BIST 9.615
DOLAR 34,65
EURO 36,47
ALTIN 2.932,05
HABER /  GÜNCEL

PKK'lı sayısı ABD raporundan çıktı

ABD Dışişleri Bakanlığı 2011 yılı Terör Raporu'nda PKK'nın Türkiye'deki örgüt üyesi sayısına yer verildi

Abone ol

ABD Dışişleri Bakanlığı 2011 yılı Terör Raporu'nda, kuzey Irak ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki alanlardan eylemlerini düzenleyen PKK'lıların toplam sayısının 4 bin ile 5 bin arasında olduğu, bunların 3 bin ile 3 bin 500'ünün kuzey Irak'ta bulunduğu kaydedildi.

Raporda, yerel ve çok uluslu terör örgütlerinin, Türkiye'de 40 yılı aşkın süredir, bazen Amerikan Hükümeti personeli de dahil olmak üzere Türk vatandaşları ve yabancıları hedef aldığı belirtilen raporda, Türkiye'de faaliyet gösteren en belirgin terör örgütünün PKK olduğu kaydedildi.

PKK'nın kuzey Irak ve Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki alanlardan eylemlerini düzenlediği ve genellikle Türk güvenlik güçlerini hedef aldığı belirtilen raporda, Türkiye'de faaliyet gösteren diğer önde gelen terör örgütlerinin ise “DHKP-C, Marksist-Leninist gruplar ve Hizbullah” olduğu ifade edildi.

Bunun yanında, İslami Cihad Birliği üyeleri ile El Kaide destekçilerinin de görüldüğü ve Türkiye İşçi ve Köylü Kurtuluş Ordusu'nun da aktif olmamasına rağmen, Türk Hükümeti tarafından potansiyel tehdit olarak görülmeye devam ettiği ifade edildi.

PKK EYLEMLERİ ÜLKE GENELİNE UZANMAYA DEVAM EDİYOR

Terör örgütü PKK'nın eylemlerinde ülke geneline uzanmaya devam ettiği kaydedilen raporda, örgütün, kırsalda Türk askerlerini pusuya düşürme, asker ve polis rotası olarak bilinen yollara IED döşeme ve kırsal alanlarda güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan bombalar atma gibi karakteristik taktik, teknik ve prosedürleri kullandığı belirtildi.
Kastamonu'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konvoyuna yapılan saldırının hatırlatıldığı raporda, ayrıca geçen yıl temmuz ayında Silvan, ağustosta Çukurca, eylülde Ankara ve Batman, ekimde de Hakkari'deki PKK saldırılarının ayrıntılarına yer verildi.
Raporda, Türkiye'deki terör yasalarının, terörizmi, “Türk vatandaşlarına ve Türk devletine saldırılar” olarak tanımlamasının, uluslararası çapta terörle mücadele çabalarını aksattığı, operasyonel ve yasal işbirliğine yönelik kaygılar yarattığı ifade edilerek, TBMM'deki Terör Finansmanın Önlenmesi Hakkında kanun tasarısının bu tanımlamayı da ele aldığı ama Mali Eylem Görev Gücü'ne (Financial Action Task Force-FATF) göre, bu tasarının bu konuda yetersiz kaldığı belirtildi.

UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ

Öte yandan, Türkiye'de, “terörle mücadele yasalarını uygulayan Türk yetkililerin, yüzlerce siyasi eylemciyi, gazeteci, ordu yetkilileri ve diğerlerini, terör kanunları altındaki suçlardan bir yıldan fazla süredir tutuklu tutup, bu kanunları fazla derecede siyasi söylemlere sıkıştırarak uyguladığı” yönünde eleştiriler yapıldığı belirtildi.

Şu anki duruşma öncesi tutukluluk düzenlemelerinin, terörizm ve diğer konulardaki şüphelilerin duruşmalarını beklerken, 5 yıla kadar hapiste tutulmasına imkan verdiği ifade edilen raporda, siyasi liderlerin mevcut Terörle Mücadele Kanunu'nda reforma gidilmesine yönelik açıkça konuşmaya başladığı ama 2011 yılı sonuna kadar bu konuda spesifik bir taslağın hazırlanmadığı kaydedildi.

