Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof Dr. Mehmet Ceyhan, okulların açılabilmesi için vaka sayısının 1000'in altına düşmesi gerektiğini açıkladı.
Abone olHacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof Dr. Mehmet Ceyhan, CNN TÜRK canlı yayınında Uğur Önver'in sorularını yanıtladı. Ceyhan'ın açıklamaları şöyle:
"Süper bulaştırıcının yaşı yok her yaşta olabilir"
"Süper bulaştırıcının yaşı yok, her yaşta olabilir. Eğer belirti göstermeyen bir kişiyse o zaman bulaştırma riski daha yüksek. Çünkü bilmiyoruz, önlem alamıyoruz. Bunlar halk arasında sanıldığı kadar çok sayıda da değiller. Ama neden böyle bulaştırdıklarıyla ilgili kesin bilgilerimiz yok. Sadece tahmin edebiliyoruz. Bir anda daha fazla damlacık çıkartabiliyorlar, öksürük ve hapşurukla virüsü daha uzağa gönderebiliyorlar.
Vakaların çoğunun genç yaş grubunda olması biraz da bizim daha büyük yaş grubunu uzun süre korumamız, dışarıya çıkarmamamız, daha önceki tarihteki dağılımı bilmememize rağmen tahmin ediyorum ki Haziran'ın başından itibaren 65 yaşın üzerindeki vaka oranlarında artış var. Bu bizim yatan hasta sayısındaki, solunum cihazına bağlanan hasta sayısındaki artışı izah eden bir gelişme.
Bu konuda da son günlerde değişik yayınlar var. Görülen o ki bir insandaki riski belirleyen esas faktör yaş değil; düşkünlük durumu diye tarif edebiliriz. Yani örneğin yaşlı bir insan dinç hissediyorsa; rahat yerinden kalkıp dolaşabiliyorsa o insanda hastalık daha hafif seyrediyor. Ancak 65 yaşın altında olup, değişik nedenlerle kendini yorgun hissediyor, yerinden kalkarken zorlanıyorsa onlarda hastalık daha ağır seyrediyor. Deniyor ki, burada ağır hissetme sebebini belirleyen yaş değil, kişinin düşkünlük durumu. Bunu ölçmek çok kolay değil, test yapmanız lazım.
Koronavirüs haritasını nasıl yorumluyorsunuz?
Şimdi bu dinamik bir olay aslında. Zaman zaman değişiyor. Zaten salgının başında hatırlarsanız Güney Doğu bölgesi çok hesapta yoktu. Açıkçası o bölgede vakaların da özellikle İstanbul'dan giden virüs taşıyan kişiler tarafından başlatıldığını gördük. Şu anda özellikle Gaziantep'te Diyarbakır'da Kilis'te; en son dün bildirildi vaka artışları. Orayı birden bire yukarıya çıkardı. İstanbul'un nüfusu çok yüksek olduğu için vakaların çoğu hala İstanbul'da. Zaman zaman bunun değiştiğini göreceğiz.
"Tedbir almak vakaları önlemeye yetmiyor"
Batman'da mesela çok artış oldu. İstanbul'dan iki minibüs insanın gitmesiyle başlanan bir odak oluşturuldu. Diyarbakır'da da Gaziantep'te de aynı. Odak oluşunca kontrol altına almak daha da zor hale geliyor. Bölgesel alınacak önlemler önemli mutlaka. Ancak şehirler arası dolaşımın serbest olduğunu düşünürseniz, tedbir almak vakaları azaltmaya yetmiyor. Özellikle toplanmalara sayı sınırlamaları koymaları gerektiğini düşünüyorum. Düğünler, nişanlar başlıyor. Onlara da mutlaka belli önlemler alınmalı. Yoksa tek başına o ilde aldığınız önlemler yetmeyebilir. Dışarıdan gelen biri her şeyi bozabiliyor. Bunun zamanla değiştiğini göreceğiz. Farklı faktörler, farklı bölgelerde vaka artışlarına neden olacak.
"Bu virüste sıcağın olumlu bir etkisi yok"
Turizm gibi, tarımsal göçler gibi bazı faktörler bunu Türkiye'de dolaştıracak. Bunlara birinci alınması gereken önlem, kişisel önlemler. Ama ben devlete de öneriyorum. Toplanmalara sınır konulması, mesai kademelendirilmesi, şehirler arası yolculuğun denetlenmesi bunlar vaka artışındaki bir türlü aşağı inemediğimiz rakamları aşağı indirebilecektir. Yoksa gördük ki sıcağın olumlu bir etkisi yok bu virüse. Bundan sonra ne kadar tedbir alır, uyarsak onlara o kadar azaltabileceğiz.
