Güvenlik güçlerine teslim olan "Rojhat" kod adlı örgüt üyesi, Silopi Jandarma Komutanlığı'nda alınan ifadesinde PKK ve yapısı ile yöneticileri hakkında ilginç açıklamalarda bulundu.
Abone olGüvenlik güçlerine teslim olan "Rojhat" kod adlı örgüt üyesi, Silopi Jandarma Komutanlığı'nda alınan ifadesinde PKK ve yapısı ile yöneticileri hakkında ilginç açıklamalarda bulundu.
İfadesinde sivil itaatsizlik için kılınan cuma namazlarının aslında örgütün halkı camiden uzak tutma taktiği olduğunu belirtirken, Öcalan'ın kitaplarını bir örgüt mensubunun yazdığını söyledi.
Sabah'ın haberine göre, Örgüt üyesi ifadesinde, "Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999'da yakalanması örgütte tam bir şok etkisi yarattı. Özellikle de yönetimde. Öcalan'ın 'İmkan verilirse devlete hizmet etmeye hazırım' sözü örgüt kadrolarını sarstı. Talimat üzerine militanlara 'Apo'ya ilaç içirmişler' dedik. Bunu Osman Öcalan önerdi, biz de duyurduk. Sonradan ortaya çıktı ki Öcalan'a ilaç falan verilmemiş, özgür iradesi ile konuşmuş. Öcalan, bunu canını kurtarmak için söylediğini örgüt yönetimine gönderdiği mektubunda dile getiriyor. Abdullah Öcalan adına çıkan bütün kitapların, örgüt içindeki 'Ankara grubu' denilen birkaç kişiden biri olan Adana/Yüreğirli Abbas kod adlı D.K. tarafından yazıldığını biliyorum. Bu durum, D.K.'nın örgüt yönetimindeki mevkisini güçlendiriyor. Bizzat Apo'nun yazdığı bir kitap yoktur. Çünkü Apo, kitap yazacak kapasiteye sahip değildir" dedi.
ÖCALAN'IN 'DEMOKRATİK KONFEDERALİZM' PROJESİ
Örgüt üyesinin ifadesinden alınan dikkat çekici bazı bölümler şöyle:
"Öcalan, hayalperest bir kişi. Adına 'Demokratik Konfederalizm' dediği proje, Ortadoğu dengeleri ve bölge gerçekleri hesaplanmadan ortaya atılan bir tez. Sosyalist mantıkla ileri sürülen bir iddia. Eline bir keleş (Kalaşnikof) de aldın mı Avrupa'yı, Amerika'yı, hatta dünyayı dize getirecek kudrette hissediyorsun kendini. Bu hayalden başka bir şey değil. Apo, 'demokratik Konfederalizm' veya 'Ortadoğu Konfederalizmi' diyerek, kadroları oyalama taktiği gereği yeni hedefler ve kavramlar geliştiriyor. Aksi halde PKK'nın da kendisinin de bir misyonu kalmaz, tükenir, biterler. Hayal olduğunu bile bile çıtayı yüksek tutmaya çalışıyor."
PKK'NIN DİN ANLAYIŞI
"PKK kurulurken Marksist-Leninist ideolojiyle yola çıktı ve bunu daha çok gençler/öğrenciler üzerinde denedi. Tutmayınca bu çizgiden vazgeçti. Örgüt, ideolojisi gereği din karşıtı bir çizgiye sahip. Ancak zaman zaman politik taktik gereği din istismarcılığı da yapıyor. 1993'te Zeli kampında bir grup imamın katıldığı bir kongre yapıldı. Halk arasında örgüt propagandası yapmak üzere 'Kürt İmamlar Birliği' diye bir yapı da oluşturuldu. Fakat PKK içindeki Hıristiyan, Yahudi, Yezidi, Zerdüşti ve Alevi-Sünni, ateist unsurların sert tepkisi nedeniyle lağvedildi. Öcalan, hitap ettiği kesimlere kendi ideolojisiyle yaklaştı. Bundan dolayı PKK, dini yönden ateizmin, Zerdüştlüğün, Yezidiliğin, Yahudiliğin, Hıristiyanlığın ve Müslümanlığın bir sentezi sayılır. Gerçek şu; örgütte namaz kılınmaz, oruç tutulmaz. Bugün Güneydoğu'daki bazı kentlerin sokaklarında 'sivil itaatsizlik' için kılınan cuma namazları, aslında örgütün halkı camiden uzak tutma taktiğidir. Bu da bir bakıma dine ve camiye düşmanlıktır. Sokakta namaz şovu yapanlardan kaçının abdestli olduğu da meçhul. 1990'lı yıllarda Hakkari'nin Çukurca bölgesinde faaliyet gösteren Suriyeli örgüt mensupları, Arapça bildikleri için Öcalan'ın sözlerini Arapça olarak aktarıp, bunların Kur'an ayetleri olduğunu söylerlerdi. Arapça bilmeyen köylüler ise PKK'lıların dindar olduklarını sanırlardı. Örgüt bu tür taktikleri zaman zaman kullanır."
