BIST 9.627
DOLAR 35,22
EURO 36,70
ALTIN 2.955,66
HABER /  GÜNCEL

Paşaları işte bu bavul yaktı!

Taraf'ın pimini çektiği bomba bugün Türkiye'nin gündemini darmadağın etti. İşte darbe planının tüm ayrıntıları;

Abone ol

Taraf Gazetesi'nin yayınladığı "Balyoz Darbe Planı" iddiası gündeme bomba gibi düşmüş, komuoyunu günlerce meşgul etmişti. Bugün polis kriminal şubenin verdiği raporla planın gerçek olduğunun tespit edilmesiyle birlikte düğmeye basıldı ve aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan, eski 1. Ordu Komutanı Ergin Saygun'un da bulunduğu 40'ı aşkın kişi gözaltına alındı.

İşte gözaltı dalgasına sebep olan "Balyoz Darbe Planı" iddiası:

1. BÖLÜM

2002 yılının son günleriydi. 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden yirmi iki yıl geçmiş, 28 Şubat 1997 postmodern müdahalesinin hedefi olan siyasetçilerin bir bölümünün kurduğu Adalet ve Kalkınma Partisi 3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına iktidara gelmişti.

Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir grup bu sonuçtan çok rahatsızdı. Bu grup, 12 Eylül’deki Bayrak Harekâtı’nı birebir model alan çok kapsamlı bir darbe planı için düğmeye bastı ve yaptığı çalışmaya Balyoz Güvenlik Harekât Planı adını verdi.

Balyoz, daha önce basına yansıyan Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz ve Eldiven kod adlı darbe planlarından farklı olarak, icra sürecinin bütün aşamaları en ince ayrıntılarına kadar tasavvur edilmiş bir darbe planı.

Her şey hazır ve kayıtlıymış

Bu planın her veçhesi bilgisayar ortamında belgelere dökülmüş durumda. Darbe hazırlık toplantılarının ses kayıtları, bu toplantılara katılan üst rütbeli muvazzafların ellerinden çıkma notlar, “çok gizli” kaydı altındaki resmî harekât emirleri, sıkıyönetim ve darbe zeminini hazırlama amaçlı Çarşaf, Sakal, Suga ve Oraj kod adlı eylem planları, darbe sırasında gerçekleştirilecek gözaltı ve el koyma süreçleri ile darbe sonrasında uygulanacak hükümet programı bu belgelerde en ince ayrıntısına kadar yer alıyor.

Ayrıca, darbe sırasında görev alacak personel ve sorumlulukları, gözaltına alınacak gazetecilerin ve darbecilerin öngördüğü bakanlar kurulunun üyeleri de bir bir listelenmiş.

5000 sayfadan çok belge var

Taraf Balyoz Darbe Planı’nın 2002 sonunda başlayan ve 2003 martına kadar süren çalışmalarının, basılı haliyle toplam beş bin sayfayı aşan belgelerine ulaştı. Bu belgeler arasında, “ıslak” yazışmalar, power point sunumları ve orijinal antetli askeri CD’ler var. Dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın, dönemin Harp Akademileri Komutanı Hava Orgeneral İbrahim Fırtına’nın ve Dönemin Donanma Komutanı Oramiral Özden Örnek’in imzasını taşıyan harekât planları ile Birinci Ordu Harekât Başkanı Kurmay Albay Süha Tanyeri’nin darbe hazırlıklarının konuşulduğu toplantıda aldığı özel notlar, darbe planının konuşulduğu kapsamlı bir toplantının kesintisiz ses kayıtları ve planın icra aşamasına geçtiğini gösteren çok kapsamlı fişleme tutanakları da bu belgeler arasında yer alıyor.

Taraf, 2004’te emekliye ayrılan Orgeneral Çetin Doğan önderliğinde yürütülen ve Kara Kuvvetleri’nin yanı sıra Hava, Deniz ve Jandarma’dan adları belirlenmiş personelin katılımı sağlanan darbe planının, Türkiye’nin sadece yakın geçmişine değil güncel meselelerine de ışık tutan ayrıntılarını bugünden itibaren okurlarına sunacak.

İzleyen paragraflarda, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir grubun sıkıyönetim ve darbe hevesini gerçekleştirebilmek için İstanbul’un büyük camilerinde Cuma namazı kılan cemaatin havaya uçurulmasından bir Türk askerî uçağının yine Türk askerlerince düşürülmesine varan bir dizi suçu nasıl planladığının ibretlik hikâyesini okuyacaksınız.

Org. Çetin Doğan’ın öncülüğünde

Balyoz Güvenlik Harekât Planı’nın bir babası varsa, o da dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan.

Doğan, AKP’nin iktidara gelişinden hemen sonra tüm birliklere tebliğ ettiği “Laik Cumhuriyet İlkelerine Karşı Son Zamanlardaki Davranışlar” konulu, belgesi Taraf’ta mevcut yazıyla doğrudan AKP’yi hedef alıyor.

Hükümeti devirme amaçlı girişimlere zaman kaybetmeden başlanması gerektiğini ifade eden Doğan, bu hedefe yönelik olarak, her yıl düzenlenen rutin Birinci Ordu Plan Seminerleri’nde değişikliğe giderek “iç tehdit” olgusunu dış tehdidin önüne alıyor ve söz konusu semineri de hazırlattığı darbe planını kamufle eden “jenerik bir senaryo çalışması” olarak lanse ediyor.

Rutin toplantıda örtülü görev

Ayrıntılarını yan sayfada yayımladığımız Balyoz Güvenlik Harekât Planı, Türkiye genelinde sıkıyönetim ilân edilmesi sonrasında yapılacak darbenin icraat yöntemini tarif ediyor ve 2 Eylül’deki Bayrak Harekât Planı’nın 2003 Türkiye’sine uyarlanması esasına dayanıyor.
Planın altında “Balyoz Sıkıyönetim Komutanı” unvanıyla imzası olan Orgeneral Doğan, yukarıda sözü geçen Birinci Ordu Plan Semineri’nin “kamuflaj” işlevini ve öncesinde yapılmasını emrettiği hazırlıkları şöyle anlatıyor:

“Balyoz Planı’nın, ‘Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’ isimli jenerik bir plan şeklinde oynanacağı plan seminerine kadar, irticai, yıkıcı ve bölücü gruplara ait mevcut tüm listeler ile teşkil edilecek olan özel görev timlerinin listeleri güncellenecek ve devamlı olarak güncel tutulacak. Buna paralel olarak, Balyoz Güvenlik Harekât Planı, ‘Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo’ isimli jenerik bir plan şeklinde, ‘GİZLİ’ gizlilik derecesinde ve özel olarak seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek.”

