BIST 9.409
DOLAR 34,42
EURO 36,41
ALTIN 2.839,89
HABER /  GÜNCEL

Pulur'un şüphelendiren yazısı

İbrahim Kardeş, Hasan Pulur'un Cemil Meriç'ten yaptığı alıntılılara takıldı. Kardeş, Pulur'un kurduğu cümleleri ve kullanımlarını eleştirdi. Meriç de eleştiriden nasiplend

Abone ol

İbrahim Kardeş, başlıklı yazısında iki yazara da eleştirilerini sundu...


Bu iki adı bir arada anmanın kolay ve doğru bir davranış olmadığını biliyorum. Ama Hasan Pulur, her pazar döktürdüğü "Kıssadan hisse…"lerin 5 Aralık 2004 tarihli Milliyet'te yayımlanan son örneğine, Cemil Meriç'ten bir alıntı ile başlamış.

"Cemil Meriç "jurnal / 1"de der ki: "Ah bu çöküş devirleri! Mustafa Kemal yüz elli sırtlan kovdu memleketten. Tek kusuru ameliyatı yarıda bırakması. Süleyman Nazif (Kara Günü) sömürgeci devletlerin suratına tükürürken, bu beyefendiler İngiliz zabitlerine sefahat sofraları hazırlıyorlardı. Yurdu kazurattan adam Mustafa Kemal. Ama mikrobu öldüremedi."

"Cemil Meriç, 1963'te yazmış bu satırları…"

"Kıssadan hisse…"

"47 yıl sonra "yanlış söylemiş" diyebilir misiniz, yoksa tam isabet mi?"

Pulur'un yazısını okurken "Jurnal"i küçük harfle yazışına, "Yurdu kazurattan adam Mustafa Kemal." ibaresinde, "kurtaran" veya "temizleyen" gibisinden bir sözcüğün atlanmış oluşuna ve "Kıssadan hisse…" ibaresinin hem biçim, hem anlam bakımından yersizliğine elbette takıldım ama 12 yıl önce yayımlandığında okuduğum Jurnal'de gerçekten bu satırların bulunup bulunmadığından şüpheye düştüm. İletişim Yayınları'nın Ağustos 1992'de Cemil Meriç Bütün Eserleri dizisinin ilk kitabı olarak çıkardığı eserin 1963 günlüklerini içeren 57 - 287 sayfalarını gözden geçirdim. Pulur'un aktardığı cümleleri bulamadım. Benim gözümden mi kaçtı bu cümleler, eserin sonraki baskılarında mı yer aldı, bilemiyorum. Hasan Pulur'dan bu alıntıyı Jurnal 1'in hangi basımının kaçıncı sayfasından yaptığını bildirmesini rica etsek, ricamızı kaale alır mı bilmiyorum. Fakat yazısında geçen "47 yıl sonra" ibaresinde bir tuhaflık olduğunu biliyorum. Çünkü, içinde bulunduğumuz 2004'ten 47'yi çıkardığımızda, karşımıza 1963 değil, 1957 çıkıyor. Bu durumda Jurnal 1'e yeniden bakıyorum; acaba bu alıntılar, 1957 tarihli bir metinden mi diye. Öyle bir şey yok, jurnaller 1955'ten 1959'a atlamış.

Cemil Meriç'in Hasan Pulur tarafından nakledilen cümleleri gerçekten yazıp yazmadığını şimdilik bilmiyorum. Ancak bu cümlelerin Cemil Meriç'e yakışan cümleler olmadığını düşünüyorum. Sürgüne gönderilen yüz elli insana "sırtlan" demek, onların hepsinin "İngiliz zabitlerine sefahat sofraları hazırlıyor" olduklarını söylemek Cemil Meriç'e yakışır mı? Cemil Meriç'e yakışan cümleler, 1963 günlüklerinden seçilmiş olan aşağıdaki cümlelerdir:

"Said-i Nursi'nin risalelerini okumak için toplanan üç beş vatandaşın tevkifi, tabii hukuk bakımından hamakatle kaynaşan bir cinayettir. Ahlâksızlığın, bencilliğin, kayıtsızlığın ferman ferma olduğu bir ülkede, bir kitabı, ahlâktan, insanlıktan bahseden bir kitabı okuyanlar ancak takdire lâyıktır." (s.62)

"Davranış bakımından kendimi onlara çok yakın buluyorum." (s.63)

"Bu memleketin büyük faciası, en seçkin evlatlarının beynini ve kalbini itlere peşkeş çekmesi." (s.79)

"Bizim rüyalarımız aç bir tavuğunkinden farksız. Siyah derililerin putlarını kırdığı bir devirde putlara sarılan tek devlet olmak imtiyazı bizde. Din, daha doğrusu semavî dinler, fetişizme kıyasla heybetli birer tefekkür âbidesi. Biz hâlâ fetişistiz." (s. 82)

"Dünyanın bütün tımarhaneleri bizim entelijansiyanın kafatası yanında birer aklıselim mihrakı. Cemiyet tek mit'e dayalı: Atatürk miti. Başka bağ yok." (s.109)

"Bu milletin bütün kütüphanelerini yaktılar. 1929'da ilk mektebi bitiren nesil kendini bir çöl ortasında buldu. Yeniden başladı alfabeye ve ölünceye kadar alfabede kaldı. Sonraki nesiller hep aynı yokluk, hep aynı sefalet içinde çırpındılar. 1929'da okuma-yazma bilenler 1939'da analfabet durumuna düştüler. Ve kendilerine zorla kabul ettirilen, dili çelik bir korse gibi, ezip büzen bu yabancı harflere hiçbir zaman ısınamadılar." (s. 140)

Ve nihayet Jurnal 1'in 215. sayfasında yer alan şu cümleler:

"Mustafa Kemal 150 aydını mektepten talebe kovar gibi sınır dışı etti. zaten memlekette düşünen adam sayısı da aşağı yukarı o kadardı. Sonra sol cenaha döndü, onları da kırkayak tepeler gibi, ezdi. Cavit beyi astı. Sonra filozof istiyoruz. Kuzum ne filozofu? Demokrasi kahramanı İnönü beş hocayı kürsüsü ile beraber uçurdu."

Bu satırlarda "aydın" saydığı kimseleri, Cemil Meriç, hem de aynı yılda "sırtlan" diye nitelemiş olabilir mi? Yoksa, Hasan Pulur…..


YAZI:İbrahim KARDEŞ