Polis...
Hiç bir darbe, silahlı kuvvetlerin desteği olmadan başarıya ulaşamaz. Eğer bugün bu ülkede bunca olaya rağmen bir darbe gerçekleşmemişse, bunun iki nedeni var.
Şimdi size "İktidarı devirmek amacıyla tertiplenen Gezi
ayaklanması ve sonrasında peyderpey yapılan sokak eylemleri neden
başarıya ulaşmadı?" diye sorsam, muhtemelen: "Hem
iktidar, hem de iktidarı destekleyen halk dik durdu, darbe girişimi
bu nedenle başarıya ulaşmadı" cevabını vereceksiniz.
Cevap kısmen doğru ama eksik...
Eksik çünkü hiç bir darbe, silahlı kuvvetlerin desteği olmadan
başarıya ulaşamaz. Eğer bugün bu ülkede bunca olaya rağmen bir
darbe gerçekleşmemişse, bunun iki nedeni var.
Birincisi askerin kışlasından çıkmaması, ikincisi ve daha önemlisi
ise polisin en az iktidar kadar dik durmasıdır.
Neler söylenmedi onlar için...
"Katil polis", "Polis şiddeti", "diktatörün köpekleri",
"Polis TOMA ile Aylin kardeşimizi ezdi", "Polis gerçek mermi
kullanıyor", "Polis üzerimize ateş açtı, onlarca ölü, yaralı var",
"Asker polise saat 03.00'a kadar süre verdi, yoksa silah
kullanacak", "Polis gece elektrikleri kesip testereyle aramıza
girecek ve hepimizi kesecek..."
Ve daha neler neler...
Sözde eylemciler bir yandan, onlara sosyal medya üzerinden destek
veren sanatçı bozuntuları öte yandan, darbe için yanıp tutuşan
medyanın tetikçi kalemleri beri yandan... Hepsi elele verdi,
polisin gardını düşürmek tüm ihanet oyunlarını polislerin üzerinde
prova ettiler...
O gün polis "Pes" dese ve ayaklanma başarıya
ulaşsa, Erdoğan bugün büyük ihtimalle aramızda olmayacaktı. Ve yine
muhtemeldir ki bugün Ukrayna'da yaşananlar, Türkiye'de yaşanmış ve
sonuçlanmış olacaktı.
İsimlerini, "Şehir iblisleri" koyduğum bazı
eylemcilerin, PKK'lı ve DHKP-C'li militanlarla bir olup kent
sokaklarında polisleri kovaladığı o sahneyi ömrümün sonuna kadar
utanç ve keder içinde hatırlayacağım.
Vatandaşın hayatını korurken, kendisini vatandaş kılığına bürünmüş
yaratıklardan korumak nasıl zorlu bir iştir, bunu vatan hainleri
anlamaz.
Düşen, kalkan, yükselen, inen, ölen, sakat kalan, tecavüze uğrayan,
tecavüz eden, uyuşturucu kullanan, uyuşturucu satan, mal çalan,
malı çalınan milyonlarca insanın hayat hikayesinin tam ortasında
olup dimdik durmak ne demektir, bunu ciğeri beş para etmezler
bilemez.
Sokaklardan çekildikleri tek dakikada milyonlarca insanın ırzı,
canı, malı, varı yoğu haraç mezat kim vurduya gider, bunu polis
düşmanları ancak yaşayınca anlar.
Eylemciysen taşlarsın, provokatörsen sopalarsın, milletvekili veya
ensesi kalın biriysen, ana avrat küfür edersin, put gibi durur, acı
içinde izler ama sesi çıkmaz.
Sadece bu mu?
KCK, derin devlet, Ergenekon, balyoz, Sarıkız, Ayışığı, Cemaat vs.
hep onların koşturduğu işlerdir. Her başa gelinin kendi şekline
büründürmek için tepesine bindiği ilk teşkilattır koca emniyet
teşkilatı...
Stadyumda, seçimde, referandumda, mitingde ve dahi devlet erkanının
geçtiği sokaklarda nöbet tutmak onun işidir. Her yıl onlarca canlı
bomba eylemcisini kıskıvrak yakalar kimse duymaz ama, bir yerde
maytap patlasa ve hasbelkader biri yaralansa günlerce yerin dibine
sokulur. İçlerinden bir tane çürük elma çıkmaya görsün.
Gelen vurur, giden vurur! Kısacası makineleşmiş birer modern
köledir!
Rütbeli askerden bir basamak aşağıdaymış gibi muamele görür
herzaman... Çünkü rütbeli asker devlet içinde devlettir. Ama
polisin amiri, müdürü bile sıradan memurdur. Nedense şehit
olmak bile asker kadar yakıştırılmaz polise... Asker cenazesine tüm
siyaset dünyası akın ederken, polisin naaşını birkaç devresi ve
amiri kaldırır.
Polis de asker de de aynı amaç için farklı mevkilerde mücadele eder
ama iş hak, hukuka gelince polis adeta birer sığıntı muamelesi
görür.
Sınırda görev yapan asker emekli olduğunda 120 bin TL emekli maaşı
alırken, aynı görevi sokaklarda icra eden polis emekli olduğunda
20-30 bin TL eline tutuşturulur.
Yapılan araştırmalarda polislerin ölüm yaş ortalaması taş çatlasa
60-62. Yani emekli olduktan sonra 2, bilemedin 3 yıl yaşar ve
aldığı 20 bin TL'nin bile ona hayrı dokunmaz! Son 12 yılda 600
polis memuru intihar etmiş ama Allah'ın bir kulu da çıkıp,
"Yahu bu intiharların nedeni nedir?" diye
araştırma yapma zahmetine bile girmemiş.
Mesela ben kendimi bildim bileli hep aynı terane okunur. Her
iktidar "Polisin özlük haklarını vereceğiz" diye
belli dönemlerde vaatlerde bulunur ama bu vaatler sadece
söylemlerde kalır.
Hatırladığım kadarıyla Başbakan Erdoğan 2007 yılında bu sözü
vermişti.
7 sene geçmiş üzerinden...Bırakın polisin özlük haklarını vermek,
mümkün olsa gözlük alma hakları ellerinden alınacak!
Son aylarda binlerce polis memuru bu konuda bana isyan mesajları
gönderiyor, sessiz çığlıklarına ses olmam için dürtüp duruyor.
Sevgili kardeşlerim...
Bildiğiniz üzere içinde bulunduğumuz hafta, Polis Haftası... Siz bu
satırları okurken pek çok polis memuru, 12/24 saat nöbetinde olduğu
için bayramını sokak aralarında ellerinde sandviçe talim ederek
kutluyor.
Ve yine bildiğiniz üzere bu ülkede polisler hariç hemen herkesin
hak arama ve grev yapma özgürlüğü var. Bırakın hak aramayı, sosyal
medyada bu konuda bir iki cümle kurmaları bile yasak!
Madem onlara bu hak yasak, biz ne güne duruyoruz. Ağzından salyalar
akıtarak mukaddes mesleğin isimsiz kahramanlarına küfürler,
hakaretler eden ucubeleri susturmak için.... Verilen sözlerin
yerine getirilmesi, yetkili olanların harekete geçmesi için...
Daha ne duruyorsunuz?