Maskenin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Abdurrahman Bakır, virüsü en aza indirmek için bomba bir öneride bulundu. Prof. Bakır, "Bütün Türkiye’de belli bir tarihten itibaren, 14 gün kimse evlerinde dahil maskesiz birbiri ile konuşmayacak dense. 14 gün süresince böyle bir uygulama olursa, virüs dip yapar” dedi.
Abone olSağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Beyin Cerrahı Prof. Dr. Abdurrahman Bakır, son dönemde ülkemizde hızla artan Covid-19 vakalarının önüne geçmek için maskenin çok önemli olduğunu söyledi.
Şuana kadar kendisinin Covid-19’a yakalanmadığını belirten Prof. Dr. Bakır, bunu sebebinin maskesini hiçbir zaman çıkarmamak olduğunu aktardı. Bakır, virüsün damlacık yoluyla bulaştığını, bunun da büyük bir yüzdelikle karşılıklı konuşma esnasında maskeler olmadığı zaman gerçekleştiğini kaydetti. Bakır ayrıca, virüsün bulaşması için 1 dakika karşılıklı maskesiz konuşmanın bile yeterli olabildiğini kaydetti. Prof. Dr. Bakır, restoran ve kafelerde, ‘yeme içme sırasında konuşmayın’ şeklinde uyarıcı ve bilgilendirici broşürler kullanılabileceğini söyledi.
“Maskesiz konuşmazsak, bu damlacıkların etrafa yayılmasını önleyeceğiz”
Covid-19 virüsünün damlacık yoluyla bulaştığını ve bunun da maske ile önlenebileceğini vurgulayan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Beyin Cerrahı Prof. Dr. Abdurrahman Bakır, “Çok basit bir yöntemle bu kadar öldürücü bir virüsle mücadeleden en az hasarla çıkacağımıza inanıyorum. Şöyle ki; bu virüsün geçiş şekli ve en önemli geçiş yolu damlacık enfeksiyonu. Tabi ki başka yollar da var, el veya göz ile bulaşması gibi. Ama bunlar çok nadir ve çok zayıf ihtimaller. Ben kişisel olarak çevremde bu virüsü geçiren yüzlerce kişi ile görüştüm. Hemen hemen yüzde 99’u şunu söyledi. Birlikte ya maskesiz bir şey yemişler ya da bir şey içmişler. Bütün hepsinde bunu gördüm. Dolayısıyla yüzde 90’ın üzerinde geçiş şekli maskesiz konuşma. Bunun tedbiri de belli. O halde maskesiz konuşmazsak, bu damlacıkların etrafa yayılmasını önleyeceğiz ve bu virüsü bulunan yerlerde hapsedeceğiz” şeklinde konuştu.
“Mümkün mertebe de böyle ortamlarda bulunmamak lazım”
Günlük yaşantısında, hem işi gereği hem de sosyal yaşantısı nedeniyle kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunmak zorunda olduğu zamanlarda maskeye daha fazla dikkat ettiğini belirten Prof. Dr. Bakır, “Aslında ben günlük yaşamın büyük bir zaman dilimini kırmızı alanlarda geçirdim. Yani kapalı alanlarda, hastanede geçirdim. Örneğin ben mesaiye toplu taşıma araçları gidip geldim. Ancak bir şeye çok dikkat ettim. Kesinlikle ve kesinlikle o ortamlarda hiçbir şekilde maskesiz bulunmadım. Kafe ve restoranlara mümkün mertebe gitmedim. Gittiğim zaman da kendimi buna yönelik korudum. Diyeceksiniz ki; ‘maskesiz nasıl yemek yedin, nasıl içtin?’ Örneğin karşılıklı olarak yemek yiyor ya da çay içiyoruz. Ben bir elimle yemeği yedim, diğer elimle maske ile kendimi korudum. Aslında mümkün mertebe yemek yerken insanların birbiri ile konuşmaması gerekiyor. Yemeğini yedikten sonra, çayını veya kahveni içtikten sonra konuşmadan maskeni takacaksın ve ondan sonra sohbetine devam edeceksin. Ama mümkün mertebe de böyle ortamlarda bulunmamak lazım” diye konuştu.
“14 gün süresince böyle bir uygulama olursa, virüs dip yapar”
Son zamanlarda oldukça yükselen bulaşın önlenme yolunun başında maske geldiğinin altını çizen Prof. Dr. Bakır şunları kaydetti:
“Virüs semptomlar başladıktan yaklaşık 10 gün sonra vücutta inaktive oluyor ve artık bulaşıcı özelliğini kaybediyor. O zaman maske takarak bu damlacık yoluyla olan bulaşıcılığı engelleyebiliriz. Benim bir önerim var. Bu biraz zor, ama olursa çok güzel olur.
Bütün Türkiye’de belli bir tarihten itibaren, 14 gün kimse evlerinde dahi maskesiz birbiri ile konuşmayacak dense. 14 gün süresince böyle bir uygulama olursa, virüs dip yapar.
Çünkü maskeyle damlacık enfeksiyonu önlenmiş olur, virüs de 10 günde inaktive olacağı ve herkes de aynı tarihte başlayıp aynı tarihte bitireceği için virüs en az noktaya iner diye düşünüyorum. Ama kolektif olarak tüm vatandaşlarımızın ortak bir davranışta bulunması gerekiyor. Bu kolay mı? Bence kolay. Şöyle; bununla ilgili sosyal medyalarda olsun, ana akım medyalarda olsun insanlar bilinçlendirilirse neden olmasın? İnsanlar şunu diyebilir, ‘ya hocam sizin anlattığınız şeyler çok zor.’ O zaman ben şunu söyleyeyim; yoğun bakımda ölümle pençeleşmek, sevdiklerimizin her gün kaybolması, ekonominin kötüye gitmesi daha kolaysa ve benim söylediğim zorsa o zaman kolayı seçsinler. Son olarak şu sloganım ile bitirmek istiyorum; evde ve dışarıda maskesiz konuşma, insanlarımız ölmesin, ülkemiz kapanmasın, ekonomi bozulmasın.”