BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

PKK askere nasıl tuzak kurdu?

PKK itirafçısı, kurduğu hain tuzakları anlattı ve pişmanlığını dile getirdi...

Abone ol

PKK itirafçısı, bir çok askerimiz şehit verdiğimiz mayınlı ve bombalı saldırıların nasıl yapıldığını ve bunlarda kullanılan patlayıcıların nasıl taşıyıp hazırladıklarını anlattı.

Bingöl'ün Karlıova İlçesi'ne bağlı Ciligöl Köyü'nde doğan lise mezunu Hilmi B., 2000 yılında pasaport aldıktan sonra çalışmak için Bosna- Hersek'e gitti. İnsan kaçakçıları vasıtasıyla yasadışı yollardan Hollanda'ya giren Hilmi B., 8 ay kaldıktan sonra yine yasal olmayan yollarla Almanya'ya geçti. Almanya'da iltica talebinde bulunan ve Chemnis iltica kampına gönderilen Hilmi B., burada bir süre bekledikten sonra başvurusuna yanıt alamayınca, kamptaki PKK'lılarla temasa geçti. Chemnis kampından ayrılan Hilmi B., Hollanda'nın Rejveg şehrinde 10 günlük gençlik kampına katıldı. Daha sonra Rejveg'e 2 saat uzaklıktaki başka bir kentte 2.5 aylık yoğunlaştırılmış eğitim kampında yer alan Hilmi B., sahte bir pasaportla Suriye'ye giderek örgütsel faaliyetlere katılmaya başladı. Yaklaşık iki ay Suriye'de kalan Hilmi B., daha sonra Kuzey Irak'a geçerek, 3 yıl boyunca örgütsel faaliyetlerde bulundu. Hilmi B., 2005 yılı Ağustos ayında yine yasadışı olarak Türkiye'ye geçerek Bingöl'de örgüt faaliyetlerini yürütmeye devam etti. PKK'nın sözde Erzurum Eyaleti'nde yaşadığı olaylardan sonra gizli bir şekilde ailesini arayarak, kaçmak için fırsat kolladığını anlatan Hilmi B., 25 Eylül 2006'da ağabeyiyle birlikte Bingöl Emniyet Müdürlüğü'ne giderek teslim oldu. Yayladere İlçesi'nde çıkan çatışmada 3 teröristin öldürülmesinden sonra techizatıyla birlikte güvenlik güçlerine teslim olan ‘Ferhat’ kod Hilmi B., PKK'nın içinde bulunduğu durumu tüm çıplaklığıyla anlatmayı görev saydığını bildirdi.

‘KÜRDİSTAN HAYALİ BOŞMUŞ’
Tutuklanan ve Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde ömür boyu hapis istemiyle yargılanan Hilmi B., avukatıyla birlikte verdiği ifadede pişmanlıklarını şöyle dile getirdi:

Çok küçük mevzulardan dolayı yüzlerce insanın içerisinde hakaret ediliyor. Bir kadınla 3- 5 saniye göz göze gelmen ya da karşılaştığında gülümseyerek hal hatır sorman, uzun yıllar hizmetin olmasına rağmen hastalığından dolayı bir saatlik nöbete gidemeyeceğini söylemen durumunda senden şüphelenilir. Kuzey Irak'tan Türkiye'ye geçtikten sonra Bingöl ilinin de içinde bulunduğu sözde Erzurum eyaleti bölgesine geldiğimde karşılaştığım olaylar, beni örgütten soğuttu ve kopma noktasına getirdi. Özellikle erzak almak için gittiğimiz bir köyde, 30 yaşlarındaki birinden elindeki sebzeleri istediğimizde, bizi önemsememesi üzerine ‘Sen bizi tanıyor musun?’ diye sorduğumuzda, ‘Hayır, tanımıyorum’ dedi. Köylünün ‘Siz nerede oturuyorsunuz ki’ demesi, herşeyi orada bitiriyordu. Gözleri görmeyen bir yaşlı bir köylüye, köyde durumların nasıl olduğunu sorduğumuzda ‘Önceden kurt ile kuzu beraber otlardı. Allah onların belasını versin. Şu terör örgütü çıktı çıkalı, kimsede huzur bırakmadı’ demesi beni taş etmişti. 30 yıldır Kürdistan diye bir hayal peşinden koşanlara ve onların ardından gidenlere o an yaşananları göstermek için neler vermezdim. Bu kör insanın bile gördüğü gerçekleri, gözüm açık diye yaşayan bazı sözüm ona insanlar göremiyorlar mı? Bunu görmemek asıl körlük değil mi? Yaşananlar, aç susuz günlerce, aylarca, yıllarca dağlarda ömrümüzün çürüdüğünü görmenin en güzel örneğiydi. Artık kapısını çaldığımız evlerden avucumuzu göstererek istediğimiz yiyeceklerin bile verilmeyerek kapıların yüzlerimize kapandığını görmek, en acı örneklerden biridir. Bu şartlar, ‘onur’ denilen şeyin bazen kendisini sakladığında dağlarda vurduğumuz domuz, yakaladığımız yılan, kaplumbağa gibi hayvanları bile yediriyordu. Örgütten kaçmama yakın bir tarihte vurduğum bir ayıyı bile yemek isteyen arkadaşlara artık silah çekerek, bu kadar da insanlıktan çıkmanın olamayacağını söyledim. Bu yoldan dönmek için tüm imkanlarımı kullanmaya karar verdim. Hele o kış üstlenmesinin yaşandığı 5 metrekarelik toprak altına kazılmış karanlık bir sığınakta aylarca günışığı bile görmeden 10- 15 kişiyle yaşamanın ne olduğunu hiç kimse bilemez.”

