BIST 9.420
DOLAR 34,42
EURO 36,30
ALTIN 2.828,81
HABER /  GÜNCEL

Refik Baydur'dan şok açıklamalar

Baydur; 'Namuslu yaşamak zorlaştırılınca insan ister istemez namus çerçevesinin dışına kayıyor' dedi.

Abone ol

Türkiye İşveren Sendikaları’nın 15 yıllık başkanı Refik Baydur, Türkiye’de namuslu yaşamayı zorlayan faktörler olduğunu söylüyor. Baydur’a göre vergi ve SSK primlerinin yüksekliği, bürokratik engeller işadamlarını ister istemez namus çerçevesinin dışına çıkarıyor. AKP Hükümeti’nin, önceki hükümetten kalan ekonomik programa devam etmekle akıllıca davrandığını, vatandaşın ekonomideki iyileşmeyi 2005’ten itibaren hisseceğini söyleyen Baydur, işsizlik sorunun mutlak çözümü için yatırımların kolaylaştırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Her yıl istihdama katılan genç sayısının 900 bine ulaştığı Türkiye’de ‘doğum kontrolünün” şart olduğunu vurguluyor. Herkesin ‘sanayi’ dediği bir dünyada Türkiye’nin kurtuluşunun tarımda olduğunu söyleyen Baydur, “Ya tarıma önem vereceğiz, ya da aç kalacağız” diyor.

Başbakan ile asgari ücret nedeniyle sert tartışmalara giren ve asgari ücretin sadece simit parasıyla hesaplanamayacağını vurgulayan Baydur, Türkiye’nin ara eleman ihtiyacına dikkat çekiyor. “Bizim mühendise değil, teknikere ihtiyacımız var. Herkesi üniversite mezunu yapacağımıza teknik eğitim verelim” diyen Baydur Halka ve Olaylara Tercüman'a ekonominin sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştu...

Ekonomide gelinen mesafeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP Hükümeti çok akıllı bir davranışla 3 yıldır devam eden programı aynen sürdürdü ve programın şansını da yakalamış oldu. Enflasyonun, kredi faizlerinin inmesi, beraberinde kapasitede artış yarattı. 2005’in başından itibaren ise bu gelişmeler vatandaşın avucuna bir şeyler koyacak. Yani fertler olarak iyileşmeyi 2005’ten itibaren hissedeceğiz.

Ekonomide tehlike yaratabilecek sinyaller alıyor musunuz?

Ben iki tür sinyal alıyorum. Birincisi, yabancı yatırımlara yönelik yasalar ıslah edilmesine rağmen uygulamada bir ferahlık kazandırmadı. Yatırıma yönelmiş işverenden bile, Bulgaristan’dan gelen işçi gibi izin alması isteniyor. Yani bürokrasi hem yerli, hem yabancı yatırımcı için devam ediyor. Örneğin makine, metalci ve kimyacılar olarak Gebze’de büyük bir arazide 3 tane organize sanayi bölgesi kurmak istedik. Ama bunun için 21 bakanlıktan izin aldık ve işlemler 3 yıl sürdü. İkincisi istihdamın önünü açamadık. Bu Türkiye’nin geleceği için tehlikeli.

İşsizlik sorununun çözümü için sihirli bir formülünüz var mı?

Bunun iki yolu var; yatırımı artırmak ve uzun vadeli de olsa doğum kontrolünü ciddi olarak ele almak. Yılda 900-950 bin kişi iş hayatına giriyor ama biz en iyi yatırım yaptığımız yıllarda bile bunun ancak 400-450 binine istihdam sağlamışız. Yani her yıl bir bu kadar insan işsiz kalıyor.

Kurtuluş tarımda

Hata nerede yapıldı?

Bizçok kalkınmış milletler gibi kendimizi birden bire sanayiye yönelttik. Halbuki hizmetler sektörüne, turizme ve özellikle tarımın gelişen şekline doğru kayma ihtiyacı var. Bu gidişle dünyada tarım en kıymetli sektör haline gelecek. Ama biz tarım ve hayvancılığı ihmal ettik. Tarımda verimliliği artırmak ve ihracat kapılarını açmak şart. Artık tarımı ihmal edemeyiz. Türkiye’nin kurtuluş reçetesidir tarım. Çünkü ferdi kendi konumu içinde muhafaza eder ve şehirlere işsiz olarak hücumu önler.

