BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

Polis...

Hiç bir darbe, silahlı kuvvetlerin desteği olmadan başarıya ulaşamaz. Eğer bugün bu ülkede bunca olaya rağmen bir darbe gerçekleşmemişse, bunun iki nedeni var.

Şimdi size "İktidarı devirmek amacıyla tertiplenen Gezi ayaklanması ve sonrasında peyderpey yapılan sokak eylemleri neden başarıya ulaşmadı?" diye sorsam, muhtemelen: "Hem iktidar, hem de iktidarı destekleyen halk dik durdu, darbe girişimi bu nedenle başarıya ulaşmadı" cevabını vereceksiniz.

Cevap kısmen doğru ama eksik...

Eksik çünkü hiç bir darbe, silahlı kuvvetlerin desteği olmadan başarıya ulaşamaz. Eğer bugün bu ülkede bunca olaya rağmen bir darbe gerçekleşmemişse, bunun iki nedeni var.

Birincisi askerin kışlasından çıkmaması, ikincisi ve daha önemlisi ise polisin en az iktidar kadar dik durmasıdır.

Neler söylenmedi onlar için...

"Katil polis", "Polis şiddeti", "diktatörün köpekleri", "Polis TOMA ile Aylin kardeşimizi ezdi", "Polis gerçek mermi kullanıyor", "Polis üzerimize ateş açtı, onlarca ölü, yaralı var", "Asker polise saat 03.00'a kadar süre verdi, yoksa silah kullanacak", "Polis gece elektrikleri kesip testereyle aramıza girecek ve hepimizi kesecek..."

Ve daha neler neler...

Sözde eylemciler bir yandan, onlara sosyal medya üzerinden destek veren sanatçı bozuntuları öte yandan, darbe için yanıp tutuşan medyanın tetikçi kalemleri beri yandan... Hepsi elele verdi, polisin gardını düşürmek tüm ihanet oyunlarını polislerin üzerinde prova ettiler...

O gün polis "Pes" dese ve ayaklanma başarıya ulaşsa, Erdoğan bugün büyük ihtimalle aramızda olmayacaktı. Ve yine muhtemeldir ki bugün Ukrayna'da yaşananlar, Türkiye'de yaşanmış ve sonuçlanmış olacaktı.

İsimlerini, "Şehir iblisleri" koyduğum bazı eylemcilerin, PKK'lı ve DHKP-C'li militanlarla bir olup kent sokaklarında polisleri kovaladığı o sahneyi ömrümün sonuna kadar utanç ve keder içinde hatırlayacağım.

Vatandaşın hayatını korurken, kendisini vatandaş kılığına bürünmüş yaratıklardan korumak nasıl zorlu bir iştir, bunu vatan hainleri anlamaz.

Düşen, kalkan, yükselen, inen, ölen, sakat kalan, tecavüze uğrayan, tecavüz eden, uyuşturucu kullanan, uyuşturucu satan, mal çalan, malı çalınan milyonlarca insanın hayat hikayesinin tam ortasında olup dimdik durmak ne demektir, bunu ciğeri beş para etmezler bilemez.

Sokaklardan çekildikleri tek dakikada milyonlarca insanın ırzı, canı, malı, varı yoğu haraç mezat kim vurduya gider, bunu polis düşmanları ancak yaşayınca anlar.

Eylemciysen taşlarsın, provokatörsen sopalarsın, milletvekili veya ensesi kalın biriysen, ana avrat küfür edersin, put gibi durur, acı içinde izler ama sesi çıkmaz.

Sadece bu mu?

KCK, derin devlet, Ergenekon, balyoz, Sarıkız, Ayışığı, Cemaat vs. hep onların koşturduğu işlerdir. Her başa gelinin kendi şekline büründürmek için tepesine bindiği ilk teşkilattır koca emniyet teşkilatı...

Stadyumda, seçimde, referandumda, mitingde ve dahi devlet erkanının geçtiği sokaklarda nöbet tutmak onun işidir. Her yıl onlarca canlı bomba eylemcisini kıskıvrak yakalar kimse duymaz ama, bir yerde maytap patlasa ve hasbelkader biri yaralansa günlerce yerin dibine sokulur. İçlerinden bir tane çürük elma çıkmaya görsün.

Gelen vurur, giden vurur! Kısacası makineleşmiş birer modern köledir!

Rütbeli askerden bir basamak aşağıdaymış gibi muamele görür herzaman... Çünkü rütbeli asker devlet içinde devlettir. Ama polisin amiri, müdürü bile sıradan memurdur.  Nedense şehit olmak bile asker kadar yakıştırılmaz polise... Asker cenazesine tüm siyaset dünyası akın ederken, polisin naaşını birkaç devresi ve amiri kaldırır.

Polis de asker de de aynı amaç için farklı mevkilerde mücadele eder ama iş hak, hukuka gelince polis adeta birer sığıntı muamelesi görür.

Sınırda görev yapan asker emekli olduğunda 120 bin TL emekli maaşı alırken, aynı görevi sokaklarda icra eden polis emekli olduğunda 20-30 bin TL eline tutuşturulur.

Yapılan araştırmalarda polislerin ölüm yaş ortalaması taş çatlasa 60-62. Yani emekli olduktan sonra 2, bilemedin 3 yıl yaşar ve aldığı 20 bin TL'nin bile ona hayrı dokunmaz! Son 12 yılda 600 polis memuru intihar etmiş ama Allah'ın bir kulu da çıkıp, "Yahu bu intiharların nedeni nedir?" diye araştırma yapma zahmetine bile girmemiş.

Mesela ben kendimi bildim bileli hep aynı terane okunur. Her iktidar "Polisin özlük haklarını vereceğiz" diye belli dönemlerde vaatlerde bulunur ama bu vaatler sadece söylemlerde kalır.

Hatırladığım kadarıyla Başbakan Erdoğan 2007 yılında bu sözü vermişti.

7 sene geçmiş üzerinden...Bırakın polisin özlük haklarını vermek, mümkün olsa gözlük alma hakları ellerinden alınacak!

Son aylarda binlerce polis memuru bu konuda bana isyan mesajları gönderiyor, sessiz çığlıklarına ses olmam için dürtüp duruyor.

Sevgili kardeşlerim...

Bildiğiniz üzere içinde bulunduğumuz hafta, Polis Haftası... Siz bu satırları okurken pek çok polis memuru, 12/24 saat nöbetinde olduğu için bayramını sokak aralarında ellerinde sandviçe talim ederek kutluyor.

Ve yine bildiğiniz üzere bu ülkede polisler hariç hemen herkesin hak arama ve grev yapma özgürlüğü var. Bırakın hak aramayı, sosyal medyada bu konuda bir iki cümle kurmaları bile yasak!

Madem onlara bu hak yasak, biz ne güne duruyoruz. Ağzından salyalar akıtarak mukaddes mesleğin isimsiz kahramanlarına küfürler, hakaretler eden ucubeleri susturmak için.... Verilen sözlerin yerine getirilmesi, yetkili olanların harekete geçmesi için...

Daha ne duruyorsunuz?