelerde tüm akademik ve idari tasarruflar siyasi otoritenin emir ve beklentileri doğrultusunda oluşacaktır. Böylece, bilimsel olması gereken üniversitelerimiz, siyasal birer kurum haline gelerek, asıl görevi olan eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri engellenecek ve son yıllarda tam bir huzur ve güven ortamının sağlandığı üniversitelerde, geçmişte yaşanan siyasal çatışmalar yeniden başlayacaktır. Ayrıca, gündemden kalkmış olan kılık-kıyafet konusu, yeniden gündeme sokulacak ve oluşacak bu huzursuzluk, zamanla toplumun tüm kesimlerine yayılacaktır. Avrupa Birliğine üye olmak adına çıkarılan Uyum Yasaları, Kamu Yönetimi Temel Yasası, Anayasa Mahkemesi'nin yapısını değiştirmeye yönelik çabalar ve son olarak da gündeme getirilen YÖK Yasa Tasarısı gibi girişimler ile yüce ATATÜRK'ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması amaçlanmaktadır. Sorun sadece Üniversite Yasası sorunu olmayıp, doğrudan Laik Türkiye Cumhuriyetimizin bekası sorunudur. Bu nedenle, İnönü Üniversitesi Senatosu olarak, Cumhuriyetimizin temel niteliklerini korumak ve kollamak sorumluluğunu taşıyan tüm kişi ve kuruluşları bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye davet etmeyi tarihi bir görev sayıyoruz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. REKTÖR'DEN İLGİNÇ ÇIKIŞLAR: "BİZİM, DEVLET ADAMLIĞI NİTELİĞİNDE BAŞBAKAN'A İHTİYACIMIZ VAR, ŞİRKET ADAMI NİTELİĞİNDE BAŞ BAYİLERE İHTİYACIMIZ YOK" Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirerek, "Bizim devlet adamlığı niteliğinde Başbakan'a ihtiyacımız var. Şirket adamı niteliğinde baş bayilere ihtiyacımız yok" dedi. Malatya İnönü Üniversitesi'nde düzenlenen Tıp Bayramı töreninde konuşan Malatya Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Şehitoğlu, 1981 yılından beri ülkede bilimsel çalışmaların, insan hak ve hürriyetlerin başına çökertilmiş YÖK'ün hemen kaldırılması veya Türk insanına yaraşır demokratik bir kurumun ihdas edilmesinin en büyük hayalleri olduğunu söyledi. Kendilerinden başka kimsenin oyunu alamayan insanların, mevcut YÖK tarafından rektör olarak atandığını öne süren Dr. Şehitoğlu, "Bu mu demokratik seçim? YÖK düzeni devam ettikçe, üniversitelerde sorun da devam edecektir" dedi. Törende bir konuşma yapan İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu ise YÖK'e karşı çıkanları eleştirerek, "Ama şunu demek istiyorsanız, YÖK kalksın, bu şekilde kılık-kıyafet derdi olmaz. YÖK'ü kaldırmak istiyorsanız Anayasa Mahkemesi'ni kaldırmanız lazım. O anlamda da hepinizin bildiği gibi Anayasa Mahkemesi'nin etkinliğini sulandırma anlamında girişimler yapılmaktadır" dedi. Birinin bilimsel çalışmasının çalınmasının akademik camiada ağır şekilde cezalandırılması gereken bir konu olduğuna işaret eden Rektör Prof. Dr. Hilmioğlu, "Şimdi bilim hırsızlığına karşı çıkarken, sadece bilim hırsızlığına karşı çıkmamak lazım. Başka hırsızlıklara da karşı çıkmak lazım. 'Benim maaşım yetmiyor, onun için namuslu ticaret yapıyorum' diyen devlet yönetimine de karşı çıkmak lazım. Türkiye'de şeker pancarı üretimini iyice azaltarak kendi çocuğuna şirket kurdurarak dışarıdan bir takım tatlandırıcı ithal edip kar sağlayanlara da karşı çıkmak lazım. Bunlar da hırsızlıktır" diye konuştu. Tabip Odası Başkanı Şehitoğlu'nun YÖK'le ilgili açıklamalarını da değerlendiren Prof. Dr. Hilmioğlu, "Şimdi dünyanın birçok demokratik diye nitelendirilen ülkesinde YÖK benzeri kurumlar vardır. YÖK'ün baskıcı olduğu gibi ifadelerde tamamen gerçek dışıdır. Ben 3.5 yıldır bu makamda bulunuyorum. Ne eski, ne de yeni YÖK Başkanı, şu atamayı yapın, bunu yapmayın, bu araştırmayı yapın-yapmayın gibi talimatı bırakın, telkini dahi olmamıştır. Bana değil, hiçbir rektöre olmamıştır. 'YÖK antidemokratiktir' diyorlar. Bu sözün ve YÖK'ün kaldırılmasını istemenin altında türbanın serbest bırakılması yatmaktadır. Böylesine Türk kültüründe bulunmayan, böylesine bir kıyafetin tamamen siyasal anlamda, İslami anlamda siyasallaştığı bir kıyafetin üniversiteye girmesi de zaten mümkün değildir. Bu Anayasa Mahkemesi'nde de böyledir, Fransa'nın aldığı karar da böyledir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde geçmişte öyle kararlar almıştır. AB'ye girmek istiyoruz öyle değil mi? İyide Avrupa Birliği ülkeleri de buna karşı. Ama şunu demek istiyorsanız; YÖK kalksın, bu şekilde kılık-kıyafet derdi almaz. Kaldırmak istiyorsanız Anayasa Mahkemesi'ni kaldırmanız lazım. O anlamda da Anayasa Mahkemesi'nin etkinliğini sulandırma anlamında girişimler yapılmaktadır hepinizin bildiği gibi" dedi. Prof. Dr. Hilmioğlu konuşmasında, "Bizim devlet adamlığı niteliğinde Başbakan'a ihtiyacımız var. Şirket adamı niteliğinde baş bayilere ihtiyacımız yok" ifadelerini kullandı.