Bu ifadeler ve toplam 29 generalle 133 subayın katıldığı toplantı esnasındaki konuşmalar, söz konusu rutin seminerden bir “örtülü görev” çıkarıldığının da kanıtı.

12 Eylül’ü model aldılar

Taraf’ın, akışını gerek yazılı dökümden gerekse, bizzat Doğan’ın emriyle yapılan ses kayıtlarından takip ettiği 4-6 Mart 2003 tarihli Birinci Ordu Plan Semineri’nin bir “darbe provası” olarak cereyan ettiğini, seminer esnasında kurmay bir subayın sarf ettiği şu sözler de kanıtlıyor:

“12 Eylül darbesiyle ülke süt liman hale geldi. Şimdi böyle bir tehdidin ortadan kaldırılması için fazla uğraşa gerek yok. Yani kuvvetleri sağa sola göndermenin… Bana göre yapılacak en kolay hareket tarzı, 12 Eylül gibi bir harekâtın baştan itibaren organize edilmek suretiyle, bir anda söndürülmesine imkan sağlar diye düşünüyorum. Tabii, bunu burada söylemek istemedik ama sonunda bunu vurgulamaya çalışıyoruz.”

Sıkıyönetim uğruna katliam

Birinci Ordu Plan Semineri öncesinde hazırlanan hareket planları “Türkiye genelinde sıkıyönetim ilan edilmesi” ve “darbe için elverişli koşulların oluşturulması” hedeflerini taşıyor. Bu hedeflerle çok sayıda insanın ölmesine yol açabilecek, büyük tepki ve kaos yaratacak, Türkiye’yi Yunanistan’la savaşa sokabilecek eylemler öngörülüyor.

Bu planlardan biri “ÇOK GİZLİ” damgasını, Şubat 2003 tarihini ve Harp Akademileri Komutanı Hava Orgeneral İbrahim Fırtına’nın imzasını taşıyan Oraj Hava Harekât Planı.

Planın “Vazife” bölümünde aynen şöyle deniyor:

“Hava Kuvvetleri Komutanlığı olarak Türkiye genelinde sıkıyönetim ilan edilmesini sağlamak ve Sıkıyönetim Komutanlıklarının faaliyetlerinin başarıya ulaşmasını sağlamak maksadıyla; Yunanistan’la gerginliği artıracak ve irtica yanlılarını tahrik ederek TSK aleyhine faaliyetlere başlamalarını sağlayacak, envanterindeki mevcut silah sistemlerini kullanarak psikolojik etki yaratarak hükümet ve TBMM üzerinde baskı kuracak, personel görevlendirmesi yaparak Sıkıyönetim Komutanlıklarına destek verecektir.”

JETLER DÜŞÜRÜLECEK
AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA...

[PAGE]

Jetimizi düşürtelim ya da düşürelim

Oraj Hava Harekât Planı, “Türk Hava Kuvvetleri’nin Ege Denizi’ndeki uçuşlarının sayısının arttırılmasını” ve “Türk savaş uçaklarının Yunanistan tarafından engellendiğinin ve taciz edildiğinin gündeme getirilmesini” öngörüyor.

Oraj’ın “İcra” bölümünün tüyler ürpertici ikinci maddesi aynen şöyle:

“Emirle Ege uçuşları sırasında Yunan Hava Kuvvetlerine ait uçaklar taciz edilerek tahrik edilecek bir çatışma ortamı oluşturulacaktır. Mümkünse bir uçağımızın Yunan Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesi sağlanacak, bu gerçekleşmediği takdirde yeniden teşkilatlandırılan ÖZEL FİLO personelinden bir pilotun uygun zaman ve yerde kolundaki uçağa atış yapmak sureti ile kendi uçağımızın düşürülmesi sağlanacaktır. Uçağın, Yunan Hava Kuvvetleri tarafından düşürüldüğü yönünde medyada haberler yaptırılarak, AKP Hükümetinin bu konudaki acizliği ortaya konulacaktır.”

Ege’de savaş provokasyonu

Orja’nın devamında, Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getirebilecek gerilim planı şöyle ayrıntılandırılıyor:

“Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde ve özellikle Filolarda Yunan Hava Kuvvetleri’ne yönelik husumet ve gerginlik kontrollü olarak artırılacak, pilotların uçuşlarda daha agresif olmaları sağlanacaktır. Benzer olaylarda meşru müdafaa kapsamında atış dahi yapabileceği gayri resmi olarak pilotlara deklare edilecektir.”

Bu provokasyon havada devam ederken, Trakya sınırında gerginliğin arttırılması ve bütün bölgede seferberlik havası yaratılması da hedefleniyor:

“Gerginlik Trakya sınırında da arttırılacak, Trakya sınırına yakın bölgelerde devriye görevleri icra edilecek, Deniz Kuvvetleri ile Ege Denizinde sürekli müşterek eğitim yapılacaktır. Balıkesir, Bandırma, Çiğli, Çorlu ve Dalaman meydanlarında 24 saat esasına göre yerde uçak bekletilecek, en küçük olaylarda dahi scramble uçakları kaldırılacaktır. 134 üncü Filo K.lığı (Türk Yıldızları) iki günde bir sanayi odaları, iş adamları, barolar vb. davetlisi olarak farklı şehirler üzerinde gösteriler yapacak, halkın TSK’ne duyduğu sempati pekiştirilecek, gösteriler sırasında halka ve özellikle de çocuklara hediyeler dağıtılacaktır.”

