19 yaşındaki F.G, 16 yaşındayken ‘taş atan çocuklardan biri” olarak girdiği Pozantı Cezaevi’nde yaşadıklarını ağlayarak aktardı.
Abone ol19 yaşındaki F.G, 16 yaşındayken ‘taş atan çocuklardan biri” olarak girdiği Pozantı Cezaevi’nde yaşadıklarını zaman zaman ağlayarak aktardı.
F.G, "Özgür beni elle taciz etti, sonra da tecavüz etti. Karşı çıktım, direnmeye çalıştım ama benden çok güçlüydü" diyor.
Pozantı Cezaevi’ndeki vahşete ilişkin bugüne değin hep tanıklar konuştu. İlk kez bir çocuk tüm korkularını, utancını yenerek nasıl tecavüze uğradığını Taraf ’a anlattı.
Telefondaki ses çok tedirgin.. “Merhaba abi. Sizin gazetede çıkan Pozantı’daki çocukların mektuplarını okudum. O arkadaşların anlattığı tecavüze uğrayan çocuklardan biriyim ben. Konuşmak istiyorum artık.” Buluşma yerini, saatini belirleyip yanına gittiğimizde tedirginliğin sadece sesinde değil hareketlerinde, bakışlarında da olduğunu görüyoruz. Fotoğraf makinası çıkarmak için izin istediğimizde “Yüzüm görünmez değil mi” diye soruyor ısrarla. Görüştüğümüz yer tenha ama zaman zaman girip çıkan birileri oluyor. Masanın uzağından bile geçseler hemen susuyor, önündeki çay bardağını evirip çeviriyor, tekrar tekrar çayını karıştırıyor. Sonunda anlatmaya başladığında ise neredeyse soluk almadan konuşuyor. “Soluklan, çayını iç” dediğimizde, “Dur abi, başlamışken bitsin hemen. Kurtulayım artık şu acıdan. Susarsam yeniden konuşmam diye korkuyorum”diyor. Biz susuyoruz, F.G gözyaşları içinde anlatıyor Pozantı cehennemini...
Kürkçüler’de çırıl çıplak soyulduk
"Şırnak’ta yaşıyorduk. 20 yıl önce köyümüz yakılınca Adana’ya geldik. 15 Şubat 2009’da korsan gösterilere katıldığım ve polise taş attığım gerekçesiyle tutuklanarak Kürkçüler Cezaevi’ne götürüldüm. O zaman 16 yaşındaydım. Kürkçüler Cezaevine girerken çırılçıplak soyulduk. Askerler bize bağırarak küfür ediyorlardı. “Pis teröristler, devlete karşı çıkmak neymiş size göstereceğiz” diyerek tekme tokat bizi bir saat kadar dövdüler. Bize zorla halay çektirdiler. Kış olmasına ve çırılçıplak olmamıza rağmen üzerimize tazyikli su sıkıyorlardı bir yandan da. Askerler bizi iyice dövdükten sonra gardiyanlara teslim ettiler. Gardiyanlar da demir paspaslarla her yerimize vurdu. O an çığlıklar atıyorduk. “Ne olur bizi dövmeyin” diye yalvarıyorduk. Bizi adlî suçluların yanına verdiler. Dayak hep devam etti. Bize ağır yükleri taşıtıyorlardı. Kürkçüler’de bir hafta kaldıktan sonra üç arkadaşımla birlikte Pozantı Cezaevi’ne getirildik.
“Sizi Özgür’ün yanına veririm haaa..”
Pozantı Cezaevi’ne ilk girişte de gardiyanlar tarafından çok kötü şekilde dövüldük. Sonra koğuşlara dağıtıldık. Müdür yanıma geldi. “Özgür’ün yanına vereceğim sizi haa, Özgür’ün neler yapacağını biliyorsunuz” sözleriyle tehdit ediyordu. B1 koğuşuna verdiler, dört kişi vardı. Herkes bu koğuşta kalan Özgür adlı çocuktan çok korkuyordu. Çok pislik biriydi. Özgür çocuk değildi ancak yaşı kimlikte küçük göründüğü için Pozantı’ya alınmıştı. Mersin Cezaevi’nden getirilmişti. Sapık olduğunu söylüyordu diğer çocuklar, gardiyanlar. Bir gün gündüz saat beşti sanırım. Yukarıya çıktım uzandım. Özgür beni elle taciz etti, sonra da tecavüz etti. Karşı çıktım, direnmeye çalıştım ama benden çok güçlüydü. Bu olayı anlattığım takdirde öldüreceğini, adımı i.neye çıkaracağını söyledi. ‘Burası benim elimde, kimseye bir şey anlatma’ dedi.
Annemi düşününce intihardan vazgeçtim
O gün korkudan yatmadım. İntihar etmeyi düşündüm ama aklıma annem gelince edemedim, vazgeçtim. Saatlerce ağladım. Olaydan iki gün sonra avukatım geldi. Ona olayı anlatmadım korkudan, ama dedim, “Ne yap et ama beni buradan çıkart.” O da cezaevi yönetimiyle görüştü ve o koğuştan çıkarıldım. Ağustos ayında tahliye edildim. Dışarıda altı ay kaldıktan sonra başka bir eylemden dolayı tutuklanarak yine Pozantı’ya getirildim. Ağlama ve çığlık sesleri eskisinden beter sürüyordu. Geceleri gözümü kırpmıyordum neredeyse, korkudan.
Utancından herkes sustu
Benim yanımda kalan bir çocuk bana tecavüze uğradığını anlattı. Ben oradayken bir çocuk da tecavüze uğradığı için intihar girişiminde bulundu. Bir çocuk ise iki çocuğa tecavüz ettiğini söyledi. Bugün gazetelerde yazılanların hepsi çok doğru ama korkudan, utancından herkes sustu. Anlatanlar ise hep başkaları yaşamış gibi anlattı. Sadece tecavüz değil. Dayak adeta günlük yaşamın parçasıydı.
Kamera olmayan yerde dövüyorlardı
Gardiyanlar kafaya taktıklarını kantinin yanına götürüp orada çok kötü şekilde dövüyorlardı. Kantinin yanında kamera olmadığı için orada dövüyorlardı. Fırat adında bir çocuk vardı, çok küçüktü daha, bir gün onu çok kötü dövdüler. Dövmeyen, işkence etmeyen gardiyanlar da vardı ama, hepsi aynı değildi. Az yemek veriyorlardı, genelde aç kalıyorduk. Revire çıktığımızda doktor bize diyordu ‘S..ktir olun gidin.’ İki defa ameliyat oldum cezaevinde yakalanmış olduğum hastalıklardan dolayı.
Başka çocuklara dokunmasınlar
Ses alma cihazını kapattığımızda F.G’nin acısı sanki biraz hafiflemiş gibi. O da doğruluyor bu gözlememizi. “Çok utandım, çok korktum aylardır. İnan abi, aileme, anneme bile anlatamadım. Sonra o çocuklar çıkıp anlatınca dedim ben de anlatayım. Biz bu acıyı yaşadık, belki başka çocuklar artık yaşamaz konuşursam. Bununla da yetinmeyeceğim ama. Bunların sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Daha iyiyim artık, üstümden büyük bir yük kalktı, zehir aktı gitti sanki içimden. Utanması gereken ben değilim ki.”