Polisi yıpratmak doğru değil!
Sendikacı Süleyman Yeter’i gözaltında işkence
yaparak öldürmek iddiasıyla yargılanan polis memurları
Bayram Kartal, Selim Ay, Yusuf Öz ve
Erdoğan Oğuz yedi yıllık yargılama sonunda beraat
ettiler. Polislerin “masumiyeti” zaman aşımına
nedeniyle tecelli etti. Çünkü kastı aşan müessir fiil (istemeden
öldürme) 6 Mart 1997’de meydana gelmişti. Hızlı yargılama esnasında
1900’lü yıllar bitmiş Türkiye 2000’li yıllara girmişti.
5 kasım 2004 tarihli Hürriyet’te münferit, “minik”
bir haber vardı:
“Balıkesir’in Edremit ilçesinde Özgür İnal’ın
gözaltında ölümü ile ilgili olarak yargılanan yedi polisten ikisi
üçer ay hapisle cezalandırıldı. Mahkeme paraya çevirdiği cezaları
da erteledi.”
Şimdi polisi yıpratmayı kendilerine görev edinmiş olanlar
diyebilirler ki:
-Ölenlerin ruhlarına fatiha, -istemeden- öldürenlerin
coplarına kuvvet dileyerek AB yolunda ilerliyoruz.
Bugünkü gazetelerde bir polis haberi daha var: İzmir’de trafik
polisleri, acil hastaya giderken siren çalan ambulansı durdurup
şoförüyle tartıştıkları için evde bekleyen 71 yaşındaki hasta
Ahsen Ürkmez öldü.
Görüldüğü gibi ortada işkence falan yokken de insanlarımız
ölüyorlar. Bunun sorumluluğu da polislere yükleniyor. Türkiye’de
insan haklarının düzenli biçimde ihlal edildiğini söyleyenler
diyebilirler ki:
-Polis ambulansı durdurmasaydı, zavallı kadın
ölmeyecekti.
Zaten Ahsen hanımın kızı Aydan Ürkmez de aynı şeyi söylüyor:
-Ambulans 4 kilometrelik yolda 15 dakika oyalanmasaydı, annem
yaşıyor olacaktı.
O zaman da polislerimiz şunu diyebilirler:
-Hanımefendi de ölünceye kadar evde beklemeseydi. Biz de
kendimizce AB standartlarına hazırlanıyoruz. Gürültü kirliliği de
bir insan hakları ihlalidir! Ambulans yüksek volümlü siren
çalıyordu.
Zaten ölüme sebebiyetten, adalet önüne çıksalar bile nasıl olsa
suçsuzlukları kanıtlanır. Burada dikkat edilmesi gereken şey,
polisin yıpratılmamasıdır. Türkiye 70 milyonluk büyük bir ülke. Biz
ölen üç kişiye değil, sağ kalan 70 milyonluk çoğunluğa
bakmalıyız.
Gözaltında ölümlerden polisi sorumlu tutmamalıyız.
Gösterilerde sabırlarını zorlamamalıyız.
Yakalanmayan hırsızları hatırlatmamalıyız.
Polisin moralini bozmamalıyız.
Ülkemizi “polis devleti” olarak lanse edenlere
malzeme vermemeliyiz.