BIST 10.025
DOLAR 35,21
EURO 36,74
ALTIN 2.964,64
HABER /  GÜNCEL  /  EĞİTİM

PISA nedir? Türk işi PISA yapalım!

Habertürk Gazetesi Eğitim Yazarı Pervin Kaplan, MEB Müşteşar Yardımcısı Salih Çelik'in PISA'yla ilgili açıklamalarını eleştirdi.

Abone ol

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik'in katıldığı bir toplantıda PISA sonuçlarının “çok önemsenmeyebileceğini” zaten bizim eğitim sistemimize de uygun olmadığını yönündeki sözleri Habertürk gazetesi yazarı Pervin Kaplan'ın köşesine konu oldu.

"Gerçekten durum böyle mi?" sorusunu soran Kaplan, PISA'yla ilgili şunları yazdı.

Gelin önce PISA’nın ne olduğuna bakalım.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Programme for International Student Assesment- PISA) 3 yılda bir tekrarlanır, başta 34 OECD ülkesi olmak üzere 65 ülkeden 15 yaşındaki gençler değerlendirilir. Bir yarışma ya da sıralama sınavı değildir. Öğrencilerin matematik, okuma ve fen bilimleri alanında temel bilgi ve becerilerini ölçer. Türkiye PISA’ya 2003’ten bu yana katılıyor. En son PISA 2012 verilerine göre Türkiye matematikte 44., okumada 42., fende 43. sırada.

Öğrenciler 6 düzey halinde değerlendirilir.

Birinci düzeyde en basit metindeki bilgiyi bulmaları beklenir. Mesela grafikteki bilgiyi görmeleri beklenir. Bizim çocukların yüzde 15’i daha ilk aşamada elenir.

İkinci düzeyde bir metni okuduklarında anlamaları ve sonuç çıkarmaları istenir. Sorulardan biri şöyledir:

“Helen bisikletiyle ilk 4 kilometrelik yolu 10 dakikada alıyor. Ardından 5 dakikada 2 kilometre daha gidiyor. Seçeneklerden hangisi gerçek durumu gösterir?” Bizim çocukların yüzde 42’si bu sorulara yanıt veremiyor. Bu da en temel bilgi ve becerileri okumakta zorlandıklarını, en temel düzeyi aşamadıklarını gösterir.

Üçüncü düzeyde metin ve kavramlar arasında ilişki kurabilme, çıkarım yapabilme, karşılaştırabilme gibi yetenekler ölçülür. Örnek soruda bir tabloda 4 araba modelinin yılı, fiyatı, kilometresi ve motor kapasiteleri verilir ve motor kapasitesi en düşük modelin hangisi olduğu sorulur. Bizim çocukların yüzde 67’si bunu yanıtlayamıyor.

Dördüncü düzeyde hipotez oluşturup metindeki bilgileri kullanarak sonuç çıkarabilen öğrenciler belirlenir. İşte örnek bir soru: Bir döner kapı eşit 3 parçadan oluşuyor. 1 dakika içinde tam dönüşünü 4 kez yapıyor. Kapının her bölümüne en fazla iki kişi girerek kapıdan geçebiliyor. 30 dakika içinde bu kapıdan en fazla kaç kişi geçebilir? Bizim çocukların yüzde 84’ü bunu yanıtlayamıyor.

5. ve 6. düzey becerilerine sahip olan çocuklar sizin “beşeri sermayenizi” oluşturur. Onlar geleceğin bilim insanlarıdır.

Bakın beşinci düzey sorularından biri: Japonya’nın en ünlü volkanlarından Fuji için yürüyüş parkuru gidiş 9, dönüş de 9 olmak üzere 18 kilometre. Toshi, buraya saatte 1.5 kilometre hızla, aşağıya da iki kat hızla yürüyerek turu tamamlayacağını varsayıyor. Saat 20.00’de başladığı yere dönebilmesi için yürüyüşüne saat kaçta başlamalı?

Bizim çocukların yüzde 94’ü bu soruyu yanıtlayamıyor. Doğru yanıt oranı ancak yüzde 6. Şanghaylı çocuklarda ise başarı yüzde 55.

En üst altıncı düzeyde öğrenciler birden fazla metinden çıkarım yapabiliyor, soyut kavramları anlıyor, bir metin içinde yer alan bilgileri bulabiliyor.

İşte örnek sorulardan biri:

Helen’in evden nehire bisikletle gidişi 4 kilometre ve 9 dakika sürüyor. Dönüş için 6 dakika süren 3 kilometrelik kestirme yolu kullanıyor. Helen’in nehire gidip dönüşteki ortalama hızı kaç kilometre oldu?

Bizim çocukların başarı oranı yüzde 1. Bu soruyu bizim çocukların yüzde 99’u yanıtlayamıyor. Bu oran Şanghaylı çocuklarda yüzde 31.

Şimdi MEB yetkilileri bu tür benzer soruların eğitim sistemine uymadığını söylüyor. Doğrudur; kazanımların sorgulandığı bu sorular bilgi ezberlenerek çözülmez. Bilgiyi kullanmak gerekir.

Ülkeler PISA’ya gönüllü katılıyor. Çünkü sonuçların eğitim sistemlerinin kalitesini ve eksikliklerini gösterdiğini biliyorlar. Bu sonuçları daha sonra reform için kullanıyorlar. Türkiye ise bu verileri neredeyse hiç kullanmayan ülke.

Zorunluluk olmadığı için istemezse Türkiye PISA’ya katılmaz. Hatta “Türk usulü bir PISA” oluşturur. Sonuçlarını da tıpkı TEOG sınavlarında yaptığı gibi gizler. Böylece eğitim sisteminde “kaliteyi sorgulamak” için ortada veri olmayacağına göre kimse de eğitim sistemini eleştiremez.