ÖRGÜT İÇİ İNFAZLAR
1980'li yıllarda örgütün yapısını ve yönetimini eleştiren, talimatları uygulamayan, kuralları çiğneyen, kendi başına hareket eden, örgütten kaçmaya çalışan militanlar tespit edildiğinde yönetimin belirlediği 'yargılama heyeti'nce sorgulanır, duruma göre tecrit (odaya, mağaraya hapsetme) ve infaz cezaları uygulanırdı. O yıllarda daha çok infaz/ölüm cezaları tatbik edilirdi. 1990 yılında 4. Kongre'de alınan bir kararla savaşçılar Merkez Komitesi'nin kararıyla, komuta ve yönetimde olanlar ise Apo'nun onayıyla ölüm cezaları verilebilir hale getirildi. Yüzlerce infaza tanık oldum. Hiçbir suçu olmadığı halde sudan sebeplerle örgüt mahkemesinde suçlu ilan edilip ölüm cezasına çarptırılan ve infaz edilenlerin haddi hesabı yok."
ÖRGÜTÜN PARA KAYNAKLARI
"PKK'nın bütçesi birçok devletin bütçesinden büyük. En çok para uyuşturucudan geliyor. Örgüt, uyuşturucu satışından elde ettiği gelirin dışında uyuşturucu tüccarlarından da belli oranlarda pay alır. Öte yandan, PKK'ya ait derneklerce Avrupa'da sık sık düzenlenen festivallere binlerce kişinin katılımı sağlanıyor. Giriş ücreti, köfte-döner-çerez vs. yiyecek-içecek satışı, kitap, dergi, gazete, kaset, CD vs. satışı ile milyonlarca euro toplanıyor. Örgüt yayınları kapı kapı dolaşılıp satılıyor. Siyasi görüşü farklı olsa bile korkudan herkes almak zorunda. Avrupa'da her yıl örgüte ortalama 30-40 milyon euro para toplanıyor."
ÖRGÜTTEKİ KADINLARIN DURUMU
PKK'ya katılan bayanların çoğu özgürlük vaadi ile geliyorlar. Aile içinde yaşanan problemler nedeniyle gelenler de var. Ama umdukları, hayal ettikleri özgürlüğü ne yazık ki bulamıyorlar. Bunalıma girenler de oluyor. Bazıları ya intihar ediyor, ya örgüt tarafından infaz ediliyor ya da çatışmaya gönderiliyor. Tecavüz olayları ve 'yoz ilişkiler' de had safhada. Bu nedenle örgüte katılan kızların çoğu ailelerine geri dönemiyor.
ÖRGÜTÜN RANTÇILARI
"PKK güdümündeki KCK, DTK, BDP, vakıf ve derneklerde yüzlerce başkan ve bir de örgütün tayin ettiği 'eş başkan'lar var. Herkes bir yolunu bulmuş, nemalanıyor. Ne kadar rantçı varsa oralara doluşmuş. Gösterilere katılanların çoğu, 'birkaç gün görüneyim belki bir şeyler kopartırım' hesabında. Siyasetle rant iç içe girmiş. Kirlilik diz boyu. Örgütü ayakta tutan şey, kasasına gelen muazzam paradır. Örgütün varlığı buna bağlı. Rant ve çıkar ön planda. Örgüt yöneticilerinin çoğu birer ağa gibi. Lüks içinde yaşıyorlar. Hizmetlerini yapan binlerce maraba var. Örgütü bitirmenin tek yolu, öncelikle para kaynaklarını kurutmak olmalı. Parasız bir örgüt ne silah alabilir ne erzak. Böylece ağalık sona erer. Züğürt bir ağanın yanında hiçbir maraba da durmaz. Olay da biter."