BIST 10.086
DOLAR 35,30
EURO 36,72
ALTIN 2.991,18

Polisi yıpratmak doğru değil!

Sendikacı Süleyman Yeter’i gözaltında işkence yaparak öldürmek iddiasıyla yargılanan polis memurları Bayram Kartal, Selim Ay, Yusuf Öz ve Erdoğan Oğuz yedi yıllık yargılama sonunda beraat ettiler. Polislerin “masumiyeti” zaman aşımına nedeniyle tecelli etti. Çünkü kastı aşan müessir fiil (istemeden öldürme) 6 Mart 1997’de meydana gelmişti. Hızlı yargılama esnasında 1900’lü yıllar bitmiş Türkiye 2000’li yıllara girmişti.

5 kasım 2004 tarihli Hürriyet’te münferit, “minik” bir haber vardı:
“Balıkesir’in Edremit ilçesinde Özgür İnal’ın gözaltında ölümü ile ilgili olarak yargılanan yedi polisten ikisi üçer ay hapisle cezalandırıldı. Mahkeme paraya çevirdiği cezaları da erteledi.”

Şimdi polisi yıpratmayı kendilerine görev edinmiş olanlar diyebilirler ki:
-Ölenlerin ruhlarına fatiha, -istemeden- öldürenlerin coplarına kuvvet dileyerek AB yolunda ilerliyoruz.

Bugünkü gazetelerde bir polis haberi daha var: İzmir’de trafik polisleri, acil hastaya giderken siren çalan ambulansı durdurup şoförüyle tartıştıkları için evde bekleyen 71 yaşındaki hasta Ahsen Ürkmez öldü.

Görüldüğü gibi ortada işkence falan yokken de insanlarımız ölüyorlar. Bunun sorumluluğu da polislere yükleniyor. Türkiye’de insan haklarının düzenli biçimde ihlal edildiğini söyleyenler diyebilirler ki:
-Polis ambulansı durdurmasaydı, zavallı kadın ölmeyecekti.
Zaten Ahsen hanımın kızı Aydan Ürkmez de aynı şeyi söylüyor:
-Ambulans 4 kilometrelik yolda 15 dakika oyalanmasaydı, annem yaşıyor olacaktı.

O zaman da polislerimiz şunu diyebilirler:
-Hanımefendi de ölünceye kadar evde beklemeseydi. Biz de kendimizce AB standartlarına hazırlanıyoruz. Gürültü kirliliği de bir insan hakları ihlalidir! Ambulans yüksek volümlü siren çalıyordu.

Zaten ölüme sebebiyetten, adalet önüne çıksalar bile nasıl olsa suçsuzlukları kanıtlanır. Burada dikkat edilmesi gereken şey, polisin yıpratılmamasıdır. Türkiye 70 milyonluk büyük bir ülke. Biz ölen üç kişiye değil, sağ kalan 70 milyonluk çoğunluğa bakmalıyız.
Gözaltında ölümlerden polisi sorumlu tutmamalıyız.
Gösterilerde sabırlarını zorlamamalıyız.
Yakalanmayan hırsızları hatırlatmamalıyız.
Polisin moralini bozmamalıyız.
Ülkemizi “polis devleti” olarak lanse edenlere malzeme vermemeliyiz.