BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,71
ALTIN 2.967,60
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Erdoğan haddini bildiren o aileyi kutladı

11 yaşındaki çocuğun ölümüne yol açan PKK'ya sert çıkan Erdoğan, BDP'yi açlık grevine karşı tavır almaya çağırdı.

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şemdinli'de 1 çocuğun öldüğü ve 18 vatandaşın hayatını kaybettiği saldırı sonrası bölge halkının PKK'ya karşı gösterdiği tavrı kutladı. 

Kürt kardeşlerine PKK'ya karşı dik durmaya çağıran Erdoğan, böyle seslendi:

"Şemdinli'de taziyeye gelen istismarcılara haddini bildiren ailemizi kutluyorum.  Ama ben bölgedeki kardeşlerime sesleniyorum: Siz kararlı durursanız terör örgütü kimseye asla zarar veremez. Türkiye'nin de Kürt kardeşlerimin de en büyük sorunu terör örgütüdür."

KARA VİCDANLILAR

Şemdinli şehir merkezine yakın bir bölgede yapılan bombalı saldırıda, 11 yaşında bir çocuğun şehit olduğunu, 18 vatandaşın yaralandığını belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Terör örgütünün anne karnında doğmamış çocuktan, kundaktaki bebeğe, camiden dönen imamdan araçlarıyla gezmeye çıkan genç kızlarımıza kadar, alışveriş yapmaya çıkan annelere kadar geniş bir canilik sicili var. Bu sicile önceki gün yeni bir kanlı halka eklediler. Bölge halkına zulüm ve eziyetten başka hiç bir şeyi reva görmeyen bu caniler, küçücük çocukların hayatına dahi kastederek, nasıl kara bir vicdana sahip olduklarını gösterdiler.''

ELMA ŞEKERİ Mİ DAĞITACAĞIM

Erdoğan, KCK operasyonları konusunda Hükümet'i yerden yere vuran ve demokratlıkta mangalda kül bırakmayan çevrelerin bu caniliğe karşı yine 3 maymunu oynadıklarını söyleyerek, şunları söyledi:

''Maalesef konu terör örgütüne yönelik operasyonlar olduğunda ortalığı ayağa kaldıranlar, masumların ölümü karşısında sus pus oluyorlar. Bazı medya mensupları da 'Başbakan çok sert konuşuyor' diyor. Elma şekeri mi dağıtacağım, onların anladığı dilden anlatacağım. Herkese akıllarının alacağı şekilde konuşacaksınız. Diyarbakır Valiliği'nin önünde gözlerinde kin, yüzlerinde nefret ifadesiyle devlete karşı aslan kesilenler ki bunlar Parlamento içinde, yerel yönetimin başında, örgütün cinayetleri, katliamları karşısında süt dökmüş kediye dönüyorlar. Görevlerini yapan devlet memurları karşısında panter kesilenler, üniversitelere, liselere, orta okullarına, ilkokullarına, ana okullarına yapılan bombalı saldılar karşısında kağıttan kaplana dönüşüyorlar.

NEKROFİLİ HASTALARI

Bunların Kürt kardeşlerimizin, bölge insanının hakkını, hukukunu savunmakla ilgilerinin olmadığını hep söyledik ve biliyoruz. Ama bu tür olaylar insanlık açısından da bir test oluyor, gösterge oluyor. Terör örgütünün saldırıları sonucunda söndürülen hayatlar karşısında tepkisiz kalanlar, nasıl demokrat olabiliyorlar, daha önemlisi insanlıklarını nasıl muhafaza ediyorlar? Sıfatları ister siyasetçi, ister belediye başkanı, ister milletvekili olsun, masum insanların ölümüne sebep olan bu saldırıları kınamayanlar, bu ölüm tezgahının, kanlı oyunun bir parçası haline gelirler. Yarım ağız eylemi kınadıkları halde, örgütü kınamayanlar da başka bir kandırmaca içindeler. O kınıyormuş gibi göründüğünüz eylemi yapan, bu gözü dönmüş katliamı gerçekleştiren örgütü kınamamak nasıl bir tutarsızlıktır. 

