BIST 9.420
DOLAR 34,43
EURO 36,36
ALTIN 2.831,94
HABER /  GÜNCEL

Petrol şahane gerisi hikaye

Irak'ta kitle imha silahı bulamayan Amerika teselliyi petrolde buldu. Huzur ve istikrar ise hak getire...

Abone ol

20 Mart 2003'te başlayan ve 1 Mayıs'ta biten Irak Savaşı'nın bilançosunda artılarla eksilerin oldukça fazla olduğu göze çarpıyor. Ne Irak'ta kitle imha silahları bulunabildi ne de bu ülke ve bütün Ortadoğu'nun demokratikleşmesi sağlanabildi. Devrik lider Saddam Hüseyin'in bir operasyonla sağ olarak ele geçirildiği Irak'ta, huzur ve istikrar bütün çabalara rağmen bir türlü sağlanamıyor. Buna karşılık, Irak'ı anayasal düzene kavuşturma yolunda önemli adımların atıldığı gözleniyor. Amerika savaştan hemen sonra heryerin yağmalanmasına izin verdi. Bir tek yer hariç. O da Irak Petrol Bakanlığı. Bağdat'a varan Amerikan askerleri ilk olarak bakanlığı korumaya aldılar. Amarika'dan getirilen mühendisler petrolün günlük üretim kapasitesini artırma telaşına düştüler. Irak'ta alt yapı telefon elektrik ve yol için ihaleler açılmamışken petrol kuyularının korunması ABD'nin öncelikli hedefleri oldu. Kürt grupların bağımsızlık istekleri şimdilik yüksek sesle dile getirilmese de ileride bunun tekrar gündeme getirileceğinden kuşku duyulmuyor. Şiilerin de Kürtlerin federasyon üzerinden Irak'ta örtülü bir şekilde egemen olmasından gizliden gizliye rahatsızlık duyuyor. Sözün özü Irak'ta yeni oluşturlmaya çalışılan düzen barış ve huzur yerine kin ve nefret tohumları ektiriliyor. Siyasi gözlemciler, ABD ve İngiltere yönetimlerinin savaş gerekçelerinin asılsız olduğunu vurgulayarak, Irak'ta kitle imha silahına rastlanmadığı gibi Saddam Hüseyin rejiminin Usame Bin Ladin liderliğindeki El Kaide terör şebekesiyle bağlantısının bulunduğunun da ispatlanamadığını hatırlatıyor. Savaşı haklı çıkarmak için belgelerin tahrif edildiğini, teoriye 'gerçek' damgasının vurulduğunu öne süren gözlemciler, "Daha Hans Blix başkanlığındaki BM uzmanları Irak'ta silah ararken ve BM askeri müdahalenin doğru olup olmayacağını tartışırken, Beyaz Saray kararını çoktan vermişti. Savaşın meşruiyeti ve devletler hukukuna aykırı olup olmadığı tartışması anlamını artık kaybetti" görüşünü dile getiriyorlar. Diplomatik kaynaklar, Irak'ta yapılan anketin sonuçlarının, ister istemez savaş öncesinin gelişmelerini hatırlattığını bildiriyor. Gözlemcilerin belirttiğine göre, Iraklılar'ın yüzde 43'ü 'savaş haksızdı' derken, yüzde 47'i ise 'savaşın gerekli olduğunu' düşünüyor. Durumlarının savaş öncesindekinden daha iyi olduğunu söyleyenler çoğunlukta, hayat normale dönüşene kadar Amerikalılar'ın Irak'ta kalmasını isteyenler de... Siyasi gözlemciler, kötümserlerin, tezlerini doğrulamalarının zor olmadığını, saldırı ve bombalı eylemlerle yerli ve yabancı ölülerin artmasının, bunun en bariz ispatı olduğunu kaydediyor. İlk adımların atılıp anayasa taslağının hazırlandığını ve ABD'nin, önümüzdeki aylarda yönetimin Iraklılar'a devredilip 2005'te hür seçimlerin yapılacağını duyurduğunu hatırlatan gözlemciler, "Bu vaatlerin ne zaman gerçekleşeceğini bekleyip görmek gerekecek. Ama Washington'un bu yolda pasif davrandığını kimse iddia edemez. Ama Irak'ın, daha uzun yıllar, Ortadoğu stratejisinin önemli bir öğesi olarak Amerikan nüfuzu altında kalacağı da kesin. ABD, işgalci devlet imajından kurtulup garantör sıfatıyla mevcudiyetini sürdürmek istiyor. Irak'ın geleceğinin BM'ye emanet edilmesinden sonra da ABD garantörlük rolünü sürdürmek isteyecektir. BM, güçlü bir devlet tarafından korunmadan Irak'ta görev almaya yanaşmayacaktır" ifadesini kullanıyorlar.