Paris'te öldürülen 3 PKK'lı kadının yarın düzenlenecek cenaze töreni öncesi AK Parti'den son uyarı Ömer Çelik'ten geldi.
Abone olAK Parti Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Ömer Çelik, Suna Vidinli'nin Habertürk TV'de sunduğu Perspektif programının canlı yayın konuğu oldu.
Çelik, İmralı süreci başta olmak üzere siyaset, dış politika ve gündeme ilişkin sıcak konularda partisinin görüşlerini açıkladı.
Ömer Çelik'in Suna Vidinli'nin sorularına verdiği cevaplardan ana başlıklar şöyle:
PROVOKASYONA YENİ BİR HALKA EKLENMESİN
Böylesine büyük kitlesel bir olayda provokasyon ihtimali çok yüksek. Paris 'teki olayda provokasyon şüphesi olduğu için bu zincire yeni bir halka eklenibilir. Şu ana kadar herşey sağduyulu gidiyor. Güvenlik kuvvetleri ne kadar önlem alırsa alsın esas iş tertip komitesine düşer. Şu ana kadar yapılan açıklamalarda konuya hassasiyet gösterileceği şeklinde. Provakasyon zincirine yeni bir halkaya izin vermeyelim. Kimseye zarar vermeden bu süreci atlatalım, hassasiyet budur.
TETİĞİ ÇEKENLER HAYATTA OLMAYABİLİRLER!
Bu tip kitlesel olayların bir garantisi yok. Paris'te eylemi gerçekleştirilenler muhtemelen hayatta değiller. Bu emri verenlerle tetiği çekenler arasında yedi kademe vardır. Olayla birlikte neyin hedeflendiğini, hangi adrese mektup yazıldığını anında gördüler. Zıt kutuplardaki kesimler bile eşit bir tepki vererek tebliğ edilen şeyi tebellüğ etmediler. Olayın Fransa 'da olması, eylemin gerçekleşme biçimi önümüzde zorlu bir süreç olduğunu gösteriyor. Bu mesele bölgeselleşmiş bir mesele.
OLAĞAN ŞÜPHELİLERDEN UZAK DURMAK LAZIM
Her zaman olağan şüphelerden uzak durmak lazım. Bazı siyasilerin çıkıp da komşumuz İran'ı suçlaması, devlet sorumluluğu içerisinde hareket edenlerin devlet ismi zikretmelerini doğru bulmam. Biz hangi adrese çekilmek isteniyoruz? Bizim dikkat etmemiz lazımdır. Bize bu eylemle birlikte ne tebliğ edilmeye çalışıyor? Burada Kürt diasporasına tebliğ edilmeye çalışılan şey bir çatışma çıkarmak, çözüm sürecini engellemek, toplumun genelinde bir hassasiyet göstermek. Burada her türlü radikalizmden uzak durmak gerekir. Türkiye'nin şiddetten arınarak bu sabotajların etkisinde kalınmamasıdır.
KÜRTLER'İ ŞİDDETİN PARÇASI GÖSTERDİLER!
Arap baharı ile iki unsur yükseliş gösterdi. Bir tanesi İhvan-ı Müslimin ikincisi Kürtler. İhvan-ı Müslimin üzerinden onun iktidara geldiği yerlerde dine dayalı otoriter rejim iktidara gelmiş gibi algı oluşturmak. Kürtler'i şiddetin ve statükonun eski parçası tutmak şeklinde gayret gösterildi. Suriye örneğinde başarılı olundu. Demokratik hak ve hürriyetler üzerinde hareket eden Kürt siyasi hareketlerini aslında daha büyük hedefe sevkediyormuş gibi davranarak Kürtler'in meşru haklarına sabote etmeye çalıştılar.