Hava Müzesi’ne cübbeli baskın

Orja’nın Türk-Yunan gerilimi senaryosunu iç karışıklığa tahvil etme ve ordu ile “irticacı” tabir edilen kesim arasında çatışma ortamı yaratma amaçlı icra hükümleri, Fatih ve Kadıköy semalarındaki gösterileri de kapsıyor. Bu gösteriler ardından, “cübbeli, sarıklı, çarşaflı” gruplar oluşturularak Hava Müzesi’ne saldırılması planlanıyor:

“134’üncü Filo Komutanlığı İstanbul’da birer gün ara ile iki gösteri yapacaktır. İlk gösteri Kadıköy Meydanı üzerinde olacak ve büyük bir kalabalığın katılması sağlanacak İstanbul garnizonu içerisinde bulunan askeri öğrenciler ile er ve erbaşlar sivil kıyafetli olarak gösteriye katılacaktır. İkinci gösteri ise Fatih’te Çarşamba semti üzerinde gerçekleştirilecektir. Gösterinin yapıldığı gece yarısı cübbeli, sarıklı ve çarşaflı gruplar ellerindeki yeşil bayrakları ve molotof kokteylleri ile Hava Müzesini basarak müzedeki uçakları tahrip etmeleri sağlanacaktır.”

Şiddete şiddetle karşılık verilecek

Planın devamında şöyle deniyor: “3’üncü ve 8’ inci Ana Jet Üs Komutanlıkları başta olmak üzere tüm hava birlikleri nizamiyelerine şeriat isteyen gruplar tarafından saldırılar düzenlenecek, mülki amirlerin izinleri beklenmeden olaylara müdahale edilecek geçici süreler ile hava birlikleri etrafındaki bölgelerde sokaklarda, caddelerde ve çevre yolu ve karayollarında güvenlik bölgeleri oluşturularak denetim sağlanacak, arama yapılacak, şüpheli olduğu gerekçesi ile bazı şahıslar belli süreler alıkonulacaktır. Şiddet gösterenlere şiddetle cevap verilecek gerekli durumlarda silah kullanmaktan çekinilmeyecektir.”

Ankara Ticaret Odası’nın davetiyle

“Tek yol sıkıyönetim” şiarını taşıdığı izlenimi veren Orja, hedefini açıkça ortaya koyuyor:
“Hükümetin sıkıyönetim ilan etmesi sağlanıncaya kadar faaliyetlere aralıksız devam edilecektir. Meclisin sıkıyönetim ilan etmesi için gerekli oy oranı yakalanamazsa, Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) davetlisi olarak Ankara şehir merkezi üzerinde hava gösterileri yapılacak, TBMM’nin çalıştığı gün ve saatlerde meclis üzerinden çok alçak uçuşlar yapılmak sureti ile TSK’nin varlığı hissettirilecektir.

Sıkıyönetim ilan edildikten sonra Ege ve Trakya’da faaliyetler tedricen azaltılacak ve gerilim ihtiyaç nispetinde düşürülecektir. Özellikle İstanbul’daki sivil itaatsizliğe karşı Bandırma, Çorlu Meydanlarında 4’er uçak 24 saat hazırlık durumunda gösteri uçuşu ve gerçek atış yapabilecek şekilde yerde karışık yükle hazır bekletilecek, bu maksatla 162 nci Filo Komutanlığı’nın yarısı Çorlu Meydanı’na intikal ettirilecektir.”

Balyoz Güvenlik Harekât Planı’yla bağlantılı eylem planlarından en vahim ikisi “Çarşaf” ve “Sakal” adlarını taşıyor.

Çarşaf Eylem Planı Harekât Emri’nde Jandarma Yüzbaşı Hüseyin Topuz’un, Sakal Eylem Planı Harekât Emri’nde ise Jandarma Binbaşı Hüseyin Özçoban’ın imzaları var. Belgeleri Taraf’ın elinde bulunan her iki eylem planı da, İstanbul’daki camilere saldırı düzenlenmesini öngörüyor. Çarşaf Planı İstanbul Fatih, Sakal Planı ise Beyazıt Camii’ni hedef alıyor ve her iki plan da hemen hemen aynı keşif, taarruz ve tahrip talişmatlarını içeriyor.
Bu talimatları Çarşaf Planı’ndaki haliyle, ilgili belgeden aktarıyoruz:

CAMİLERE BOMBA VE CUMA
SALDIRISI

[PAGE]

Fatih ve Beyazıt’a Cuma saldırısı

Vazife bölümünde “Darbe için elverişli koşulları oluşturmak maksadıyla, İstanbul Fatih Camii’nde G Günü S Saatinde tedhiş faaliyeti icra edilecektir” yazan Çarşaf Eylem Planı’nın “İcra” hükümleri şöyle:

“Keşif Emniyet Timi tarafından faaliyetten bir hafta ve bir gün önce Cuma namazı vaktinde yapılan keşif neticeleri Keşif Emniyet Tim Komutanı tarafından Ekip Liderine bildirilecek ve hedef bölgesindeki son değişikliklere göre faaliyet planı güncellenecektir. Faaliyetten bir saat önce bölgenin son keşfi yapılacak, faaliyeti etkileyebilecek herhangi bir husus varsa ivedi olarak Ekip Liderine bildirilecektir. Üç kişiden oluşacak olan Keşif Emniyet Timinin iki personeli hedef bölgesi dışında , bir personeli ise içeride (cami avlusu ve cami içerisinde) keşif yapacaktır. Dış keşifte; bir personel camiin yakın çevresinin keşfini (Cami avlusu yakın çevresi) diğer personel ise uzak keşfini (Cami 500 m. Çevresi ) yapacaktır. Hedefte tahrip, cep telefonu düzenekli patlayıcı ile gerçekleştirilecek, patlayıcı madde ayrı bir Ekip tarafından hazırlanacak ve faaliyetin icra tarihinden bir gün önce Taarruz Tim komutanı tarafından teslim alınacak ve faaliyet zamanına kadar Tahrip Unsuru tarafından eğitim ve provaları yapılacaktır.”

Çarşaf’ın devamında şöyle deniyor:

“Tahrip düzeneği Cuma namazının farzının kılınmasını müteakip patlatılacaktır. Tahrip düzeneğini patlatacak Taaruz timi en geç S saatinde yerlerini almış olacaktır. Taarruz timi icra edeceği faaliyetin provasını bir gün önceden aynı saatte aynı mekânda yapacaktır. G günü sabah S-2 saatinde tüm hazırlıklar yapılmış ve malzemeler alınmış olarak hedef bölgesine hareket edilecek, (hedef bölgesi ve civarı G günü kalabalık olacağından) araçlar tenha bir yerde park edilecek ve hedef bölgesine yaya olarak yaklaşılacaktır. Keşif Emniyet Timi hedefte son keşfini yapmasını müteakip Emniyet görevi için tertiplenecek Keşif Emniyet –A Camiinin kuzeyinde, Keşif Emniyet –B camiinin güneybatısında Keşif Emniyet-C Camiinin güneydoğusunda hedef bölgeyi gözlemleyecek şekilde yerleşecektir. Keşif Emniyet Timinin yerleşmesini müteakip Taarruz Timi yerini alacaktır.

