İstanbul ile ilgili kitaplarıyla dikkat çeken Şehircilik Uzmanı Prof. Dr. Recep Bozlağan, Gezi Parkı ile ilgili iddiaları madde madde ortaya...
Abone olİstanbul ile ilgili kitaplarıyla dikkat çeken Şehircilik Uzmanı Prof. Dr. Recep Bozlağan, Gezi Parkı ile ilgili iddiaları madde madde ortaya koyarak cevapladı.
Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı ve İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Bozlağan, Taksim Gezi Parkı’ndan Abide-i Hürriyet Parkı’na nakledilen 12 ağaç ile kesilen 2 ağaca tepkiyle başlayan ve kısa zamanda on binlerce insanın katıldığı protesto gösterileriyle ilgili görüşlerini açıkladı.
İstanbul Uzmanı Prof. Dr. Bozlağan, “Başlangıçta masum bir ağaç sevgisi olarak ortaya çıktığı varsayılan, ancak bir gün içinde bazı toplumsal kesimlerin, marjinal grupların, ana muhalefetin ve bunların çağrı ve yönlendirmesine kulak veren onbinlerce insanın katıldığı ve tuhaf bir şekilde diğer illere de yayılan protesto gösterileri, ülke içindeki toplumsal kesimler arasındaki iletişim sorununu da bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıkardı. Hayatında bir defa bile Taksim Gezi Parkı’na gitmemiş insanların dahi katılmasıyla yaşanan olaylar, hadisenin bazı çevreler tarafından provoke edilmekte olduğunu ve sürdürülmek istendiğini gösterse de; bu durum Türkiye’deki toplumsal kesimler arasındaki iletişimsizlik sorununun ulaştığı boyutun görmezden gelinmesine de sebep olmamalı” dedi.
Recep Bozlağan, Taksim’de yüzde 90 oranında tamamlanan projenin iyi bir şekilde tanıtımının yapılmadığını belirterek şunları söyledi:
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde muhalefetin tam desteğiyle kabul edilen ve projesi ilgili kurul tarafından onaylanan bu projenin uygulama aşaması yüzde 90 oranında tamamlanmışken, onca insan niçin bu şekilde sokaklara döküldü? Bunu engellemek için daha iyi bir tanıtım ve bilgilendirme çalışması uygulanamaz mıydı? Birtakım kaygıları olan toplumsal kesimlerin şüphe ve tereddütlerine, somut resmi sayısal verilere dayalı açıklamalar getirilemez miydi? Yapılan onca veri manipülasyonuna karşı etkili bir bilgilendirme ve aydınlatma mekanizması kurulamaz mıydı? Oysa ileri sürülen iddialara karşı tatmin edici cevaplar içeren ve somut sayısal verilere dayalı resmi açıklamalar birçok kanaldan haftalar boyunca yapılabilirdi. Bu sebeple, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi, Taksim Gezi Parkı ve Topçu Kışlası hakkında gündeme getirilen iddialara yönelik olarak bilimsel ve resmi kaynaklara dayalı bazı açıklamaların yapılmasında, bugün bile büyük yarar olduğu görülmekte.”
Recep Bozlağan ortaya atılan bazı iddialara da yer verdi.
“Taksim Gezi Parkı 38 bin metrekare büyüklüğü ile Beyoğlu ilçesindeki yeşil alanların yüzde 30’unu oluşturmaktadır. Dolayısıyla Beyoğlu ilçesindeki yeşil alanların neredeyse üçte biri göz göre göre katledilmektedir” şeklinde iddialar olduğunu ifade eden Bozlağan, “Beyoğlu Belediyesi kayıtlarına göre ilçedeki aktif yeşil alanların toplam büyüklüğü 600 bin metrekaredir. Taksim Gezi Parkı Beyoğlu ilçesindeki aktif yeşil alanların yüzde 6,3’ünü oluşturmaktadır” dedi.
Recep Bozlağan “Gezi Parkı bölgenin elde kalmış tek yeşil alanı” şeklindeki iddialara ise Maçka Parkı’nı örnek göstererek bu parkın Taksim Gezi Parkı’ndan 5 kat daha büyük olduğunu söyledi.
Gezi Parkı’ndaki ağaçların ‘tescilli anıtsal ağaçlar’ olmadığını savunan Bozlağan, “Gezi Parkı 1993 yılında İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından ‘kentsel sit alanı’ ilan edilmiştir. Ancak, ağaçların hiç biri ‘anıtsal ağaç’ olarak tescil edilmemiştir. Diğer bir ifade ile Gezi Parkı’nda ‘anıtsal ağaç’ bulunmamaktadır” dedi.