KÜRT MESELESİNDE ÖNCÜ ROL OYNADI
Türkiye'de Kürt meselesinin çözümünde 10 yıldır devleti yöneten hükümet mevcut taleplerin zorlayıcılığı karşısında herhangi şekilde kendi önüne ödev koyulmaksızın demokratikleşme standartlarını yükselterek sürekli öncü bir rol üstlendi. Bedel ödemeden, şiddetin yarattığı kaos ortamına girmeden elde edilecek haklar, bu kadar acıyla niçin elde edilsin? İster kör bir kurşunla öldürülün ister trafik kazasında gidin ister istemez bu coğrafyaya gömülüyoruz. Toprağın üzerinde niçin demokratik bir düzende yaşama imkanı olmasın?
SURİYE'DEKİ KÜRTLERİN HAKKINI TALEP ETTİK
Beşşar Esad 'la bizim görüştüğümüz zamanlarda Suriye rejimini potansiyel bir risk olarak görüyorduk. Başbakanımız Hamas'ın seçimle işbaşına geldiği andan itibaren Arap baharının başlayacak olmasını tespit ettik. Sayın Başbakanımız Suriye'nin risk ve sorun alanından çıkarmak için Esed'e demokratik çözümü önerdi. Suriye'li Kürtler'in haklarını, Arapların ve Türkmenler'in hakları içinde talepte bulundu. Herhangi bir pazarlıkla değil ilkesel bir duruşla hükümetimiz bu meseleye baktı.
OLAYI HÜKÜMETE YIKMAK İSTEYENLERE DİKKAT
Paris'in orta yerinde ve böylesine bilinen hassas bir merkezinde, şifreli kapıların olduğu bir yerde yapılan cinayetin izah edilmesi kolay bir şey değil. Burada çok net bir şekilde şunu görmek lazım. Bu olayı kim hükümetin üzerine yıkmaya çalışıyor, işte orası kuvvetli bir merkezdir. Bölgenin ve Türkiye'nin en önemli meselesinde Türkiye araya aracı sokmaksızın irade gösterdi. Türkiye kendi modeli ve cesaretiyle devrededir. Türkiye, İspanya, İrlanda ve Sri Lanka gibi bütün bu müdellemelerin dışında kendi iradesiyle, yöntemini üreterek bir süreç ilerletiyor.
BİZE EDİRNE ÖTESİYLE İLGİLENMEYİN DEDİLER
Türkiye'de böyle bir süreç gelişirken Zap'tan bir grup geçiş yapmaya çalışıyor, Mardin'de yakalanan bir kişi üzerinde AK Partililer'in ismi çıkıyor. Türkiye inkar, red ve asimilasyon politikalarını bitirmiştir. İşin terör boyutunu çözmek üzeredir. Türkiye'ye terör üzerinden verilmek bir mesaj vardı. Türkiye ufkunu Afrika'ya, latin Amerika'ya uzattığında hep bu mesaj verildi, 'Sen Edirne'nin ötesinde ilgilenme, Hatay'ın ötesine geçme' denildi. Yeni bir anayasa yapma iklimi varken birdenbire terörün şiddetle gelmesi terörün aslında Kürt sorunu ile bağlantılı olarak gündeme gelmediğini herkesin önüne bir tablo olarak koydu. Terör Türkiye'nin demokratikleşmesine ve büyümesine bir tehdit olarak kullanıldı.
DEVLETİN BU MESELELERDE BİR PROJESİ YOKTU
Önceki hükümetler, meseleyi sadece asayiş olarak gördü. Devletin AK Parti'nin ortaya koyduğu milli birlik ve projesi yoktu. JİTEM gibi yapılarda, Özel Harp Dairesi gibi hukuk dışına çıkmış yapılarla devlet devlet gibi değildi. Ama AK Parti dönemiyle birlikte mesele tamamıyla başka boyuta geçti. İnkar, red ve asimilasyon politikaları sona erdi. Önceki temaslarda hukuk nosyonundan yoksunluk vardı.