Tahrip düzeneği bir çanta içerisine yerleştirilmiş olarak Tahrip -A tarafından camii içerisinde caminin iç kısımlarındaki cemaate yakın ayakkabılığa bırakılacak kendisi de cami çıkışında kapıya yakın bir yerde yerini alacaktır.

Keşif Emniyet Timi en geç S saatinden 10 dakika evvel yerleşmiş olacaktır. Tahrip düzeneğini patlatacak Taarruz Timi en geç S saatinden 5 dakika önce yerlerini almış olacak, faaliyet Cuma namazının farzının kılınmasından sonra icra edilecektir. Tahrip-A farzın kılınmasını müteakip süratle camiden çıkacak ve “Tahrip Hazır” İşaretini verecektir.
Tahrip-A’nın camiden çıkmasını müteakip avluyu terk etmesi “Tahrip Hazır” camiden çıkmayı müteakip avluda şadırvanda ellerini yıkaması ise “Tahrip İptal” işareti olacaktır. Tahrip –A’ nın “Tahrip hazır işaretini” gören ve camii avlusunda bekleyen Tahrip-B, camii avlusundan çıkıp 300 m. kadar uzaklaştıktan sonra ilgili telefon numarasını arayarak tahribi gerçekleştirecektir. Tahrip timi patlamayı müteakip bölgeden süratle sıyrılacaktır. Patlama esnasında; Kayıt –A camii üst katından, Kayıt-B camii alt katından patlama ânını ve sonrasında oluşan panik havasını çekecek, patlama sonrası önce camii avlusunda toplanan ve sonra ana caddeye intikal ederek caddeyi kapatan öfkeli kalabalığın camii avlusunda toplanmasını ve caddedeki eylemlerini hem Kayıt-A hem de Kayıt-B birbirlerinden bağımsız ayrı noktalardan üzerlerindeki video kayıt cihazlarıyla kaydedeceklerdir. Kayıt timi (Kayıt-A ve Kayıt-B ) kaydettikleri görüntü kayıtlarını Keşif Emniyet Tim Komutanına teslim edecek ve müteakiben bölgeyi geldikleri araçlarla terk edeceklerdir. Keşif Emniyet Tim K.’nı söz konusu görüntüleri ivedi olarak internet üzerinden yayılmasını sağlayacaktır. Patlamayı müteakip oluşan kargaşadan da istifadeyle cami içerisindeki Tahrik timinden Tahrik-A bir kısım radikal Fatih esnafı içerisine sızdırılmış Tahrik-B ile irtibata geçecektir. Tahrik- A ve Tahrik-B irtibatlı bulundukları ve halkın içerisine sızmış bulunan provokatörleri harekete geçirecek. Böylece Cami cemaatinin, çoğunluğunu Fatihli esnafın oluşturduğu öfkeli radikal grupla ana cadde üzerinde birleşmesi sağlanacaktır. Yapılacak manipülasyonlarla öfkeli grubun yaşananları irticai söylemler ve sloganlar eşliğinde protesto etmesi sağlanacaktır. Faaliyetin icrasından sonra; Tahrip unsuru tahribi müteakip, Kayıt Timi kayıtlarını tamamlamalarını ve Keşif Emniyet tim komutanı ile buluşmayı müteakip yaya olarak ayrı güzergâhlardan arabalarını park ettikleri bölgeye intikal edecek ve kendi araçları ile bölgeden uzaklaşacaklardır. (Tahrip unsuru bir araca, Kayıt timi diğer araca binecek şekilde)Faaliyet sonrası durum, trafik sıkışıklığı, yol kapaması, arama ve bunun gibi sebeplerle araçlı intikale imkân vermediği takdirde, unsurlar yaya olarak ayrı ayrı güzergâhlardan toplu taşım araçlarını kullanarak “emin ev”de buluşacaklardır.”

Amaç yaralı sayısını arttırmak

“Çarşaf” ve “Sakal” eylem planlarının “koordinasyon talimatı” başlıklı bölümlerinde hedef “yaralı sayısını arttırmak” olarak kayda geçiriliyor. Çarşaf’ın ilgili bölümü şöyle:

“Ekip Lideri ve ekibi tarafından; Fatih esnafı içerisinde yer alan ve dini grup cemaatlerle faaliyet içerisinde olan şahıslarla irtibat çok dikkatli kurulacak, içeriden yürütülecek propagandanın çerçevesi operasyon öncesi bildirilerek yönlendirilecektir. Faaliyette kullanılacak tahrip düzeneği başka bir Ekip tarafından temin edilecek ve üst komutanlığın yapacağı koordine neticesinde, emredilecek yer ve zamanda Tahrip Unsur komutanına teslim edilecektir.

Konulacak malzemenin ölümden daha çok yaralanmaya sebep olacak şekilde hazırlanması sağlanacaktır. Cami ve çevrede bulunan kameraların durumu tespit edilecektir. Tv’lerde canlı yayına bağlanarak fikir ifade edebilecek olanların tespiti ve yönlendirmesi Ankara’dan yapılacaktır.”

Emniyetli telefonlar, kiralık araçlar

“Çarşaf” planının “Komuta ve Muhabere” bölümünde ise şöyle deniyor:
“Operasyon Ekip Lideri tarafından yönetilecektir. Ekip lideri Tahrip Timinde Tahrip-B görevini icra edecek, görevi müteakip, faaliyetleri hedef bölgeye hakim bir noktadan takip ve kontrol edecektir.Ekip lideri etkisiz hale gelmesi durumunda Tahrik Tim Komutanı(Tahrik-A) emir komutayı alacaktır. Operasyon esnasında muhabere, emniyetli cep telefonları ile sağlanacaktır. Operasyon timinin cep telefonları evlerinde ve eşlerinde olacaktır. Operasyon günü için kullanılacak cep telefonlarını Keşif Timi temin edecek aynı gün sabah tüm telefonlar personele dağıtılacaktır. Sadece ihtiyaç olduğu takdirde telefonlar kullanılacaktır. Olayı müteakip cep telefonları kapatılıp Keşif Emniyet Tim K.’na geri teslim edilecektir. Operasyonda kiralık araçlar kullanılacak ve araçlar kiralanırken gerçek isimle kayıt yapılmayacaktır.”