Ayrıca, Türkiye'nin Terör Finansmanın Önlenmesi Hakkında kanun tasarısını henüz geçirmediği hatırlatılan raporda, geçen yılın ekim ayında Türkiye'ye ilişkin gözlemini yeniden değerlendiren FATF'ın, Türkiye'nin hala kara para aklama ve terörizmin finansmanı konusunda zayıflıklarının bulunduğunu açıkladığı anımsatıldı.

TERÖRLE MÜCADELE

Raporun bölgesel ve uluslararası işbirliğiyle ilgili bölümünde, Terörle Mücadele Küresel Forumu'nun kurucu üyesi olan ve ABD ile birlikte forumun eşbaşkanlığını yürüten Türkiye'nin, nisanda İstanbul'da foruma ev sahipliği yapması da dahil, forum için geniş çaplı sekreterlik desteği sağladığı belirtildi.

Raporun, radikalizm ve şiddet aşırılığının önlenmesiyle ilgili bölümde de bu konularla mücadelede Emniyet ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yürüten iki önemli programın bulunduğu belirtilerek, bunların ayrıntılarına yer verildi.

Türk Hükümeti'nin, “demokratik açılım”a yönelik niyetini tekrarladığı bildirilen raporda, Türkiye'nin “Kürt dilinin yayınlarda, eğitimde ve devlet kurumlarında kullanılmasını engelleyen kanunların liberalleştirilmesi, şiddet içermeyen suçlarda terörle mücadele kanunlarının uygulanmasının azaltılması ve saldırılara karışmamış PKK üyelerinin sivil topluma tekrar dönebilmesi için yasal teşviklerin yapılması” gibi yöntemlerle PKK'ya desteği kurutacak somut adımlar atmayı tasarladığı kaydedildi.

Bu hedeflere ek olarak, Türk yetkililerin terörle mücadele çabalarındaki öncelikli sorumluluğun Türk ordusundan, sivil güvenlik güçlerine (polis) kaydırılmasına yönelik planı açıkladığı bildirildi.

Raporun Irak ile ilgili bölümünde de Irak, Türkiye ve ABD'nin, bölgede terör örgütü PKK ile devam eden mücadele çabalarının bir parçası olarak üçlü güvenlik diyaloğunu sürdürdüğü belirtildi.

RAPORDA İLGİNÇ PKK BÖLÜMÜ

Raporun, “Yabancı Terörist Örgütler” bölümündeki PKK/Kongra-Gel bölümünde de “PKK'nın Türkiye'nin güneydoğusunda bağımsız bir Kürt devleti kurmayı arzuladığı ancak son yıllarda daha çok Kürt kültürel ve dilsel hakları teminat altına alan Türk devleti içinde bir özerklikten bahsettiği” belirtildi.

Hapisteki Abdullah Öcalan'ın hala örgütün “sembolik lideri” olmayı sürdürdüğü ifade edilen raporda, PKK'lıların toplam sayısının 4 bin ile 5 bin arasında olduğu, bunların 3 bin ile 3 bin 500'ünün kuzey Irak'ta bulunduğu kaydedildi.

Raporda, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında PKK şiddetinin yüzlerce Türk'ün hayatına mal olduğu, örgütün faaliyetinin 2011 yılında da aktif kalmaya devam ettiği ve yaklaşık 61 saldırı düzenlediği belirtilerek, bu saldırılar sonucunda da en az 88 kişinin hayatını kaybettiği ve 216 kişinin yaralandığı hatırlatıldı.

PKK'nın öncelikle Türkiye, Irak ve Avrupa'da faaliyet gösterdiğine işaret edilen raporda, geçmişte PKK'nın Suriye, Irak ve İran'dan barınma olanakları ve yardım aldığı ancak 1999'dan itibaren İran'ın sınırlı da olsa PKK'ya karşı Türkiye ile işbirliği yaptığına değinildi.
Raporda, PKK'nın, Avrupa'daki Kürt diasporasından ve oradaki kriminal faaliyetlerinden önemli mali destek almaya devam ettiği de ifade edildi.