MHP KORKU TEMELLİ PASİF BİR SİYASET İZLİYOR
Gerçek milliyetçinin bu sürece destek vermesi gerekirken bugün en olumsuz söylemi MHP kullanıyor. BDP Eş başkanlarının çok olumsuz açıklamaları oldu. Kendi partisinden yüksek sesle uyarı geldi. Sürece kim olumlu katkı veriyorsa olumlu bir iş yapmış olur. MHP'ye şu soruyu soralım: 'Sizin Türkiye'yi bu milli birlik ve kardeşlik projesi çerçevesi dışında bir projeniz var mı?'. Bütün üslubunu Öcalan, Kandil kelimesini MHP Genel Başkanı'nın söyleminden çıkarın bir şey kalmaz. Tamamen korku ifade eden, pasifizm temelinde bir duruş sergiliyorlar.
TÜRKLE KÜRT ARASINDA BİR BİLEK GÜREŞİ DEĞİL
CHP Başbakanımıza bir çalışma başlatacağına söylemişti. Sayın Başbakanımız hemen üç kişiyle çalışmanın başlatılabileceğini söylemişti. Bu süreci tek başına hükümet üstlenmiştir. MHP tabanındaki kardeşlerime net bir şekilde şunu söylemek isterim; devlet kendini tasfiye etmemiştir, millet kendini tasfiye etmemiştir. Devletin sorun çözmede kullandığı yöntemlerden bir tanesi kullanılmaktır. Burada meseleyi Türk-Kürt ikilemine sokmaya çalışanların değirmenine su taşımamak gerekir. Mesele Türk ile Kürt arasında bir bilek güreşi değildir.
DEVLET VATANDAŞINA PUSU VE TUZAK KURMAZ
Türkiye kendi düzenini, birlikte yaşama projesini, kendi geleceğini demokratikleşme limanını ne kadar kuvvetle bağlarsa hem bölünme korkusu, hem de tasfiye edilme korkusu ortadan kalkar. Bu meseleye Çerkez'in, Boşnağın, hristiyan vatandaşların da bir bakış açısı vardır. Herkesin bu meselede farklı bir tanım ve algısı var. Dolayısıyla gelinen noktada dilin kurduğu rövanş, bilek güreşi gibi kalıplardan uzak durmalıyız. Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerin kayıtsız şartsız teslim edildiğini unutmamak lazım. Devlet vatandaşlarına tuzak ve pusu kurmaz. Onu geçmişte yapan devlet bugünkü manada bir devlet değil çeteler karışımı idi.
CHP AVRUPA STANDARTLARINDA AŞIRI SAĞDIR
CHP kendisini Meclis'te anlatırken 'Biz cumhuriyeti kuran partiyiz' der orada kalır, ama cumhuriyet nasıl ayakta kalacak, nasıl güçlendirecek bir vizyonu yok, problem buradan kaynaklanıyor. CHP bir iç koalisyon gibi. İçinde ulusalcılar var, 'Dersimli kimliğimle gittiğim' diyenler var, çağdaş sosyal demokrasinin peşinden koşanlar var. CHP cumhuriyeti ayakta tutmak için demokrasiye destek verme konusundaki performansıyla değerlendirilmesi gereken parti. CHP'nin cumhuriyetin demokrasiyle taçlanması sınavlarında her zaman için engelleyici bir rol oynadığını gördüm. Milli birlik ve kardeşlik projesinde Meclis'te yaptığımız tartışmalarda, neredeyse süreci AK Parti'nin kapatılmasına zemin hazırlayacak şekilde sevk ve idare etmeye çalıştılar.
CHP BUGÜN ÇOK BÜYÜK BİR SINAVDAN GEÇİYOR
CHP bugün büyük bir sınavdan geçiyor. Bugünün çağdaş koşullarında 'cumhuriyeti geleceğe nasıl taşıyacağız' konusunda hakikaten bırakın bizim eleştirilerimizi çağdaş sosyal demokrasilerin ölçüleri açısından değerlendirdiğimizde CHP sosyal demokrat parti gibi değil Avrupa standartlarında aşırı sağ parti gibi gözüküyor. Hüseyin Aygün bu ziyareti yaptığı için CHP'den ihraç edilsin mi, edilmesin mi, bu onların iç meselesi. CHP'yi temsil eden şey parti sözcüsünün yaptığı mıdır, Hüseyin Aygün'ün sözleri midir? CHP bize önce destek veriyor sonra en kritik anda iktidar partisinin nasıl zarar göreceğine dair açıklama yapıyorlar.