Balyoz Harekât Planı

Harekât planının altında 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın imzası var. Doğan’ın imzasında kullandığı unvan “Balyoz Sıkıyönetim Komutanı.”

Planın vazife bölümünde hedef şöyle anlatılıyor: “Balyoz Komutanlığı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlayarak muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek ve laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmak maksadıyla; derhal, AKP Hükümetini iktidardan uzaklaştıracak ve mevcut irticai yapılanmayı şiddetle bertaraf ederek, belirlenen kadroları iktidara getirerek laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis edecektir.” İşte icra planını da yarın Taraf’ta okuyacağınız Balyoz Harekât Planı’nın geniş bir özeti.

Maksat:
(1)BALYOZ Komutanlığı, İç Hizmet Kanunu’nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına yerine getirme azim ve kararlılığı içerisinde laik devlet otoritesinin temini için gerekli olan tedbirleri alacaktır.

(2)Harekatın maksadı; ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmaktır.

Düşman Durumu:
(1)İrticai grupların, hedefe giden yolda engel olarak gördükleri TSK’ya karşı bir taraftan sızma gayretleri artarak devam ederken diğer taraftan yıpratma, komuta zafiyeti içerisinde ve dinsiz gösterme çabaları da artan bir ivme ile devam etmektedir.

(2)Mevcut iktidarın uygulamalarından cesaret bulan irticai grupların, devlet düzenimizin temelini oluşturan laiklik ilkesini kendi çıkar ve amaçlarına göre yorumladıkları görülmektedir. Bu kapsamda; başta öğretim kurumları olmak üzere, kamu hizmetlerinin yerine getirildiği çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında, irticai hareketin simgesi olan türban ve başörtüsü kullanılmasında ısrarlı davrandıkları gözlenmektedir. Bu yoldaki ısrar, masumane bir tercihten ziyade, laik cumhuriyet ilkelerine karşı dine dayalı bir devlet düzeni kurmaya yönelik din ve vicdan hürriyetini aşan sistemli çabaların bir parçası olarak devam ettirilmektedir.

(3)ABD ve AB ülkelerinin karşılıklı paslaşmalarını seyreden ve ülke menfaatlerini gözetmeden her talebi emir telakki eden, Büyük Atatürk’ün deyimi ile müstevlilerin siyasi emellerine boyun eğmiş AKP Hükümeti;
(a)İrticai faaliyetlerin ülke içerisinde artmasına, güç kazanmasına, kadrolaşmasına ve teşkilatlanmasına tam destek vermekte,
(b)Ekonomik çözümsüzlüklerin yol açtığı boşluklardan da istifade ederek, istediği karşı devrimi gerçekleştirebileceğini hissettirmekte ve tüm ülke genelinde AKP yandaşları, tarikat ve cemaatler ile devlet kademelerinde hızla kadrolaşmakta,
(c)İktidarın kendisine sağladığı imkân ve kabiliyetleri kullanarak medya, sivil toplum örgütleri ve bürokrasiyi kendine bağımlı hale getirmeye çalışmakta,
(ç)Mevcut yetkiler ile hukuki boşluklardan da istifade edilerek mürteci ve dogmatik yapıda insan yetiştirmeye uygun ortam sağlayan medrese, tekke ve zaviye tipi, eğitim ve öğretim birliğini ortadan kaldıran çarpık bir eğitim sisteminin yeniden hayata geçirilmesini hedeflemekte,
(d)Bu amaçlarına ulaşmak maksadıyla, anayasa değişikliği ve hukuk reformu adı altında TSK ile birlikte laik cumhuriyetin en önemli teminatı anayasal kurumların etkinliğini kıracak, kendi amaçları doğrultusunda evrimleştirecek yollar aramakta,
(e)Başta dışarıdan müzahir ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, içeriden irtica ile iltisaklı medya, hukuk, bürokrasi, emniyet, maliye ve daha birçok kamu kurum ve kuruluşunda örgütlenmiş yandaşları ile koordineli ve planlı çalışmalarla laik kesimi ve rakiplerini hareket edemez hale getirmekte,
(f)AB üyeliğini ve terör sorununu bahane ederek, Cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirmeye yönelik çabalarını, dış desteğin de etkisiyle devam ettirmektedirler.
(4)AKP Hükümetine, AB üyeliği kapsamında dış güçler tarafından sağlanan mali ve siyasal destek devam ederken, Ortadoğu ve Arap ülkeleri ile İslami gruplar tarafından sağlanan ekonomik destek de artmaktadır. ABD, AB, irticai unsurlar, bölücü unsurlar ve AKP ortak eylem ve söylem birliği ile hareket etmektedirler.
(5)İktidar ve irtica yanlısı basın yayın organları her geçen gün cesaretlenip palazlanırken, muhalif basın, geçmişte yaptığı şahsi yanlışlıkların bedelini, görevini yapmayarak ve/veya yapamayarak ödemektedir. Toplumsal muhalefet sindirilmiş, muhalif basın ekonomik ve mali denetim tehdidi ile susturulmuştur.
(6)İrticai faaliyet gösteren vakıf ve dernekler ile yıkıcı bölücü unsurlar işbirliklerini alenen yapma pervasızlığını göstermektedirler. Bunu AB süreci, birlik - beraberlik, kardeşlik, demokrasi vb. evrensel temaları kullanarak yapmaktadırlar.
(7)Buna karşın muhalefet partileri de etkin, önleyici, alternatif oluşturan, siyasal iktidarın faaliyetlerini denetleyici ve geniş halk kitlelerinde yankı bulan bir muhalefet sergileyememekte; basit, tutarsız, kişiliksiz, silik ve günü kurtarmaya yönelik söylemlerle muhalefet yapmaktadırlar. Mevcut durumları itibari ile halkta giderek artan bir umutsuzluğa yol açmaktadırlar. Laik cumhuriyeti kurtaracak, birlik ve beraberliği sağlayacak ve gerekli tedbirleri alacak siyasi ufuktan yoksun liderler, koltuklarını korumanın ötesinde, kısır ve uzlaşmaz tavırların üstünde bir davranış ortaya koyamamaktadırlar.
Dost Durumu:
(1)3 Kasım seçimlerinde AKP, % 30 civarında oy almıştır. Ancak son günlerde öne çıkan ümmetçilik faaliyetlerine rağmen, bu oranın tamamının irticayı desteklediği sonucunun çıkarılmasının uygun olmayacağı değerlendirilmektedir. Bunlardan birçoğu daha önceki hükümetlerin icraatsızlığına tepki oyları olup, AKP içinde de harekatımıza, müzahir ve dost gruplar bulunmakta, ihtimaller karşısında yönetici elite yakın durmaktadırlar.
(2)Buna rağmen, şimdiye kadar içimizde barınmayanlar meclise taşınmıştır. Bu meydan okuma karşısında kategorili personel pervasızca biraz daha cesaretlenmiş ve kadrolaşma faaliyetlerine hız vermişlerdir. Bu nedenle anılan personelin, sadece Silahlı Kuvvetler içerisinden değil, bütün kamu kurum ve kuruluşlarından derhal uzaklaştırılmaları bir zorunluluk haline gelmiştir.
(3)Her türlü olumsuz şartlara rağmen cumhuriyeti koruma ve kollamaya yönelik eylem ve planlamalarımız devam etmektedir. Bu kapsamda;
(a)TSK bünyesindeki dost ve müzahir unsurlar dışında kalan, özellikle yüksek rütbeli personelin kontrol altında tutulmasına,
(b)TSK’nın her kademesine müzahir eleman temini konusunda referans uygulamasına (ÇYDD, ADD, Türkiye Gençlik Birliği vb.) devam edilerek azami koordinasyon sağlanmasına,
...
(d)TSK haricindeki dost unsurlar tarafından yapılacak ekonomik operasyonlar, basın yayın faaliyetleri ve sosyal sorumluluk projelerinin yakından takip edilmesine ve gerektiğinde koordinasyonun sağlanmasına,
(e)Aleyhe yapılan her türlü propaganda ve yasal düzenleme girişimlerinde muhalefet partileri ile koordineli fikir ve eylem birliği içerisinde hareketler sergilenmesine devam edilecektir.

