Yabancıların çıkışına karşılık yerlilerin döviz satışı, piyasaların daha da kötüleşmesini sınırladı.
Abone olGeçen hafta yabancıların 2.5-3 milyar dolarlık çıkışına karşılık yerlilerin döviz satışı, piyasaların daha da kötüleşmesini sınırladı. Bu hafta da piyasaların yönünde yerlilerin tavrı belirleyici olacak
Türkiye finansal piyasaları 2001 krizi sonrası epey imtihandan geçti. 2001 Temmuz'unda iki bakan arasındaki gerginlikte, Ecevit'in rahatsızlığında, ABD'nin Irak'ı işgal etmesinde, İmarbank'a el konulduğunda toplam faturanın 6.5 milyar dolara vardığını öğrendiğimizde, ABD Merkez Bankası FED'in 2004'te faizleri artırmaya hazırlandığında olduğu gibi. Piyasalar, bazısı ciddi dalgalanmalarla bütün bu testlerden başarıyla geçti. Belki uçurumun eşiğine gelindiğini hissettiğimiz anlar oldu. Ekonominin ana rotasından çıkmakta olduğunu tartıştığımız günler de. Ama 2001 sonrası başlayan krizden çıkış ve ekonomide toparlanmaya paralel faizin ve döviz kurunun düşüşü, eurotahvillerde değerlenme, borsada artış şeklinde kendini gösteren uzun vadeli olumlu konjonktür devam etti. Piyasalar bu testleri hep aştı ve yaklaşık 4.5 yıldır devam eden olumlu bir konjonktür ortaya koydu.
Dövizcilerin etkisi
Bunda da, tek başına iktidarla siyasi istikrarın sağlanmış olması, uluslararası likiditenin bolluğu ve gelişmekte olan ülkelere para akışının hızlanması, AB ile müzakere sürecine girilmesi, IMF ile programa devam edilmesi etkili oldu. Ekonomide, siyasette ve AB yolunda ana rotadan sapma olmayınca, özellikle yurtdışı kaynaklı her türbülans yaşanmasında kurlar da yükseldi. İşte yükselen bu kurları yurtiçi yerleşik yatırımcılar bir satış fırsatı, dövizden liraya geçmek için iyi bir olanak olarak gördü. Yerli kişisel ve tüzel kişilerin bu satışları da, Merkez Bankası'- nın müdahalesi olmaksızın türbülansların az hasarla atlatılmasını sağladı. Bitişikte bu türbülans tarihleri ve dört ana yatırım aracında meydana getirdiği dalgalanma görülüyor. Tabloda yer almayan, yerlilerin ne kadar döviz sattığı. Onu da burada ekleyelim. Yerliler birinci türbülansta 1.42, ikinci türbülansta 2.12, üçüncü türbülansta 2.37 ve son türbülansta 4.05 milyar dolarlık satış yaptı. Son türbülans 2 Mart'tan başlıyor ve yerlilerin satışları 14 Nisan'a kadar devam ediyor. Daha sonrasında 2 milyar dolarlık artış var yerlilerin döviz mevduatında.
Yerliler yine sattı
Geçen hafta yaşananları da son türbülans çerçevesinde değerlendirmek mümkün. Haftanın başından sonuna kadar döviz dışındaki piyasalar satış ağırlıklıydı. Hazine faizleri yarım puan yükselirken eurobondun değeri yüzde 2.5 düştü. Dolardaki artış yüzde 5.9, Euro'daki artış yüzde 7.7 olurken borsada hisse senetleri yüzde 5.0 değer kaybetti. Dövizde ise yabancıların alımları karşısında yerlilerin satışları olmasaydı kur daha yukarılarda bir yerde denge bulabilirdi. Haftanın toplamında ise bankacıların tahmini Türkiye'den yabancı çıkışının 2.5-3 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği yönünde. Eğer bu rakam doğru çıkarsa, kriz sonrasının en büyük kâr realizasyonu demek.
Bozulmaya 11 neden
Ne oldu da piyasalara bu kadar güçlü satış dalgası geldi? Neden tek değil. Son türbülansı diğerlerinden ayıran temel fark da burada. Diğer üç türbülansa göre tek nedeni yok. Hatta dış piyasalardaki bu ana neden yanında çok sayıda iç neden ve başka nedenler de var. Hemen hemen bütün olumsuzluklar bir araya gelmiş gibi bir görüntü var. Sıralayalım.
Global likidite ılımlı bir şekilde değişiyor. Likiditenin artış hızı yavaşlıyor. Faizler yükseliyor. Borsalarda da düşüşler var.
Global likiditenin risk alma iştahında belirgin bir azalma yok. Ama geçmişe göre seçici davranışlar ön plana çıkmaya başladı. Özellikle cari açığı yüksek ülkelerden, siyasi belirsizlikleri artacak ülkelerden kaçış eğilimi dikkati çekiyor.
İran'ın ABD ve Batı ile krizi tırmanıyor.
Petrol fiyatları yükseliyor. Altın başta olmak üzere diğer emtia fiyatlarının rekor düzeylere yükselmesi global enflasyonda yükselme korkusunu beraberinde getiriyor.
Türkiye'nin cari açığı tırmanıyor.
En iyi olduğumuz alanlardan alanlardan biri enflasyonda yeni bir risk ortaya çıktı. Nisan ayından sonra mayıs rakamlarının nasıl çıkacağı büyük önem taşıyor.
Merkez Bankası'nın atama süreci, ilk faiz toplantısında faizi düşürme kararı alması ve sonrasında enflasyondaki çıkış kredibilite kaybına ve güven azalmasına yol açtı.
Sosyal güvenlik reformunun, özüne ilişkin bazı gerekçelerle Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi özellikle yabancıların ileriye yönelik beklentilerini değiştirdi. Reformun akibetinin ne olacağı şimdilik bilinmiyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim takviminin giderek yaklaşması siyasi tansiyonu ve belirsizliği artırıyor.
IMF'nin borçalarını ödeyerek Türkiye'den erken gönderilmesi hem IMF programı çabasını zayıflattı hem de erken seçimi çağrıştırdı.
Yabancı bankalara stopaj sorgusu da bonoda satışları tetikledi.
İşte geçen haftayı 2001 sonrası piyasa gelişmelerinden farklı kılan, bunca olumsuzluğun bir araya gelmesi.
Haber: Abdurrahman Yıldırım,
Kaynak: Sabah