Türkiye Bahoz'u paketleyip bu işi bitiremez mi? Bu niye yapılmıyor? Bu saldırının zamanlamı "kör göze parmak" misali... Neler oluyor?
Abone olİNTERNETHABER.COM - 8 askerin şehit edildiği kanlı saldırı ile birlikte gündemimiz yine terör oldu... Bugün atılan gazete manşetleri de köşe yazılarında dillendirilen senaryolar da PKK'ya duyulan öfke de bildik ve tanıdık...
Yılmaz Özdil, şehit edilen askerlerin isimleri verilirken, 16 yaralının adının neden telaffuz edilmediğini "haklı bir örnekle" dillendiriyor.
Ertuğrul Özkök ise "Ne gerillası be; kalleşliğin adı ne zamandan beri gerilla oldu" diyerek öfkesini Kandil'e yönlendiriyor.
Ancak kanlı saldırıya ilişkin asıl çarpıcı yazılar Fatih Altaylı ile Cengiz Çandar'ın imzasını taşıyor.
TÜRKİYE BU ADAMI VURAMAZ MI?
Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı kanlı saldırı emrini veren kişinin Suriye kökenli terörist Fehman Hüseyin ya da bilinen adıyla Bahoz Erdal olduğunu hatırlatıyor ve şöyle diyor;
"Son dönemde PKK'nın bütün kanlı eylemlerinin arkasında aynı isim var.
Merak ettiğim konu da tam bu. Türkiye'nin elinde onca teknoloji. Onca dış destek. Predatorlar, Heronlar. Dinleme imkânları.
İnsani istihbarat.
ÖZEL KUVVETLERİMİZ Mİ BECERİKSİZ!
Ve dünyanın en iyilerinden olduğu söylenen SAT-SAS timleri, komandolar, özel kuvvetler.
ABD Afganistan'da, Yemen'de, Irak'ta hedef aldığı adamları bir bir bulup vururken, El Kaide'nin liderini evinde paketleyip temizlerken, Türkiye neden PKK'nın lider kadrolarına, en azından Bahoz Erdal'a bunu yapamaz?
Çok mu zor?
Çok mu imkânsız?
Özel kuvvetlerimiz mi beceriksiz ve yıllardır kandırıldık mı?
İstihbaratımız mı zayıf?
Teknolojimiz mi eksik?
Hangisi ya da hepsi mi?"
SALDIRIDAKİ KİRLİ OYUN
Radikal yazarı Cengiz Çandar da köşesinin tamamını teröre ayırdı. Kanlı saldırının zamanlamasına ve defalarca sahnelenen kirli oyuna dikkat çeken Cengiz Çandar, şu tespitleri yapıyor;
"Kanlı eylemin 'zamanlaması'na bir bakar mısınız?
Tam anlamıyla 'kör kör parmağım gözüne' örneği.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Atlantik'i aşmış, Meksika yolunda ve birkaç saat sonra sabaha karşı Hakkâri il sınırları içinde PKK üç koldan saldırıya geçiyor.
Zamanlamaya bakın Öyle bir 'zamanlama' ki, Kürt halkının 'sembol figürü' Leyla Zana, birkaç gün önce Tayyip Erdoğan'ın sorunu çözebileceği umudunu belirtmiş, atılması gereken bazı adımları dillendirmiş; bunun karşılığında Başbakan, Zana ile görüşebileceği konusunda kapıyı aralamış, Barzani ile Talabani'nin PKK'ya silahları bıraktırma doğrultusunda harekete geçmiş olduklarına dair haberler yayılmış ve Murat Karayılan, Avni Özgürel'e silahların bırakılması ihtimali yorumlarını besleyecek yönde sözler sarf etmiş, Kürtçenin ortaöğretimde 'seçmelik ders' olarak okutulması gündeme gelmiş ve bunların toplamından Kürt sorununa ilişkin bir 'yeni mevsim'e doğru yol alınabileceği umutları yeşermiş.
Ve bir sabah uyanıyorsunuz, Oramar'da PKK saldırısı, 8 asker şehit, 16 asker yaralı!
Ne demek bu?
Şu demek: Bırakın bu safsataları. Çıkarın savaş baltalarını.
Vuruşacağız. Kan dökülmeden bu iş çözülmez.
Orta ya da geri düzeydeki zekâ, PKK saldırısından başka anlam çıkartmaz."
DAĞLICA KARAYILAN'I MİNDER DIŞINA ATTI
KARAYILAN MI KARAYALAN MI?
AHMET ALTAN'IN ÇARPICI YORUMU, DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
KARAYILAN MI KARAYALAN MI?
Çok değil daha bir kaç gün önce medyada Karayılan'ın Avni Özgürel ile yolladığı "barış" mesajlarının dumanı tütüyordu.
Sonra herşe değişti...
Dağlıca bir kez daha vuruldu...
Peki o mesajlar neyin nesiydi?
Karayılan "KARA YALAN"lar mı söylemişti?
Taraf'ın tepe ismi Ahmet Altan'ın yazısından okuyoruz;
"Barış der demez...