DARBE PLANININ 2. BÖLÜMÜ
HABERİN DEVAMINDA...

[PAGE]

2. BÖLÜM

12 Eylül'ün model alındığı Balyoz Planı'nda benzeri görülmemiş toptan temizlik hedefleniyordu. Taraf'ın 1. sayfa ve 4 tam sayfasını ayırdığı plan tüyler ürpertici detaylar içeriyor.

Çetin Doğan cuntası, darbeye direnebilecek 200 bin kişiyi Şükrü Saraçoğlu ve Burhan Felek statları ile Ümraniye Netaş tesislerine doldurmayı planlamış

SIKIYÖNETİM KOMUTANI DOĞAN

TARAF'IN dün yayımladığı Çarşaf, Sakal, Oraj ve Suga planları ile kaos hedefleyen cuntanın nihai amacı sayfalık Balyoz Planı'nda yazılı. Planın altında Sıkıyönetim Komutanı olarak Çetin Doğan'ın adı var.

BİR DAHA HORTLAMAMAK ÜZERE...

PLANIN maksadı, laik düzenin işlemesine mani olan sebepleri bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmak. Planın dört aşaması var: Hazırlık, harekât ortamının şekillendirilmesi, icra ve yeniden yapılanma.

GÖMÜLÜ MÜHİMMAT ÇIKARTILSIN

DARBENİN icra safhasında, toprak altında gömülü mühimmatın da derhal çıkartılması isteniyor: Harekâtta kullanılmak üzere idhar (yığınak) noktalarında depolanan mühimmat planlandığı şekilde dağıtılacak.

SİVİL KONTRGERİLLA DEVREDE

Balyoz Planı'ndan: AKP ve işbirlikçilerini saf dışı bırakmak için resmî ve gayrıresmî yurtseverler acilen seferber edilecek

LAHİKA-2:843 KİŞİLİK YURSEVERLER LİSTESİ

2003'TE planlanan darbe sırasında hükümeti tasfiye etmek için başta Silahlı Kuvvetler'in imkân ve kabiliyetleri olmak üzere maddi ve manevi tüm güçlerin kullanılması planlanıyor. Bu amaçla, darbede ve darbe sonrasında görev alacak İstanbul ve çevresinde yaşayan ordu ile bağlantılı 843 kişinin isimleri tek tek sıralanıyor.

BÜTÜN KİLİT MAKAMLARA ASKERLER GELECEK

BALYOZ Harekâtı'nda, darbe sonrasındaki görevlendirmelerle ilgili ayrıntılar da dikkat çekici. Yargı dahil sivil bürokraside kimin nereye atanacağı, kimin görevden alınacağı, kimin tutuklanacağım gösteren listeler mevcut. Listenin arka planındaki anlayış planda şöyle özetleniyor: En üstten en alta bütün devlet kadrolarının temizlenip 1923 zindeliğine ulaşması esastır.

MİT'e muvazzaf general

Planın yeniden yapılandırma safhasında MİT'in başına muvazzaf bir general atanması, muhafazakârlaştığı öne sürülen polisin jandarmaya bağlanması öngörülüyor...

Yeniden Türkçe ezan

Balyoz Planı'ndan: Cumhuriyet'in aşındırılan kazananları tekrar yerleştirilecek. Türkçe ezan dahil tüm ulusal değerlerimiz hayata geçirilerek Arap ve Kürt unsurların Türklüğe verdiği zarar telafi edilecek.

