İdare Hukuku uzmanı Prof. Dr. Metin Günday, Danıştay'ın Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali yönündeki kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürdü.
Abone olBBC Türkçe'nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Günday, kararın hem usul hem de esas açısından hukuka aykırı nitelik taşıdığını belirtti.
Günday, "Bu kararın üzerinden 80 yıla yakın zaman geçmiş. 80 yıl sonra idari bir davaya konu edilip iptal edilemez. Bu yönü yanlış. Usul yönünden yanlış bir durum söz konusu" dedi.
Danıştay 10'uncu Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Kararın hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya'nın Diyanet İşleri Başkanlığı'na devrini ve ibadete açılmasını öngören Cumhurbaşkanlığı Kararı'nı imzaladı. Karar, Resmi Gazete'de yayımlandı.
'Osmanlı hukuku Cumhuriyet hukukunun yerine geçti'
Günday, bu kararın bir anlamda Osmanlı hukukunu Cumhuriyet hukukun yerine geçirdiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Bu karar, bir nevi Osmanlı hukukunu Cumhuriyet hukukunun yerine geçiriyor. Kararı, Fatih Sultan Mehmet Han'a ait vakıf senedine istinaden alıyor. Bu, 1470'li yıllarda düzenlenmiş bir vakıf senedi. Sonra Cumhuriyet idaresi kuruldu. Bu açıdan da bence tartışma götürecek bir karar ve hukuka aykırılık taşıyor."
Günday, 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının böyle bir davaya konu edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, Danıştay'ın başından bu davayı reddetmiş olması gerektiğini ifade etti ve şu örneği verdi:
"Osmanlı döneminde zaten bütün ülke, padişahın mülkiyeti altında. O zaman bir kişi de kalkıp 'ben Abdülhamit Han'ın mirasçıyım, Topkapı Sarayı bana aittir' derse, mahkeme mülkiyet hakkı çerçevesinde bunu haklı görecek mi?"
Danıştay'ın kararının gerekçesi ne?
Danıştay, konuyla ilgili kararının gerekçesinde Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olduğunu ve bu nedenle de vakıf senedindeki niteliği ile kullanım amacının değiştirilemeyeceğine hükmetti;
"Ayasofya'nın, statüsü muhafaza edilerek hukuk düzenimizle güvence altına alınan, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olduğu,
"Ayasofya'nın, vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu, bedelsiz olarak kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşıdığı, tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğu,
"Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki, değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği;
"Devletin, vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü, vakıf mal ve hakları ile ilgili olarak vakfedenin iradesini ortadan kaldıracak şekilde müdahalede bulunmama yönünde de negatif yükümlülüğünün bulunduğu kuşkusuzdur."
Danıştay, 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının altında yer alan Mustafa Kemal Atatürk imzasının sahte olduğuna ilişkin itiraza ilişkin ise imzanın incelenmesine gerek olmadığına hükmetti.