Silvan, Apo'yu minder dışına atmıştı.
Dağlıca da Karayılan'ı minder dışına atıyor.
PKK'nın "barıştan" söz eden liderleri bizzat PKK'nın içindeki bir güç tarafından önemsizleştiriliyor, inanıldıkları yok ediliyor, müzakerelerin dışına itiliyor.
Avni Özgürel'e "biz karakol baskını yapmıyoruz" diyen Karayılan'ın bu sözleri, Özgürel'in Neşe Düzel'le yaptığı konuşmada kamuoyuna açıklandıktan sonra 24 saat geçmeden PKK büyük bir karakol baskını gerçekleştirdi.
Bu, yaklaşık 300 kişilik bir PKK'lı grubun, ağır silahlarla gerçekleştirdiği bir saldırı, hazırlıklarının da epeyce sürmüş olması gerekir.
Ya Karayılan, "barış istediklerini, karakol baskınları yapmadıklarını" Özgürel'e söylerken yalan söylüyordu —ki böyle bir durum Karayılan'ı bundan böyle güvenilmez biri kılar.
Ya da Karayılan'ın bu sözleri söylerken hazırlıklardan haberi yoktu — ki bu da Karayılan'ın PKK'nın içinde "önemsiz" biri olduğunu gösterir ve bir daha kimse onunla görüşmez.
4 İSMİ DEVRE DIŞI BIRAKMAYI AMAÇLIYOR
PKK'nın, sekiz askerin ve 10 PKK'lının ölümüyle birinci aşaması kapanan ve gelen haberlere göre 300 PKK'lının çembere alınmasıyla ikinci aşaması devam eden karakol saldırısı sadece Karayılan'ı değil, Barzani'yi, Talabani'yi, Leyla Zana'yı da "devreden çıkartmayı" amaçlıyor.
PKK'nın içindeki bir grup, bugün PKK'yı destekleyen insanların çoğunluğunun da artık "ne yapıyorlar, ne istiyorlar" dediği işler yapıyor.
Bu baskının "barışa" bir yararı olmadığı kesin.
Barış isteyenleri zor durumda bıraktığı da kesin.
Ama bu baskınla PKK'nın ne amaçladığı belirsiz.
PKK'YI KİM TEMSİL EDİYOR
İnsanlar öldü, ne oldu şimdi, Kürt meselesinin bundan nasıl bir kazancı oldu?
PKK ne kazandı?
Şu andaki görüntüsü, liderlerinin sözünün geçerli olmadığı, kendi içinde çatlamış bir örgüt görüntüsü.
PKK adına konuşacak olanın kim olduğu bile belli değil.
Apo, "durun" dediğinde durmuyorlar.
Karayılan, "karakol basma planları yapmıyoruz" dediğinde karakol basıyorlar.
PKK'yı kim temsil ediyor?
TÜRKİYE'Yİ FARELİ KÖY SANAN KANDİL'DEKİ
GADDAR KAVALCI...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
Hürriyet'in önemli kalemlerinden Ertuğrul Özkök'ün kaleminden teröre karşı öfke akmış... Kandil'i hedef alan bu öfkesini de zehir zemberek sözlerle dillendirmiş.
Demiş ki...
(...) Yetmiyor, hiç anlatmıyor, yaşadığımız bu süfli, üçkâğıtçı, karaktersiz mahalleyi.
Öfkemi bastırmak için, daha aşağılayıcı, daha tiksindirici bir ifade bulmak istiyorum.
(...)
Kestiği şu racona bak.
Kış gelince, ayağı topraktan kesilip, mağaraya sığınınca...
Barış diye bağıracak, kardeşlik diye haykıracak...
"Birlikte yaşamak istiyoruz" masalıyla hem Türk'ü hem Kürt u uyutacaksın.
Havalar ısınıp, yataktan kalkıp, pusuya yatacak..
Verecek kurşunu, basacak mayını gencecik çocuğun üzerine...
Elinde alev makinesi olsa yakacak cayır cayır.
Ve bunun adı gerilla olacak.
Ne gerillası be; kalleşliğin adı ne zamandan beri gerilla oldu.
(...)
Sabah, Kandile gelen gazeteciye barış mesajı; akşam, dağdaki militana vur emri.
Sonra da bana dönüp, "Dağdaki arkadaş kendi kendine hareket etmiş" palavrası.
Artık yutmuyoruz. Çünkü ne bahanen kaldı ne de bu kalleş pusuları üzerine yıkacağın derin devlet.
Artık o kalleş tetikte sadece senin parmağın var.
Anlıyoruz ki; Kürt halkının şerefini, haklarını temsil edecek başka bir muhatap aramalıyız.
Hiç olmazsa Leyla Zana gibi, bu işin meşakkatini çekmiş, ayakta kalmış; Gerektiğinde sözünü esirgememiş, bedelini ödemiş; Ama hiçbir zaman orta şark kurnazlığına tevessül etmemiş; Güvenilir insanlar...
Türklerin de, Kürtlerin de konuşmak işte böyle insanlara ihtiyacı var.