BIST 9.916
DOLAR 35,16
EURO 36,61
ALTIN 2.968,07
HABER /  GÜNCEL

Petrole alternatif yakıt..

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde 40 kişiden oluşan bir ekip, petrole alternatif bir yakıt geliştirmek için çalışıyor.

Abone ol

Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Kimya Metalürji Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü'nde yaklaşık 40 kişiden oluşan bir ekip, bor bileşiklerinden petrole alternatif bir yakıt geliştirmek için çalışıyor. Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sabriye Pişkin, yaptığı açıklamada, petrol ürünlerine alternatif olarak yakıt piline gerekli hidrojenin üretimi için başlatılan iki projeden birinin, geliştirilen güneş piliyle suyun elektrolizi yoluyla hidrojen üretimi, diğerinin ise bölgesel enerji kaynağı olan doğal hidrojenin elde edilmesi olduğunu belirtti. Prof. Dr. Pişkin, Devlet Planlama Teşkilatı'nca desteklenen ikinci proje kapsamında, sodyum bor hidrürden hidrojen elde ederek, bunu yakıt hücreleriyle (pilleriyle) enerji üretiminde kullanmayı amaçladıklarını bildirdi. Hidrojenin araçlarda kullanılması konusunda başta Japonya ve ABD olmak üzere birçok ülkede çalışma ve çeşitli uygulamalar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Pişkin, ''Bunların maliyeti yüksek. Biz düşük maliyetli ve verimli bir teknoloji geliştirmek, bunu toplumun pratik olarak kullanabileceği hale getirmek istiyoruz'' dedi. Prof. Dr. Pişkin, borun enerji kaynağı olmadığını, ancak sodyum bor hidrürden hidrojen sağlandığını ifade etti. Hidrojenin patlayıcı özellik taşıdığını anımsatan Prof. Dr. Pişkin, sodyum bor hidrürden elde edilen hidrojenin ise tehlikesinin bulunmadığını söyledi. Prof. Dr. Pişkin, ''Örneğin bir otomobilde, sodyum bor hidrür konulan deponun musluğu açıldığında hidrojen çıkışı olur, musluk kapandığında hidrojen kesilir. Taşıma ve kullanım açısından hiçbir sakıncası yoktur'' diye konuştu. Enerjiyi depolamak ve gerektiğinde kullanacakları bir teknoloji üzerinde çalıştıklarını anlatan Prof. Dr. Pişkin, ''Proje 3 temel bölümden oluşuyor. Bunlar sodyum bor hidrür üretimi, bor hidrürden hidrojen üretimi ve hidrojenden enerji elde edilmesi'' dedi. -ARAÇLAR İÇİN TASARLANAN SİSTEM- Prof. Dr. Pişkin, araçlar için tasarladıkları sistemde, yakıt deposuna konulacak yüzde 35'i sodyum bor hidrür, yüzde 60'ı su, yüzde 5'i de sodyum hidroksitten oluşan karışımın sağlayacağı hidrojenin, yakıt hücresinde elektrik enerjisine çevrileceğini kaydetti. İçten yanmalı motorlarda elde edilen enerjinin yaklaşık yüzde 35'inin işe dönüştürülebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Pişkin, bu sistemde elde edilen enerjinin, elektrik motoru ile kullanılması halinde verimliliğinin yüzde 80 seviyesine çıkacağını söyledi. -''ORDU VE OTOMOTİV SANAYİİ YAKINDAN İLGİLENİYOR''- Prof. Dr. Pişkin, hidrojenin, dizel ve benzinli motorlarda küçük maliyetli basit bir değişimle yakıt olarak kullanılmasının da mümkün olacağını belirterek, şunları kaydetti: ''İçten yanmalı motor yerine yakıt hücresiyle sessiz, çevre kirliliğine neden olmayan ve enerjiyi kayıpsız kullanan bir araç üretimi mümkün olabilir. Tabii bu, teknolojiyi geliştirmemizin yanı sıra otomotiv sanayiinin yapacağı yatırıma da bağlı. Projeyle ordu ve otomotiv sanayii yakından ilgileniyor. Resmi bir protokol yok ama birkaç otomotiv firmasından 'bunu bizim araçlarımızda kullanabilirsiniz' yönünde teklif geldi.'' Yöntemin birçok alanda kullanılabileceğini de ifade eden Prof. Dr. Pişkin, ''Bu teknoloji herhangi bir makineyi çalıştırmaktan mutfakta yemek pişirmeye kadar her şeyde kullanılabilir. Çünkü elektrik enerjisi elde edilebiliyor. Üretilen teknoloji, küçük enerji kaynağına ihtiyaç duyan bilgisayarlardan, evlerin kendi enerjilerini üretmelerine olanak veren yakıt pillerine kadar geniş bir enerji ihtiyacına cevap verecektir'' dedi. -''PETROLE TEK ALTERNATİF''- Prof. Dr. Sabriye Pişkin, fosil yakıt rezervlerinin belirli bir ömrü kaldığını, Türkiye'nin de petrol konusunda dışa bağımlı olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: ''Petrolün yerini alabilecek görünür tek alternatif hidrojen enerjisi. Hidrojen içeren bor bileşiklerinin yakıt hücrelerinde kullanımının geliştirilmesi, Türkiye için büyük bir itici güç oluşturabilir. Çünkü Türkiye, dünya bor rezervinin yaklaşık yüzde 63'üne sahip. Bu zenginliği kullanabilir ve teknolojimizi geliştirirsek, büyük başarı kazanabiliriz.'' Prof. Dr. Pişkin, projenin 3 yıl içinde tamamlanacağını sözlerine ekledi.