Okullar açılacak mı?
Sonbahara bu vaka sayılarıyla gider, orada okulların açılması ve tatilden dönen insanların etkisiyle tekrar bir artış yaşayabiliriz.
(Bu rakamlarla okullar açılır mı?) Bir okulun açılması ya da böyle büyük bir toplanmaya karar verilmesi sadece sağlık anlamında önerilerle olmuyor. Birçok başka faktör var. Okulları açacaksınız, çocuklar okula gidecek, anne-baba çalışacak gibi... Ben sadece sağlık açısından söyleyebilirim.
Şu andaki rakamlarla ve Çarşamba günü sayın Bakanın açıkladığı PCR taraması sonuçlarına göre 200 bin civarında aktif virüs taşıyan insan var. Bu insanların içinde de, sayısını bilmiyoruz ama süper bulaştırıcılar var. Bir sınıfa girdiğinde, sınıfın yarısından fazlasını enfekte edebilecek çocuklar da var. Onun için riskli olur bu sayılarla. Sayıların daha aşağı inmesi lazım. Ama maalesef bunun bir standardı yok. Önemli olan azaltıyor olabilmeniz. Bir azaltıyor eğilimine girmeniz. Bunun için de bundan fazlasını yapmamız lazım. Bu açık görülüyor.
(1000'li sayıların altına düşmemiz lazım. Ben dediğinizden bunu anlıyorum) Evet. Risk oluşturur.
Eğer virüs bulaştıracak bir kişi girerse, açık havada da bulaştırabilir. Hatta çok daha fazla kişiye bulaştırabilir. Ama kapalı havada riskin daha yüksek olduğunu bilmeliyiz.
Salgında işler tersine mi döndü?
İtalya, Fransa büyük ölüm oranlarıyla devreye girdiğinde yüzde 10'u geçti, şu anda yüzde 1,7 kadar. Dünyada da böyle bir oran var. Artık belli yaş üzerindeki kişileri korumayı öğrendik. Onları biraz daha koruyoruz, onlar kendilerini koruyor ve hastaların çoğu genç. Hastaların çoğu genç. Solunum cihazları, ölüm oranları azalıyor. İkinci faktör, o tarihteki test sayısı ile bu tarihteki test sayısına bakarsanız aradaki farkı görürsünüz. Üçüncüsü, sağlık ekiplerinin de rolü var. Bir diğer faktör, mutasyon oldu mu? Olmadığından eminiz. Virüs daha az öldüren bir virüs haline gelmedi. Bunu bekliyoruz da, iki sene içerisinde salgının açıkçası ben bu şekilde yok olacağını düşünüyorum. Toplumsal bağışıklık, Türkiye'de biz 1000 civarı vaka görsek; toplumsal bağışıklık gelişmesi 11 yıl sürüyor. geriye kalan mutasyon, ama şu anda yok. Virüs aynen başladığı oranda bulaşıyor, başladığı oranda öldürücü. Tedbirleri kaldıralım, maske mesafe hiçbir şey uygulamayalım aynen başlangıçtaki gibi ölüm oranlarının arttığını ve eskisi gibi olacağını göreceğiz zaten.
Maskeyi uzun takınca zehirliyor iddiası
Gerçekten sosyal medyada, 'karbonmonoksit' dediler falan. Zehirlenme olmaz, egzoz bağlamanız lazım maskenin içine. 'Karbondioksit zehirlenmesi' dediler. Ben de orada mesela bazı doktor ünvanlı hesaplardan bildirilmiş. Ben ona inanmıyorum. Bakın bu Umumi Hıfzıssıhha Kanu'na göre suçtur. Devletin aldığı tedbirleri kötülemek, onun uygulanmasını engellemek suçtur. Ben bir hekimin yapacağını düşünmüyorum. Bunlar tamamen kötü niyetli yapılan yayınlar. Biz böyle çıkınca, hemen kendi ekibimizle birlikte bir çalışma yaptık hemen. Ve üç saat boyunca, saat başı maskeyi çıkarmadan kan gazlarına baktık, oksijen, karbondioksit ölçtük. Ve ortaya çıkan sonuçta gördük ki, arada bir fark yok. Yani insanlar üç saat hiç maskesini çıkartmadan, rahatlıkla oksijeni azalmadan durabilirler. Ki bizim şartlarımızı düşünürseniz biz hava bile almayacak şekilde takıyoruz. İnsanlar rahat olsunlar, kesinlikle böyle karbondioksit zehirlenmesi falan ortaya çıkmıyor.