Buna ilişkin bir öneriniz var mı?

Devlet arazileri, 6 aylık eğitime tabi tutulacak gençlere kirasız ve karşılıksız, emaneten verilmeli. Verimliliği artırıp, ihracata yönelen gençlere de 5 ile 10 yılın sonunda parasız olarak tapusu sunulmalı.

Bu düşüncelerinizi hükümete ilettiniz mi?

Köy Enstitüleri ile ilgili kanaatlerimi Sayın Erdoğan’a bir yemekte ilettim. O da bir televizyon programında buraları yeniden ihya edeklerini söyledi ama şu ana kadar bir şey olmadı. Konuyu Tarım Bakanı’na da ilettim. Köy ve beldelerde ziraat mühendisi istihdam ederek tarıma yardım etmeye yönelik bir proje üzerinde çalışıyor.

Akl-ı selim gerekiyor

Asgari ücret konusunda Başbakan ve diğer iş çevreleriyle ayrı düştünüz..

Asgari ücretteki artış, diğer ücretleri yukarıya itiyor. Adam, Başbakan yüzde 34 artırırken, senin yüzde 5’lik artışını kabul etmiyor. Ayrıca iş değerlemesiyle çalışan yerlerde skalayı bozdu. Ciddi işletmelerde bile asgari ücrette kaçaklar başladı. Otomatikman toplu sözleşmelere de intikal ederek grev tehditleri doğurdu. Özetle asgari ücreti sadece simit parasıyla hesap etmek yanlıştır. Asgari ücretin muhatabı benim; ne TOBB ne TÜSİAD. Bunlar bizimle konuşulsaydı daha değişik olurdu. Başka kuruluşlarla konuşuldu.

Bu sözlerinizde bir sitem de mi var?

Sitem de sayabilirsiniz. Ama çalışma hayatıyla ilgili her konuyu, ister bakan ister Başbakan bizlerle müzakere etmek zorundadır. Ünlü düşünür Voltaire, “Akıl başka şeydir, akl-ı selim başka şeydir. Akıl, akl-ı selim değildir” demiş. Ben de hem iktidarlara hem işveren ve işçilere akl-ı selim diliyorum.

Aranızı düzeltmek için Başbakan’dan randevu istediniz mi?

Hayır, ihtiyaç görmedim. Ben ve arkadaşlarım hangi bakandan randevu istediysek en geç bir gün sonra verdiler. Hiçbir bakandan şikâyetim yok. Başbakan’dan şikâyet etmek için insafsız olmak lazım.

İşadamları yatırım yapma konusunda niye çekingen?

Bürokratik engeller yatırımı zorlaştırıyor. Yatırım maliyetleri çok yüksek. Almanya bile bedava arsa verir, elektrik ve suyu indirimli kullandırır. Biz ise sanayiye pahalı, konuta ucuz elektrik veririz.

Müfettişlere koruma verilmeli

Türkiye’de kayıt dışı neden yüksek ?

Öncelikle vergi ve sosyal güvenlik primlerinin yüksekliği buna neden oluyor. Namuslu yaşamayı zorlayan faktörler varsa, insan ister istemez namus çerçevesinin dışına kayıyor. Belediyeden Emniyet’e kadar yüklenen formaliteler, sendikaların zorlamaları tüm bunlar adamı kayıt dışına yöneltiyor. Kendini mükellef kabul eden, sigortaya kaydettiren adama müfettiş gitmemeli. Önünde sonunda ufak tefek kaçırsa bile o zinciri boynuna takmış. Asıl kaydı olmayan işyerlerine gitmeliler. Ama oraya gitmeye de cesaret edemiyorlar, çünkü tehdit ediliyorlar. Bizde yararı olmayan kişilere koruma veriliyor. Oysa müfettişlere koruma verilmeli. Ama müfettişlere sahip çıkan yok.