ASKERE TUZAK KURARKEN BAŞPARMAĞI KOPTU
Diyarbakır H Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan itirafçı Hilmi B., bubi tuzağı kurmak isterken elinde patlaması sonucu başparmağının yarısını kaybettiğini söyledi. Sözde Erzurum eyalet grubuna dahil olmak için 2005 yılı Haziran ayında 11 kişilik bir ekiple, yanlarına 7- 8 kilo C- 4 plastik patlayıcı, 200 elektrikli fünye, 40 kadar el bombası ve bir B 7 roketatar alarak Türkiye'ye giriş yaptıklarını itiraf eden Hilmi B., 16 Eylül 2005 günü eşyaları 3 ata Sevdin Deresi'nde yükleyerek dağlara doğru yola çıktıklarını anlattı. Hilmi B., “Atların izlerini temizleyerek gittiğimiz bir sırada 7- 8 el silah sesi duyduk. ‘Çektar’ kod adlı terörist bize kaçmamızı söyledi. Benim sırt çantam ile hücum yeleğim atların üzerinde kalmıştı. Burada çıkan çatışmada Çektar’ın öldüğünü sonradan öğrendim. Hatta benden haber alınmaması üzerine Çektar ve benim fotoğrafımı internet sayfasına atarak, ROJ TV haberlerinde de öldüğümüz bildirilmiş. Cep telefonu ile köydeki evimi arayarak sağ olduğumu söyledim. Bundan sonra da zaman zaman evi aramaya başladım” diye konuştu.

‘TÜP İÇERESİNE C-4 YERLEŞTİRDİK’
Yine bu dönemde ‘Hebat’ kod adlı teröristin, Bingöl merkez Yolçatı- Sancak Karayolu'na tüp içeresinde C- 4 patlayıcı madde destekli bomba düzeneğini hazırlayarak yerleştirip gömdüğünü söyleyen Hilmi B., şunları anlattı:

“Yaklaşık bir hafta kadar yol üzerinden geçecek askeri araçları beklemiş. Yağmur yağınca tüp içeresine hazırlanan düzeneği almak için yola inerken bir askeri birliğin tüpü ve düzeneği bulunduğu yerden çıkarmaya çalıştıklarını görmüş. Telsiz kumandalı olan tüpü patlatmaya çalışmış. Ancak askerler daha önce düzeneği etkisiz hale getirdiği için eylemi gerçekleştirememiş.

Bir başka gün ‘Sekeft-Mardin’ kod adlı örgüt mensubu ile birlikte askeri birliklerin geçişi sırasında patlatılmak üzere piknik tüpü üzerine C-4 ve fünye yerleştirdik. İki terörist düzeneği Yolgüden Köyü'ne gömmeye gitti. Düzeneği yola döşedikten sonra 3 gün civarında beklemişler ve 2005 yılının Ekim aylarında askeri birlik, yoldan geçmekteyken gömdükleri bomba düzeneğini patlatmışlar. Eylemi gerçekleştirdiklerini ve patlamanın askeri aracın arka tarafında hasar meydana gtirdiğini, çok sayıda yaralı olduğunu anlattılar. Bu tip hazırlanan bombalar, genelde ses getirici eylemlerde, saklandıkları yerden çıkartılarak kullanılır. Yaylıdere’de 25 kilo C-4, B-7 Roketatar, 1 kanas, 1 Bixi ağır silahlar, patlayıcı madde, korteks ve 100 kadar fünye bulunmaktadır.”