HER ŞEY BİR OYUN DEĞİLDİ

5-7 Mart 2003 tarihlerinde İstanbul Selimiye Kışlası'nda 1. Ordu'ya bağlı tüm komutanlıkların katıldığı toplantı aslında yıllık bir strateji toplantısı gibi planlanmıştı. Fakat toplantının esas gündemi 2002 Aralık ayında hazırlanan Balyoz Harekât Eylem Planındı. İşte o toplantı sırasında 1. Ordu tarafından alınan ses kaydı ve o ses kaydının 17S sayfalık dökümünden geniş bir özet

5-7 MART 2003 İSTANBUL SELİMİYE KIŞLASI

Orgeneral Çetin Doğan (1. Ordu Komutanı - Açılış konuşması): Bu plan çalışmasında yalnız şimdiye kadar olan plan çalışmalarının dışında belki de Türkiye'de ilk defa ordu çapında bizim planlarımız içerisinde yer almakla beraber ikinci plana ittiğimiz aslında günümüzdeki gelişmeleri dikkate aldığımız zaman birinci öncelikli ele almamız gereken iç tehdidi bu seminerde öne alıyoruz.

İçinde yaşadığımız koşullan hepiniz biliyorsunuz, yaşadığımız durumları ve gelişmeleri hepiniz biliyorsunuz. Ve olası en kötü senaryo derken o kötü senaryodan daha kötü senaryo ....yor aslında gelişmeler bir yönüyle bundan birkaç ay evvel öngördüğümüz senaryodan daha kötüsüne mi gidecek bilmiyorum, öyle endişe verici bazı gelişmeler de var. Bu bakımdan da bu olumsuz gelişmeler içte gelişecek olumsuz gelişmelere karşı hazırlıklı olmak için planlan gözden geçirmek ve hatta yoksa planlarımız yeni planlar üretmek durumundayız.

Şimdi iç tehdit söz konusu olduğu zaman biz doğrudan doğruya EMASYA planlarına el atıyoruz. EMASYA planlan il idaresi kanununun öngördüğü tarzda Genelkurmay'dan yapılmıştır. Hasbel kader benim dönemimde EMASYA planlan yenileştirilmiştir.

Biliyorsunuz silahlı kuvvetlere yönelik eylemlerde doğrudan doğruya il idaresi kanununa göre valinin kuvvet talebine gerek duyulmadan, bunun altını çiziyorum, yasal bir isteği söz konusu olmadan da her seviyedeki birlik komutanının resen duruma müdahale hakkını iç hizmet kanunu vermiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı alenen fesat çıkarma tahkir ve bizim normal askeri ceza kanununda suçlar kapsamına giren konularla ilgili komutan doğrudan doğruya müdahale etme, bu müdahale sonuçlarını bildirme yükümlülüğüne sahiptir ve böyle yasal bir zemin vardır.

Evet, şimdi yeni durumu incelemeye başlıyoruz. Olasılığı tehlikeli senaryonun en yüksek tehlikeli senaryonun arzı ve müteakiben durum değerlendirmeyi şey yapacağız.

Albay Süha Tanyeri (1. Ordu Kurmay Başkanı):

Komutanım, olasılığı en yüksek tehlikeli senaryoyu arz ediyorum. Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarması ve bu durumun Türkiye tarafından kabul edilmemesi nedeniyle oluşan belirsizlik Ege Denizi'nde ve hava sahasında her iki devletin de kendisine ait kabul ettiği alanlarda çatışmalara sebep olmuştur. Bu olaylar sonucunda Yunanistan tarafından bir Türk F-16 savaş uçağı Ege denizi açıklarında düşürülmüş. Sakız Adası 8 mil açığında deniz kuvvetlerimize ait bir hücum bota Yunan savaş uçaklarınca taciz atışı açılmıştır. Bu gelişme ile Türk Yunan hududunda gerginlik had safhaya ulaşmıştır.

Bu gelişmeler üzerine Bakanlar Kurulu tarafından Milli Güvenlik Kurulu'nun teklifi üzerine 1. ve 2. Ordu bölgelerini kapsayacak şekilde; 2 Şubat 2003 tarihinden geçerli olmak üzere kısmî seferberlik ilanına karar verilmiştir.

Karar Resmî Gazete'de yayımlanmış ve TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.

Güneydoğu Anadolu'da terör olaylarının artması Kuzey Irak'taki belirsizliğin, yerini Kürt gruplarla gerginliğe bırakması Amerika Birleşik Devletleri'nin harekât öncesi verdiği sözleri tutmaması ve bu konudaki isteksizliği ve Kopenhag zirvesi sonucunda Avrupa Birliği ve Türkiye ilişkilerinin kopma noktasına gelmesi üzerine hükümetin yeni ittifaklar arayıştan içine girmesi irticai kesimlerin İslâm devleti kurma özlemlerini fiilen harekâta geçirmiştir, özellikle Kocaeli, Adapazarı ve İstanbul'da rejim aleyhinde gösteriler düzenlenmeye başlanmıştır.

22 Şubat 2002 tarihinde İzmit'te bir grup ilköğretim okulu müdürü ve öğretmenleri çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında türban ve başörtüsü yasağını protesto etmeye yönelik kanunsuz bir gösteri yapmaya teşebbüs etmiştir. Başlangıçta yürüyüşün önlenmesi için alınan tedbirleri müteakip meydana gelen olaylar giderek büyümüş. Emniyet güçlerinin olaylara müdahale etmede gecikmiş olması bazı bölgelerde ise müdahale etmeyerek pasif destek vermesi nedeniyle pek çok işyeri tahrip edilmiş ve iki gün içinde 25 kişi ölmüş, yaklaşık 500 kişi yaralanmıştır.

AYRINTILAR HABERİN DEVAMINDA

[PAGE]

İstanbul Fatih'te 28 Şubat 2002 tarihinde aşın dinciler tarafından Atatürkçü düşünceyi savunan demek binalarına yapılan saldın sonucunda çıkan çatışmalarda çok sayıda bina ve işyeri tahrip edilmiş, olayların İstanbul genelinde yayılması sonucu 30'un üstünde insan ölmüştür. Kentteki pek çok mağaza ve ev yağmalanmıştır. Can derdine düşen halk orduya ait kışla ve jandarma karakollarına sığınmıştır.

İstanbul'un birçok semtinde sokak çatışmaları her gün vuku bulmaktadır. İstanbul genelinde halk sokağa çıkamaz hale gelmiştir. İşyerleri ve birçok alışveriş merkezine yönelik yağmalama olaylarının artış göstermesi nedeniyle esnaf kepenk kapatmak zorunda kalmış ve birçok zaruri gıda maddesi temininde zorluklar yaşanmaya başlamıştır.

