Recep Tayyip Erdoğan kimdir? İsmini kim koydu? Siyasete nasıl atıldı? Tüm bu soruların cevabı, yazı dizimizde...
Abone olİnternethaber Yazarı Barış Yarkadaş, kongresi yaklaşan AK Parti'nin Kurucusu ve ilk Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yazdı:
“REİS KAPTAN’IN OĞLU TAYYİP...”
Rizeli Tayyip Efendi’nin oğlu Ahmet, Rize’den İstanbul’a gelip yerleştiğinde sadece 13 yaşındaydı. Bir akrabasının yanına yerleşen Ahmet, çok kısa bir süre sonra Şirket-i Hayriye’de çalışmaya başladı. Denize olan tutkusunu karasevdaya dönüştüren Ahmet, artık denizcilerin “Reis Kaptan”ıydı.
Gece aleminin vazgeçilmez simalarından da olan Ahmet Bey, iki kez evlendi. Eşi Tenzile Hanım’dan olan üçüncü çocuğuna babasının adını verdi. Bu çocuk 28 Şubat 1954’te hayata gözlerini açan Tayyip’ti. Dinine bağlı bir aile olarak tanınan Erdoğanlar, Ahmet Bey’e “Recep ayı”nda olunduğu için yeni bir öneri getirdi. Öneriye göre, çocuğun adı “Recep Tayyip” olacaktı. Ahmet Bey bu isteği kabul etti. Bebeğin adı nüfus cüzdanına Recep Tayyip Erdoğan olarak yazıldı.
Reis Kaptan, Recep Tayyip’i çok sevdi. Hem babasının ismini taşıdığından, hem de son çocuğu olduğundan ona ayrı bir değer verdi. Öyle ki, eve sinirli geldiği zamanlarda, herkes bir kenara çekilir, sözüne itiraz etmezdi. Böyle durumlarda tüm aile Kaptan’dan çekinirdi.
Ancak küçük Tayyip babasının kucağına çıktığında, o sinirli adam gider, yerine şefkat dolu bir baba gelirdi.
Recep Tayyip babasını sinirlendirdiği dönemlerde ise ilginç bir yönteme başvururdu. Fehmi Çalmuk ve Ruşen Çakır’ın “Kasımpaşalı” adını verdikleri kitapta yer alan iddiaya göre, Tayyip kendisine kızan babasının ayakkabısını öperdi. Baba Ahmet bu davranış üzerine yumuşardı. Yine aynı kitapta yer alan bir iddiaya göre, birgün komşuları Müşerref Abla’nın sözlerine kanan Tayyip mahallede sunturlu küfürler savurmaya başlamıştı. Bunu duyan babası akşam eve geldiğinde ilk iş olarak Tayyip’e ceza verdi. Babası Tayyip’i tavana astı. Burada 20 dakika kalan küçük Tayyip’i dayısı kurtardı.
KASIMPAŞALI DİNDAR ÇOCUK
Recep Tayyip’in yaşamının ilk yılları, İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Kasımpaşa’da işte böyle geçti. Kavgaları, gece alemi ve bıçkın delikanlılarıyla ünlü olan Kasımpaşa, Tayyip’in şekillenmesinde de önemli bir işlev gördü.
Piyale Paşa İlkokulu’na başlayan küçük Tayyip bir yandan da kağıtlı şeker satıyordu. Okulunda pek parlak bir öğrenci olmayan Recep Tayyip “müsamere”lerde ön plana çıkıyordu.
Yazı, Beden Eğitimi, Hal ve Gidiş derslerinden pekiyi alan küçük Tayyip ilkokul 5. sınıftayken ortaya koyduğu tavırla, kişiliğinin ilk ipuçlarını da verdi.
O gün Din Dersi’ne giren Okul Müdürü İhsan Aksoy, “Kim namaz kılabilir?” diye sordu.
Sınıfta tüm gözler birden Tayyip’e döndü. Çünkü sadece o elini kaldırdı. Aksoy öğrencisini tahtaya davet etti. Ardından da yere gazete sererek, namaza başlamasını istedi. Ancak öğrencisi bunu reddetti. “Bu gazetenin üstünde boy boy resim var. Bunda namaz olmaz” dedi. Öğretmen Aksoy bunun üzerine, masa örtüsünü yere sermek zorunda kaldı. Tayyip’in bu tavrı karşısında şaşıran Aksoy, onunla daha çok ilgilenmeye başladı. Okul bittiğinde, Aksoy’la ilişkileri iyi olan Tayyip hocasının önerisiyle artık İmam Hatipliydi.
İmam Hatip’te de sosyal faaliyetlere katılan Tayyip kısa sürede birçok öğrenci arasından sivrildi. Yeşilay ve Türk Milli Talebe Birliği’nin düzenlediği şiir yarışmalarına katıldı. Okulda aldığı eğitimle Kuran okuma yeteneğini geliştiren Tayyip’e arkadaşları “Kur'an Bülbülü” adını verdi. Arkadaşları toplantılarda ona bol bol Kuran okuttu.