DİLE DİKKAT ETMEK ÇÖZÜME BÜYÜK KATKI SUNAR
BDP Eş Başkanı yeni dönem başlar başlamaz şöyle bir açıklama yaptı: "AK Parti bu süreçte iktidarı kaybetmeyi göze almalıdır" yönünde. Bu dil çözüm sürecini destekleyen bir dil midir, yoksa sabotaja dönük müdür. Sadece dile dikkat etmek bile işin yüzde 60'ı ve 70'idir. Meseleyi bir iktidar hesaplaşmasına dönüştürerek çözüm sürecine destek verdiğinizi söyleyemezsiniz.
SÜRECİ SABOTE EDENLER SURİYE'DEN GELİYORLAR
PKK meselesinde işin Suriye boyutu var. Türkiye'de başlayan çözüm sürecini sabote etmeye kalkanlar Suriye kanadından geliyor. Türkiye'ye karşı hesabı olan herkesin bir şekilde yatırım yaptığı bir organizasyona şahidiz.
HATAY'DAN AŞAĞISINA BAKMA DEMEK İSTENİYOR
Önümüze gelen nokta şu: Kandil 'in iç dengeleriyle ilgili pekçok analiz yapılabilir, Avrupa boyutuyla ilgili analiz yapılabilir. Temel mesele Paris'teki infazlardan sonra çok net bir şekilde görüldüğü gibi toplumda sağduyulu çözüm sürecine destek veren güçlü bir ses var. Burada Türkiye'nin önüne koyulan fotoğraf şuydu: Şemdinli'nin ötesine geçme, Hatay'ın aşağısına bakma, Edirne'nin ötesine gitme... Arap baharında Kürtler bölgede yükselen değerlerden bir tanesidir. Kürtler üzerinden şiddet gruplarını bölgenin hakimi kılarak, elde edilen kazanımların ipotek altına almak ve başka mecralara akıtma şeklindedir.
ŞİDDET YOLUYLA ELDE EDİLECEK BİR ŞEY YOKTUR
Türkiye, Anadolu'ya ve Mezopotamya'ya barış ve huzuru getirecek potansiyele sahiptir. Bugün Kürtler ne Anadolu'dan ne de Mezopotamya'dan uzaklaşmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti içerisindeki bütün vatandaşlarımızın milli birlik ve kardeşlik projesi çerçevesinde temel hak ve hürriyetler devletin gündemindedir. Bu artık bir devlet projesidir. Şiddet yoluyla elde edilecek artık bir şey yoktur.
FEDERASYON TÜRKİYE'NİN EKSİKLİĞE DEĞİLDİR
Bir siyasal modeli niçin savunursunuz? Elde etmek istediğiniz hakları almak anlamında savunursunuz. Bugün Türkiye'deki demokratikleşme ivmesi çok daha büyük ve gerçekçi haklar sunmaktadır. Türkiye'nin eksikliği federasyon olmamasından değil demokratik standartların düşük olmasındandı. Şimdi demokratik hakların standartların yüksekliği istenilen haklardan çok daha geniş bir şey sağlıyor zaten.
BU DÜZENİN DOĞUM BELGESİ YENİ ANAYASADIR
Türkiye'nin eski düzenine ait uygulamaları geride bırakacak, Türkiye'yi şimdikinden çok daha demokratik standartlara çivileyecek temel zemin anayasadır. Bu bir hukuk tartışması değil siyaset ve ahlak tartışmasıdır. Yetki millete mi aittir, yoksa başka kurumlar elinde midir? Türkiye hep ikincisini yaşadı. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu bir düzene geçmemiz gerekiyor. Bu düzenin doğum belgesi yeni anayasadır.
