DSP lideri Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Hanım’ın babası Namık Zeki Aral, tez konusu oldu.
Abone olAraştırmacı Enver Yeniçeri tarafından hazırlanan tezde Aral’ın bilinmeyen yönleri ortaya çıkarıldı. Aral, 50 yıl önce AB üyeliğini savunmuş. Rahşan Ecevit’in babası Namık Zeki Aral’ın çeşitli gazetelerdeki yazılarını mercek altına alan eğitimci Enver Yeniçeri, Aral’ın farklı ve kamuoyu tarafından bilinmeyen yönlerini ortaya çıkardı. Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla yönetiminde yüksek lisans tezi hazırlayan Yeniçeri, Aral’ın yaklaşık 50 yıl önce Avrupa Ortak Pazarı’na girilmesini savunduğunu belirtti. Tezde yer alan bilgilere göre, 1946–1972 yılları arasında çeşitli gazetelerde ekonomi ve siyaset ağırlıklı yazılar kaleme alan Aral, bir taraftan Demokrat Parti (DP) iktidarına muhalefet ederken diğer yandan özel teşebbüs olmadan kalkınmanın gerçekleşmeyeceğini ifade ediyor. DSP lideri Bülent Ecevit’in kayınpederi olan Namık Zeki Aral, devletçi bir mantıkla iktisadî gelişmenin sağlanamayacağını vurguluyor. Siyaset ile ekonomi arasında “kolay kolay kopmayan bir bağ bulunduğunu” anlatan Aral, bir yazısında, “Serbest rekabetin olmadığı yerde kalkınmanın olması beklenemez. Serbest rekabet ise hürriyetçi rejimlerde yani demokrasilerde oluşur. Aksi rejimlerde istenen kalkınmanın olmasını beklemek yanlıştır.” değerlendirmesinde bulunuyor. Sermaye oluşumuna katkı sağlamadığı için Demokrat Parti’ye sert eleştirilerde bulunan Aral, DP’nin iktisadi alanda CHP’den farksız bir politika izlediğini savunuyor. Aral, şu görüşleri dile getiriyor: “Enver Paşa’nın kişisel kararı ile Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na girmiş ve büyük sıkıntılar çekmiştir. Şahıslarla hadiseler arasındaki münasebet gibi iktisat ile siyaset arasında da sıkı rabıtalar vardır. İktisadî huzurun ilk şartı siyasî emniyettir. iç ve dış siyasî emniyet olmaksızın istikrar ve refah aramak abestir.” ‘Avrupa Birliği’ne girmek şart’ Yazılarında Avrupa Birliği (o zamanki adıyla Avrupa Ortak Pazarı) konusunu da ele alan Aral, Türkiye’nin birliğe girmeye mecbur olduğunu savunuyor. Şartların üyelik için uygun olduğu 1959 yılında, devletin konu üzerinde gerektiği gibi durmadığına işaret eden Aral’a göre AB’ye girme konusundaki en önemli engel, ekonomik durum değil, bu konudaki kararlılıktır. Aral’ın, konuyla ilgili görüşleri özetle şöyle: “Halkımızın menfaati Avrupa iktisadî camiasına geçmeyi emreder. Müşterek pazara girmemizin doğuracağı meseleler üzerinde nedense şimdi katiyyen durulmak istenmiyor. Camiaya iltihak fikrinden uzaklaşmakla daha büyük tehlikelere kendimizi atacağımıza hükmetmek herhâlde daha makul bir düşünce olur. Türkiye, AB’nin yalnız ekonomik şemsiyesinden değil, belki daha çok savunma şemsiyesinden yararlanmak için AB’ye girmek zorundadır. Uymamız gereken şartlar zaten bizim için de gereklidir. Camia bugün tuttuğu iktisadî istikamette yürümek suretiyle günün birinde siyasî sahaya intikal edecek ve bir Avrupa birliğine inkılap eyleyecektir.”