TAYYİP KABINA SIĞMIYOR
Ancak Tayyip’e bu elbise dar geliyordu. Onu ne girdiği şiir yarışmaları, ne de münazaralar tatmin ediyordu. Okulda münazaralarıyla tanınırdı. Kendini yetiştiren, okuyan, tartışan bir öğrenci profili çiziyordu. Özellikle küçük yaşlarda okumaya başladığı Necip Fazıl Kısakürek, onu derinden etkiliyordu. Necip Fazıl’ın fikir babası olduğu İBDA (İslami Büyük Doğu Akıncıları) Recep Tayyip’te radikal dönüşümler ortaya çıkardı. Yakın arkadaşlarıyla sohbet ettiğinde, kurtuluşun ancak bir din devletinde olduğunu söylemeye başladı. Tayyip dar gelen elbisesini çıkarıyor, islami hareketin saflarına katılıyordu. Aradığını bulmanın verdiği rahatlıkla, Necip Fazıl’ın öğretilerini özümsemeye koyuldu.
Henüz 15 yaşındaydı. Yıl 1969’du.
Recep Tayyip Erdoğan, İmam Hatiplilerin hiçbir etkinliğinde geride kalmazdı. “Biz bize geceleri” adı verilen etkinliklerde öğrenciler hünerlerini sergilerdi. Recep Tayyip’in katıldığı etkinlikler ise, “İsteriz isteriz” sloganlarıyla çınlardı. Tüm öğrenciler hep bir ağızdan bağırır, Tayyip’in Necip Fazıl’dan “Sakarya” adlı şiiri okumasını isterdi. Tayyip “yaşamın farklı yönlerini anlatan, alternatifleri gösteren ve çelişkileri ortaya koyan” Sakarya adlı şiiri okuduğunda salonda tam bir sessizlik hakim olurdu. Ardından da alkış fırtınası kopardı.
Tayyip şiir okuma eylemini uzun yıllar sürdürdü. 1973’te Tercüman Gazetesi’nin düzenlediği “En iyi şiir okuma yarışması”nda birinci oldu. Milli Türk Talebe Birliği Ortaöğretim Öğrenci Başkanı olduğunda da şiir okuma isteklerini geri çevirmedi.
Burada okuduğu şiirlerden biri de edebiyat öğretmeninden duyduğu “Minareler süngü, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, müminler asker!”di. Bu şiir yıllar sonra Tayyip’in hayatını değiştirecekti.
FUTBOLCU İMAM !
Tayyip’in şiir ve kitap okumanın yanında bir tutkusu daha vardı: Futbol. Tayyip Lise futbol takımının en iyi oyuncularından biriydi. Sahadaki kıvraklığıyla dikkatleri üzerine çeken Tayyip’e o dönemin ünlü oyuncularından esinlenilerek “Beckenbaur” denilmeye başlandı.
Ünü bir süre sonra okulunu aşmaya başlayan Tayyip bin lira alarak Camialtı Spor Kulübü’ne transfer oldu. Camialtı taraftarı ona, arkadaşlarının taktığı “İmam Beckenbaur” takma ismiyle hitap etti.
Tayyip başarılı futbol yaşamını babasından gizli tutuyordu. Babası oğlunun futbol oynadığını bilmiyordu. Ancak bu sır birgün Tayyip’in babasıyla konuşması üzerine ortaya çıktı. Tayyip Camialtı’nda oynadığı günlerde, İstanbul Karması’na seçildi. Karmaya katılabilmesi için babasından izin alması gerekiyordu. Babasının izin vermeyeceğini bilen Tayyip dayısına koştu. Dayısı, Tayyip’in isteğini babasına iletti. Reis Kaptan, "Nuh" dedi, "Peygamber" demedi ve Tayyip’i izin vermedi. Tayyip dayısıyla konuşurken gözlerinden yaşlar süzüldü.
Bir süre sonra Eskişehirspor’dan teklif geldi. Reis Kaptan’ın tavrı aynıydı. Oğlunun “okuyup adam olması”nı istiyordu. Erdoğan yıllar sonra bir gazeteciye, “Babamın yüzünden buna benzer çok fırsat kaçırdım” diyordu.
Tayyip’in futbol macerası bunlarla sınırlı değildi. Yıl 1976’ydı. İstanbul Amatör Küme final maçları Vefa Stadı’nda oynanıyor, büyük ilgi görüyordu. İETT’nin takımında ileri uçta oyanayan Tayyip kendini izleyen dönemin Fenerbahçe Teknik Direktörü Toma Kaleperoviç’i derinden etkiledi. Kaleperoviç, oyuncunun adını alarak yönetime teklif götürdü ve alınmasını istedi. Teklif Tayyip’e iletildiğinde, heyecandan yerinde duramıyordu. Ancak babasının bu teklifi de kabul etmeyeceğini bilen Erdoğan iki gün sonra Fenerbahçe Kulübü'ne cevap verdi: Gelemiyorum.
YARIN:
TAYYİP YOLUNU ÇİZİYOR