BDP NİÇİN AÇIK TAVIR KOYAMIYOR

Biz meselelerimizi demokrasi içinde çözebiliriz. 'Artık terör bitsin, terör örgütü silah bıraksın' dedikçe, bunlar cana, kana, ölüme daha çok sarılıyor. Adeta hepsi, nekrofili hastalığına kapılmışlar. Bunlar ölümlerden sapkın bir haz duyar hale gelmişler. Cezaevlerinde zaten bedel ödeyen insanları, böyle bir eyleme, açlık grevine zorlamak vicdansızlık değil de nedir? Onları açlık grevine sevkeden iktidar değil; BDP, bölücü terör örgütü, dağ. Niçin BDP bu noktada çıkıp da açık bir tavır ortaya koyamıyor. 'Biz sizin açlık grevine gitmenizi istemiyoruz' desin. Bu insanlar sizin kanlı hesaplarınızın, ölüm oyunlarınızın kanlı parçası olmak zorunda mı? Elinizi bu insanların yakasından çekin. Açlık görevlerinin, mahkumların kişisel durumlarıyla, cezaevi şartlarıyla hiç bir ilgisi yok. Bu eylemler tamamen dışarıda siyasi faaliyet olarak yürütülmesi gereken bir mücadelenin, cezaevlerindeki genç bedenlere yüklenmesinden ibarettir.''

ACILAR ÜZERİNDEN PARLAK İSTİKBAL KURMA ÇABASI

Başbakan Erdoğan, çocukları cezaevlerinde, örgütün kamplarında olan anne ve babalara da şöyle seslendi:

''Sizlerin çocuklarınızın hayatı, canı üzerinden kendilerine saltanat düzeni kuranlara izin vermeyin. Bunlar asla size, huzur ve hayır getirecek bir mücadele içinde değiller. Bunlar sizi ve sizlerin çocuklarını kullanarak, ücreti mukabili taşeronluk görevlerini yerine getiriyorlar. Sizin çileniz, sıkıntınız, acınız üzerinden kendilerine parlak bir istikbal kurmanın çabası içindeler. Türkiye'de 75 milyon vatandaşımızın her biri gibi, Kürt kardeşlerimizin meselesi de bizim meselemizdir. 10 yıldır yürüttüğümüz çalışmalar, bu sahiplenmenin, bu sevginin, bu kardeşliğin bir neticesidir.

"İSTİSMARCILARA HADDİNİ BİLDİREN AİLEMİZİ KUTLUYORUM"

Birlik olduğumuz, birlikte hareket ettiğimiz, kafa kafaya verdiğimiz zaman çözemeyeceğimiz hiç bir meselemiz yok. İşte son olarak, Şemdinli'de çocukların ölümünün sorumlusu oldukları halde, utanmadan taziyeye gelen istismarcılara haddini bildiren ailemizi kutluyorum. Ancak bölgede bazı ailelerin çocuklarını okullara göndermediğini duyuyoruz. Bir ailenin evladına yapabileceği en büyük kötülük, onu okulundan ayırarak cehalete mahkum etmektir. 

KÜRT KARDEŞİM İNANCIYLA DİMDİK DURSUN

Ben hiç bir kardeşimin bilerek, isteyerek böyle vebalın altına gireceğine inanmıyorum. Eğer siz kararlı durursanız, terör örgütü asla kimseye zarar veremez. Türkiye'nin de Kürt kardeşlerimin de en büyük sorunu terör örgütüdür. Onun silahları, mayınları, bombaları, molotofları zehir dilli piyonlarıdır. Onlar bunlara sahipse, ben de diyorum ki benim Kürt kardeşim, imanıyla, inancıyla bunların karşısında dimdik dursun. 75 milyon insanımızla birlik ve bütünlük içinde teröre karşı ortak bir duruş sergilemeliyiz. Türkiye'nin ekonomisini beraber büyüttük, demokrasisini beraber güçlendirdik. İnşallah terör meselesinin üstesinden de beraber geleceğiz.

Kürt kardeşlerim boykotlara, eylemlere itibar etmedikçe, terör örgütünü besleyen damarlar birer birer kuruyacaktır. Terörü, özellikle son dönemlerdeki bu sıçramalarını geride bıraktığımız zaman, Türkiye'nin ekonomide ve demokrasi de vites yükseltmesi, bir üst düzeye çıkması çok daha kolaylaşacaktır. İnşallah o günler yakındır. Biz geçtiğimiz 10 yılda ekonomimizi çökertmek, milletimizin iradesini ipotek altına almak isteyenlere, Cumhuriyetimizin içini boşaltmaya çalışanlara 'eyvallah' etmedik. Bugün de terörü kullanarak 2023 hedeflerimizden bize geride bırakmak isteyenlere asla fırsat vermeyeceğiz.''