Bir gazetenin sizce yüksek traj yapabilmesi için nasıl bir yol izlemesi gerekiyor? Yalçın Pekşen anahtarın 'halka umut vermek' olduğunu belirtip, 'Posta'yı işaret ediyor.
Abone olAkşam Gazetesi yazarı Yalçın Pekşen "S.O.B." isimli bugünkü yazısında gazetelerin çok satması için gereken metodları veriyor. Pekşen, çok satan gazetelerin halkın nabzına göre davranarak prim yaptığını söylüyor. Buna Türkiye'den Posta'yı örnek gösteriyor. Pekşen şunları belirtiyor:
Yukardaki harflerin İngilizce'de açılımı 'Son of a bitch- O.... çocuğu'dur. ABD'nin en çok satan gazetelerinden USA Today'ın yaratıcısı Al Neuharth, anılarını anlattığı kitabının orijinaline 'Confession of an S.O.B.' -'Bir O.....Çocuğunun İtirafları' adını vermiştir. (Not:Türkçe çevirisinin adı 'Bir Basın Kralının İtirafları'dır. (Forum Yayınları, 1992)
USA Today'in ortaya çıkışından beri çok satan gazete yapmanın formülü biliniyor.
Al Neuharth'ın deyişiyle 'Kötümserliği bırak, okura umut pompala...'
Oysa o güne kadar gazeteciliğin kabul görmüş prensibi 'Kötü haber iyi haberdir' şeklindeydi.
Aynı görüş şöyle de ifade edilirdi: 'İyi haber kötü haberdir.'
Neuharth'ın formülü uzun zamandır bilinmesine karşın dünyanın saygın gazeteleri hala ikinci formüle sadık kalarak saygınlıklarını ve etkinliklerini sürdürüyorlar.
Dostlarının bile 'S.O.B.' adını taktıkları Neuharth'ın gazetesi ise sadece çok satmayı sürdürüyor.
Bu durumda ortada bir sorun var:
Bir gazetenin değer ölçütü nedir? Çok satması mı, saygınlığı ve etkinliği mi?
Yukardaki formüle göre çok satmak isterseniz saygınlığı bir kenara bırakacaksınız.
Etkin ve saygın olmak istiyorsanız, çok satmama riskini göze alacaksınız.
* * *
Son AB tartışmalarında bir kısım medyamızın, dünyanın gözü önünde cereyan etmiş bir olayı halka umut pompalar şeklinde ele almasının nedeni işte bundan kaynaklanıyor. Bunun bir nedeni iktidara yalakalık yapmaksa, diğer nedeni de okura hoş görünmek için umut pompalamak...
Zaten 90'lardan beri, basın dünyasında ortaya çıkan karmaşanın aslı-esası da budur:
'Okur' denilen velinimet sorun okumak istemiyor, sorunsuz bir dünyada yaşamak istiyor.
Gazetecilik ise gerçekleri yazmaktan geçiyor. Çünkü gazete aynı zamanda kamu hizmeti veriyor.
Şimdi ne yardan, ne serden vazgeçemeyenler, olayları okurun hoşuna gidecek hale getirmeye çalışıyorlar.
* * *
Konunun güzel bir örneği ülkemizden de verilebilir.
Bilindiği gibi uzun süreden beri en çok satan gazetemiz 'POSTA' gazetesi..
Neuharth'ın formüllerini uygulamış, halkın nabzını yakalamış bir gazete. Tirajı 500 binin üzerinde ve önde gelen gazetelerimize nal toplatıyor.
Gazetenin genel havası bir nevi 'Umurunda mı dünya?..' Dünkü sayısından örnekliyorum...
Birinci sayfada 'Muhteşem' yazı dizileri: 'Eşlerde cinsel uyumsuzluk' ve 'Ömrü uzatan diyet formülleri'...
Manşet haberleri:
'Fener 6 attı.'
'Of..Of Gülşen'in arabası...
'Kapış kapış Yılbaşı Piyangosu...'
Eski dostum Rıfat Ababay (Genel Yayın Yönetmeni) ve daha eski dostum Hasan Çakkalkurt (Yazı İşleri Koordinatörü ve yayın sahibi temsilcisi) okurun nabzını iyi tutuyorlar, ne yapıyorlarsa dürüstçe yapıyorlar.
Nal toplayan 'büyük', 'güçlü' ve 'en iyi' gazetelerimiz ise hem Posta'ya özeniyorlar, hem de saygınlığı kimseye kaptırmak istemiyorlar.
YAZI:AKŞAM