“GEZİ PARKI’NDAKİ AĞAÇLAR BAŞKA BİR YERE NAKLEDİLDİ”
Gezi Parkı’ndaki ağaçların başka yerlere nakledildiğini ifade eden Bozlağan, “Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesi değil, başka bir yere nakledilmesine çalışılmıştır ki bu ağaçlar da iddia edildiği gibi 60-70 yaşında değildir. Yaklaşık 15 yıl önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Askerocağı Caddesi’ne paralel dikilen 10 adet ağaç özel yöntemlerle sökülerek Abide-i Hürriyet Parkı’na nakledilmiş; 2 adet ağacın nakil işlemi ise yarım kalmıştır. Parkın bu mevkiindeki duvarı yıkarak yaya kaldırımını genişletmeye çalışan yüklenici firmanın görevlileri ‘pitos porum’ olarak adlandırılan ve boyları 4-5 metreye kadar uzayabilen 2 adet bodur ağaca zarar vermiştir. Bu ağaçlar da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaklaşık 15 sene önce dikilmiştir” şeklinde konuştu.
“Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesiyle birlikte Taksim Gezi Parkı tamamen yok olacaktır” iddialarına da cevap veren Bozlağan, “Topçu Kışlası’nın toplam oturumu 30 bin metrekaredir. Bunun yaklaşık 11 bin metrekaresi bina, 19 bin metrekaresi ise avludur. Kışlanın avlusu yeşil alan olarak varlığını devam ettirecektir. Dolayısıyla, kışlanın inşa edilmesi sonrasında, Taksim Gezi Parkı’nın 27 bin metrekaresi (yani 71’i) ayakta kalacaktır. Topçu Kışlası’nın güney ve batı tarafında oluşturulacak yeşil alanların yanı sıra Taksim Meydanı’nda düzenlenecek yeni yeşil alanlar ile birlikte, bölgede eskisine göre daha geniş bir yeşil doku oluşacaktır” dedi.
Recep Bozlağan, “Cumhuriyet dönemi bitmemiştir ve günümüzde de devam etmektedir. Bugün ülkede yapılan bütün yatırımlar Cumhuriyet döneminin eserleri niteliğindedir. Mimari akımlar zaman içinde gelişerek değişir. Günümüzde dünyanın hiçbir ülkesinde 1940’lı yılların mimari akımları uygulanmamaktadır. Her devlet, tarihi mimarlık mirasını korumak, yıkılanları yeniden inşa etmek için onyıllara yayılan büyük projeler yürütmektedir. Çin’in Nanjing şehrinde yapılan sur restorasyonu, neredeyse tamamı yıkılmış olan Bursa Hisarı’nın yeniden inşası ve Beyrut’ta iç savaş sırasında tamamen yıkılmış olan tarihî binaların yeniden inşa edilmesi bu konuda akla gelen ilk örneklerdir. Bir devletin kendi tarih ve kültür mirasına sahip çıkmasından daha doğal ve normal bir şey olamaz. Zamanın İstanbul’unun en zarif kışlası olan Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesinin değil, 1939 yılında yıktırılmasının protesto edilmesi gerekirdi. Kışlanın yeniden inşa edilmesi Neo Osmanlıcılık değil, bir devletin kendi tarihine sahip çıkması olarak algılanmalı” dedi.
“MEYDANIN İNSANSIZLAŞTIRILMASI DİYE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL”
Recep Bozlağan, “Taksim Meydanı yayalaştırma projesinin asıl amacının Taksim’i insansızlaştırmaktır. Çünkü yayaların meydana nasıl ulaşacağı bir muammadır” şeklindeki iddalara da yanıt verdi. Bozlağan, “Taksim Meydanı’nın yayalaştırılması ‘meydanın insansızlaştırılması’ değildir. Yayaların Meydan’a nasıl ulaşacağı konusunda hiçbir sorun yaşanmayacaktır. Çünkü Taksim Metro İstasyonu günlük ortalama 170 bin insanı, Kabataş-Taksim Füniküleri günlük ortalama 30 bin insanı, Taksim bağlantılı en az 38 adet otobüs hattı günlük en az 50 bin insanı, Tünel-Taksim Nostaljik Tramvayı günlük en az 5 bin insanı Taksim’e taşımaktadır. Ayrıca Elmadağ, Gümüşsuyu, Sıraselviler, Cihangir, Maçka, Nişantaşı, Dolapdere, Tarlabaşı, Pangaltı gibi semtlerde oturanlar Meydan’a yürüyerek ortalama 10-15 dakika içinde ulaşabilmektedir. Her gün İstiklal Caddesi’ni kullanan onbinlerce kişi de Taksim Meydanı’na kesintisiz bir şekilde ulaşabilmektedir. Dolayısıyla, yaya akışının siyasi iktidarın kontrolü altına alınarak Meydan’ın insansızlaştırılması diye bir şey söz konusu değildir” dedi.
Taksim Meydanı’nı proje tamamlandığında 100 bin metrekare büyüklüğüne ulaşacağına dikkat çeken Bozlağan şunları da söyledi:
“Mevcut durumda yaklaşık 30 bin metrekare olan Taksim Meydanı, proje tamamlandığında 100 bin metrekare büyüklüğe ulaşmış olacaktır. Diğer bir ifade ile meydan yaklaşık 3,5 kat genişleyecektir. Sonuç olarak, toplumsal gerilimi tırmandırmak hiç kimseye yaramaz. Aklıselim ile hareket ederek birbirini anlamaya çalışmak herkes için en kazançlı yol olacaktır.”
(İHA)