TÜRKİYE BİRİKİMİYLE ANAYASAYI 1 AYDA YAZAR
CHP anayasada 'bize süre biçilmesin' diyor. 1 senedir yürütülen çalışmalarda muhalefet partilerin ve özellikle CHP'nin engelleyici rolünden başka bir şey göremedik. Millet 'anayasa ne oldu?' diye soruyor. Türkiye bu birikimiyle bu anayasayı 1 ayda yazabilir.
4. YARGI PAKETİNDE GENEL AF DİYE BİR ŞEY YOK
4. Yargı Paketi'nde genel af diye bir şey yok. Genel af diye bir gündem yok. Burada peyderpey demokratikleşme standartlarının yükseltilmesi var. İleri birtakım adımlar görebiliriz. Deniliyor ki, 'Kürt kimliği anayasada yazılsın'. Çağdaş bir anayasa etnik kimlikten uzak yazılan bir anayasadır. Geçmişte Kürt, Müslüman, liberal kimliği dışlayıcı, şekilde işlevselliştirildiktçe dengesizlik ortaya çıktı. Çağdaş bir anayasa vatandaşlık esasında düzenlenmiş bir şeydir, kimlik ve etnik vurgudan uzaktır. Vatandaşlık tanımı etnik kimlik koalisyonunu içermez.
BİZ TEMASLARI 'GÖRÜŞME' OLARAK NİTELİYORUZ
Bugün Başbakanımız söyledi. Biz meşruiyet dışında hiçbir şey yapmıyoruz. Yaptığımız şey devleti hukuk ve demokratik olarak kurmuşsak, normal bir devlet sınırında nasıl hareket edilmesi gerekirse onu yapmaya çalışıyoruz. Biz aslında işimizi yapıyoruz. MİT ve devletin başka kurumları işini yapıyor. Türkiye'de devlet kendini tasfiye etti başka bir şeye dönüşmek için müzakere yürütülüyor cinsinden bir dil kullanılıyor. Biz bu kaosa bile izin vermemek için MİT'in İmralı'da yaptığı temaslara biz 'görüşme' adı veriyoruz. Her terörist faaliyet Türkiye'nin demokratikleşmesini, zenginleşmesini, hukuk nosyonunu tehdit etmektedir. Bundan Kürt de, Türk de nasibini alıyor.
MİLLETE RAĞMEN MİLLETTEN GİZLİ BİR ŞEY OLMAZ
Vatandaşlarımız şundan emin olsunlar, AK Parti iktidarında millete rağmen, milletten gizli, halkın bilmediği hiçbir şey yapılmaz. AK Parti hükümetinin iş yapma kriteri, her kritik süreçte millete bilgi arzedilir. Halk bu yetkiyi vermemiş olsa kimsenin bu yetkiyi kullanmaya hakkı yoktur. Halk adına yapılan işten halkın haberinin olmaması diye bir şey sözkonusu değildir. Bu yeni bir süreç değildir, önceki sürecin devamıdır. Milli birlik ve kardeşlik sürecinin içinde bir süreçtir.
CENAZE TÖRENİNDEKİ PROVOKASYONLARA DİKKAT
Ne zaman Türkiye bir çözüm sürecine kavuşmak için bir adım atmışsa hemen bildik provokasyonlar devreye girmiştir. Yine bildik bir durumda karşı karşıyayız. Bu sefer vatandaşlarımızdan sağlıklı bir şekilde bu provokasyonla tebliğ edilmek istenen şeyi tebellüğ etmediler. Netice itibarıyla süreç devam ediyor. Başbakanımız süreci sabote etmek isteyenlere açık mesaj vererek yürümeye devam etti. Provakatörlerin, sabote etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürecek şey yeni bir halka eklemek. Bu cenazeye katılanlar veya katılmayanlar hiçbir şekilde zarar görmesinler. Tunceli'de, Diyarbakır'da yapılacak cenaze töreninde bu oyuna gelmemek lazımdır. Biz birtakım kötü ajanda sahiplerin aynı işleri yaparak aynı sonuçlara ulaşmasına imkan vermeyelim.