BIST 9.949
DOLAR 35,24
EURO 36,72
ALTIN 2.980,61
HABER /  GÜNCEL

Polis'in, ölüm orucu isyanı!

İstanbul polisi, İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği yazıda, Adli Tıp’a sert eleştiriler yöneltti.

Abone ol

Cezaevlerinde iki yıl önce meydana gelen ölüm orucu olaylarından sonra, İstanbul polisi, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği üç ayrı yazıda, Adli Tıp’a sert eleştiriler yöneltti. “Tahliye edilen bazı kişiler, tahliyelerinden kısa bir süre sonra bir düğünde halay çekerken görüntülendi. Bazıları yeniden eylemlere karıştı ve yurtdışına kaçtı.” görüşlerine yer verilen söz konusu yazılar üzerine, DGM, bu tahliye işlemlerini bir süreliğine durdurdu. Adli Tıp’ın 30 kadar raporuna itiraz eden İstanbul DGM, “Kişilerin gerçek durumunu yansıttığı konusunda şüpheler bulunan bu raporlar, tahliye kararı için kanaat verici nitelikte değildir.” dedi. Ancak Adli Tıp Genel Kurulu, polisin ve İstanbul DGM’nin itirazlarına rağmen tahliye kararlarında direndi. Adli Tıp Kurumu raporları, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in bugüne kadar 86 ölüm orucu eylemcisini temelli affedip cezaevinden çıkmalarını sağladı. Sezer son olarak 5 Mart 2003’de iki ölüm orucu eylemcisini Adli Tıp raporu üzerine Anayasa’daki yetkisini kullanarak affetti. Gerek mahkemelerce verilen ve süresi uzatılabilen altı aylık tahliyelerin, gerekse Sezer’in af yetkisini kullanarak cezaevinden çıkarma işlemlerinin sürdüğü, böylece cezaevinden çıkacak tutuklu ve mahkûm sayısının 500’e ulaşacağı belirtiliyor. Tahliyeden sonra yurtdışına kaçan bazı kişilerin havaalanında yakalandığını öne süren İstanbul polisi, tahliye uygulamasının bazı sağlam terör suçluları tarafından suiistimal edildiği görüşünü savunuyor. Ancak konuyla ilgili olarak Zaman’a bilgi veren tıp çevrelerinden bir yetkili, Adli Tıp raporları ile sağlanan tahliyeler ve Çankaya Köşkü’nden çıkan yüze yakın af kararının, belirlenmiş bir ‘devlet politikasına’ dayandığını belirtti. “Bunlarda hareket kusuru olmadığı için miting ve düğünlere katılmaları son derece normal. Zaten zaman içinde iyileşiyorlar.” diyen aynı yetkili, polisin bazı itirazlarının haklı olmadığını şu örnekle vurguladı: “Polisin sağlam olduğu halde tahliye edildiğini öne sürdüğü bir tutuklu, itiraz üzerine yeniden muayeneye getirilene kadar ölmüştü. Eğer bunlar tahliye edilmeseydi çoğu cezaevinde ölecekti.” İstanbul polisinin, Adli Tıp Kurumu kararlarına karşı yaptığı itirazlarda ilginç olay örnekleri bulunuyor. Örneğin 31 yaşındaki Özgür Koçak isimli hükümlü için İstanbul Tıp Fakültesi nöroloji bölümü iki muayenede iki defa, Şişli Etfal Hastanesi ve Bilmar Görüntüleme Merkezi de birer ‘normal’ raporu verdi. Dört ‘sağlam’ raporuna rağmen, sekiz gün sonra Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu, ‘cezaevi şartlarında hayatı için kati tehlike oluşturan Wernicke Korsakoff sendromu gerekçesiyle tahliyesi gerekir’ raporu verdi. 25 yaşındaki İsa Çadırcı isimli tutuklu için 3. İhtisas Kurulu, hayati tehlike sebebiyle tahliye kararı vermesinden altı gün sonra İstanbul Gümüşsuyu Askeri Hastanesi, ‘askerliğe elverişlidir’ raporu verdi. Edirne Devlet Hastanesi’nin, ‘sağlam olup açlık grevi ve ölüm orucu sonucu hayatı için kati bir tehlike yok’ raporunu verdiği 45 yaşındaki Yusuf Kenan Dinçer, bir ay sonra Adli Tıp raporuyla tahliye edildi. Adli Tıp raporuyla tahliye edilen 34 yaşındaki Ali Rıza Seçik’i iki ay sonra muayene eden Edirne Devlet Hastanesi, ‘çok hafif derecede dengesizlik ve hafif derecede astım bronşit’ raporunu verdi. Trakya Tıp Fakültesi Hastanesi’nin ‘normal’ raporu verdiği 29 yaşındaki Mahir Gül, 10 gün sonra Adli Tıp raporuyla tahliye edildi. Tekirdağ Devlet Hastanesi’nin ‘nörolojik muayenesi normal, psikiyatrik muayenesinde bariz psikopatoloji bulunmadı. Kronik bronşit teşhisi konuldu’ raporu verdiği 49 yaşındaki Hasan Durna, 45 gün sonra Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun ‘sürekli hastalık’ raporuyla tahliye edildi. Adli Tıp Kurumu raporuyla tahliye edilen 27 yaşındaki Murat Bahçeli için Edirne Devlet Hastanesi, iki ay sonra ‘miyop (gözlükle sağlam), minimal dengesizlik mevcut’ raporunu verdi. Kocaeli Devlet Hastanesi, 48 yaşındaki Turan Talay için ‘yakın bellek bozukluğu, dikkat ve konsantrasyonda azalma mevcut olmasına rağmen cezaevinde kalmasında sağlığı açısından bir sakınca bulunmadığı’ raporunu verdi. Ancak bir ay sonra Talay, 3. İhtisas Kurulu’nun raporuyla tahliye edildi. 37 yaşındaki İdris Yiğit için Kocaeli Devlet Hastanesi, ‘Wernicke Korsakoff sendromu belirtileri tespit edilmedi. Hepatit C bulgusu yok.’ teşhisi koydu. 15 gün sonra Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu, ‘Wernicke Korsakoff sendromu arızası sebebiyle cezaevinde kalması hayati tehlike teşkil eder’ kararıyla Yiğit’i tahliye etti. ZAMAN