Popçu söylediklerine bin pişman
"Tanımıyorum" demişti ünlü ozan için.. Nil Karaibrahimgil kırdığı potun farkına vardı ve Ertaş'a mektup yazdı..
Abone olPop müziğin önde gelen isimlerinden Nil Karaibrahimgil, "tanımıyorum" dediği ünlü ozan Neşet Ertaş'tan özür diledi. Kırdığı potun farkına varan Karaibrahimgil, Ertaş'a mektup yollayarak hatasını kabul etti.
Sadece özür dilemekle kalmadı. Karaibranimgil Türkü babanın gönlünü almak için ziyaretine gitmeyi planlıyor. Dahası birlikte konser vermek istiyor.
Ünlü ozan Neşet Ertaş için "tanımıyorum" diyen Karaibrahimgil daha sonra da "benim sayemde tanındı" deyince ortalık karışmıştı.
SAYGIDA KUSUR ETMEM
Dün önemli bir adım atan Nil Karaibrahimgil, Neşet Ertaş'a bir mektup yazdı. Karaibrahimgil, dün halk ozanı Ertaş'a bir mektup yazarak "Söylediklerim yanlış anlaşıldı" dedi.
Şarkıcı, kaleme aldığı duygusal mektupta "Bugün yüzümü solgun gören babam sordu: Neyin var kızım...'Sorma baba' dedim, Neşet Ertaş'ı üzmüş olabilirim. Sözlerim yanlış anlaşıldı, o gerçek sanabilir. Kelimeleri sevmiyorum, çok kayganlar..." diyerek Ertaş'a saygıda kusur etmesinin söz konusu olamayacağını belirtti.
BOYNUNA SARILIP YANAKLARINDAN ÖPECEĞİM
Ünlü ozan ile birlikte konser vermek istediğini söyleyen Karaibrahimgil'in önümüzdeki günlerde Neşet Ertaş'ı ziyaret etmesi bekleniyor. "Ertaş'ın boynuna sarılıp, yanaklarından öpeceğim" diyen İbrahimgil, mektubunu şu cümleyle bitiriyor: "Ertaş, ne güzel köprüler kurmuş türküleriyle. Darısı başıma, bir kusurum olduysa affalo."
NELER OLMUŞTU
Nil Karaibrahimgil ile Neşet Ertaş arasındaki son birkaç haftadır ince bir polemik devam ediyordu. Karaibrahimgil, verdiği bir demeçte "Neşet Ertaş'ı tanımıyorum" demişti. Ertaş da bunun üzerine "Tanımak zorunda değil. Gözlerinden öperim" şeklinde bir açıklama yaparak olayı büyütmedi. Ancak Ertaş'ın bu açıklamasından sonra Karaibrahimgil, "Kaş yapayım derken göz çıkarttı" deyimine benzer bir demeç daha verdi ve Neşet Ertaş için "Benim sayemde tanındı" dedi. Ertaş da bunun üzerine "Olmadan oldum sanan çocukça birinin lafları. Olgun insan düşünerek konuşur. Olgun olmayan ham meyve gibidir, aklına geleni konuşur. Kendini bilmeyenin kusuruna bakmam." diyerek polemiğe son noktayı koydu.
ÖZÜR MEKTUBUNUN TAMAMI
[PAGE]İşte o özür mektubu: Kusurum varsa affola
Çok Saygıdeğer Neşet Ertaş, Bugün yüzümü solgun gören babam sordu: “Neyin var kızım?..” “Sorma baba” dedim, “Neşet Ertaş’ı üzmüş olabilirim. Sözlerim yanlış anlaşıldı, o gerçek sanabilir. Kelimeleri sevmiyorum, çok kayganlar...” Babam, “Neşet Ertaş’ı babaannen çok dinlerdi. Çok severdi. Evde bir dolu plakları vardı” dedi. Son zamanlarda kendi kendime söylediğim şeyleri herkese aktaramaz oldum. Bu halime şaşırıyorum. Çünkü demek istediğini söyleyebilen biri sanırdım kendimi. En iyisi yazmak yine dedim. Size sesleniyorum: Her şeyden önce şunu
bilmenizi isterim ki, ben, Nil Karaibrahimgil, sizin binlerce gönülle, kuşaklar boyu kurmuş olduğunuz o dostluk bağını, kendi adına kurmaya çalışan besteciden fazlası değilim. Hayat yolunda, bir nevi yan yana yürüyen bu iki insanı karşı karşıya getirmeyi üç beş başlık beceremez. Ben, sizin gibi büyük bir âşığın
türküleriyle henüz tanışmamış olsam da, o mirasın bir küçük taşıyıcısıyım. Size saygıda kusur etmem söz konusu olamaz. Sizinle ilk karşılaşmam, bir radyo programında oldu. O programın kaydını bugün dinleme fırsatım oldu. Ününüzü tabii ki duyduğumu, fakat türkülerinizi henüz dinleme fırsatım olmadığını söylemişim. Bunun üzerine, “Dinleyelim mi o halde tanışmış olursun” denilince, “Evet, çok isterim dinlemeyi” demişim. Kucak açmaktan başka, öğrenmeyi istemekten başka bir şey yapmamışım. Sonra her şey nasıl bu hale geldi bilmiyorum. İnsan bazen, kelimelere basıp yuvarlanabilir. O “sayemde” kelimesini de “Vesile olabildiysem ne mutlu”yla değiştirmek isterim. Babaannem Saliha Anıl’ı, ne yazık ki hiç tanımadım. Şairdi. Şimdi bütün bu olayları, onun bana bir selamı olarak görüyorum. Belki de babaannem, Neşet Ertaş türküleriyle gönlüne girip bakmamı istedi çok uzaklardan. Ne güzel köprüler bunlar, gözleri dolduran. Eminim siz bunlardan pek çoğunu inşa ettiniz. Darısı başıma. Bir kusurum olduysa affola.
(Kim bilir belki bir gün siz sazınızla, ben de gitarımla beraber bir şarkı yazar, o şarkıda tüm bunlara güler, dalga geçeriz. Hayata “âşık” olmak, onu her haliyle
bağrına basmak değil midir?)