Yetkililer tarafından İzmit ve Adapazarı'nda da gerilimin oldukça yükseldiği dile getirilmiştir.

Bu olaylar üzerine Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiyesiyle sıkıyönetim ilan etmiş. Ve karar Resmî Gazete'de yayımlanarak aynı gün TBMM'nin onayına sunulmuştur. Ancak TBMM'de üye yeterli sayısına ulaşılamadığı için sıkıyönetim karan onaylanmamıştır.

Gelişen bu durumlar üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nca Kuvvet Karargâhı'nda ordu komutanlarının katılımıyla bir değerlendirme toplantısı yapılacağı, muhtemel tedbirler ile iç tehdide yönelik geliştirilecek hareket tarzları gibi konuların da dikkate alınacağı bildirilmiştir.

Kuvvet Karargâhı'nda yapılacak değerlendirme toplantısında sunulacak ordu görüşünü belirlemek maksadıyla mart ayının ilk haftasında ordu karargâhında kolordu ve tugay komutanlıklarının katılımıyla bir toplantı icra edilecektir. Bu toplantıda yukarıda belirtilen ana esaslar çerçevesinde dış ve iç tehdide yönelik alınacak tedbirler, planlarda yapılacak tadilatla ilgili teklifler iç ve dış tehdide müdahalede ihtiyaç duyulacak kuvvet miktarı görüşülecektir. Arz ederim.

ÇARE: MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİ

Orgeneral Çetin Doğan: Tamam, teşekkür ederim. Şimdi bu konunun görüşülmesine geçmeden evvel birkaç şey söylemek istiyorum. Onu hızla geçelim. Şimdi arkadaşlar, bu bir jenerik senaryo ama günümüzdeki gelişmelerle bir paralellik taşıyor. Eee, olasılığı en yüksek tehlikeli bir senaryo olarak öngördüğümüz konuda kısaca burada anlatıldı ayrıntılı olarak. Evet, içteki birlik bütünlüğü nasıl sağlayacağız, arkadaşlarımız bu konuyu işte gündeme getirdiler. Milli birliğin ve beraberliğin oluşmasında evvela inandırıcı milli birliği sağlayıcı bir hükümetin varlığı ile olur. Dini öne çıkartan, ümmet anlayışını öne çıkartan milli birliğimiz hiçbir zaman sağlanmaz. İnsanların dini inançları farklı farklıdır. Bu eski ümmet Osmanlı döneminde din adına, gaza yapma adına savaşlar vardı. Eski dönemlerde bütün ulusları 7 yıl, 40 yıl, 100 yıl savaşlarına falan soktular ama şimdiki dönemde ulusal çıkarlarımız ulus-devlet olmanın özelliğinden dolayı ulusal birliğimizde ilk Atatürk'ün o sözü ulusal birliğimizi öne çıkartır. Bunun için de her şeyden önce evet, hükümetin ve meclisin kendisine çekidüzen verdirici, ben onu söyleyeceğim şeyde Genelkurmay Başkanı'na Kuvvet Komutanı'na diyeceğim ki siz Meclis'i ve Hükümeti uyana bu gidişe dur deyici bir ültimatom verin gerekirse. Gerekirse çağırın 'bu işin sonu boktur' işte sonunuz böyledir. Bu konuda gerekli tertip ve tedbirleri alın. Evvela ulusal birliğimizin evvela inandırıcı bir milli mutabakat, buraya öyle yazmışım. Milli Mutabakat Hükümeti kurulması sureti ile halkın tasvip edeceği tarafsız bağımsız daha tek...edeceği bu kadar gaile içinde ülkeyi daha sonra bütün bu gailelerden sonra seçime götürecek bir hükümetin kurulması en önemli birinci... bu tabii, bu öngördüğümüz senaryonun içerisinde öngördüğüm bir çözüm tarzı hani bugün de gidip onu şu anda yapın diye gideceğim yok yanlış da anlamayın. Bizim yaptığımız tekliflerimiz vardır. 0 teklifleri de şimdi sizlerle paylaşmak istemem. Neyse ama böyle bir konuda ortaya konacak tavır ve davranış budur.

210 BİN KIŞI DİRENEBİLİR

Albay Yalçın (15. Kolordu Harekât ve Eğitim Şube Müdürü): Sayın Komutanım, takdimi perde sunudan takdim planına göre 25 dakikalık süre içerisinde gizlilik derecesinde arz edeceğim. Ordu geri bölgesindeki İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bursa, Balıkesir ve Bilecik illerinde toplam 16 milyondur.

Ordu geri bölgesinde irticai yıkıcı ve bölücü faaliyetler açısından en riskli olan İstanbul'da aşın sağ, bölücü ve aşın sol terör örgütleri ve gruplarının toplam 180 ila 210 bin arasında bir kitleyi amaçlan doğrultusunda etkileyebileceği, yağma, gösteri, yürüyüş gibi toplumsal olaylarda kullanabileceği, bu örgütlerin sayılan tam olarak tespit edilemeyen militanlarıyla sabotaj ve bombalama, suikast gibi silahlı eylemlerde bulunabileceği değerlendirilmektedir.

- Kritik bölgeler ve mukavemet etmesi beklenen kişiler kontrol altına alınacak her türlü mukavemet kesin bir kararlılıkla kırılacaktır.

- Planın istihbarat amaçlan içinde yer alan, kuruluş amaçlan dışında çalışan veya faaliyetlere devam etmesinde sakınca görülen demek, sendika ve meslek kuruluşlarıyla bunların yan örgütlerinin faaliyetleri üst komutanlık emirleri doğrultusunda durdurulacaktır.

- Geçmişte irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetlere katıldığı tespit edilen şahıslar gözaltına alınacaktır.

- irticai yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen sıkıyönetim bildirilerine uymayan çeşitli yolsuzluklara adı karışmış kamu personeli yerine güvenilir, liyakatli, sivil veya emekli olmuş personel görevlendirilecektir.

- Valilik, belediye başkanlığı, televizyon stüdyosu radyo evleri gibi binaların emniyeti sağlanacak, giriş ve çıkışlar kontrol altına alınacaktır. Planın istihbarat ekinde belirtilen irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetleri desteklediği bilinen yayın organlarının yayını ve dağıtımı durdurulacaktır.

BİZE 12 EYLÜL LAZIM

Korgeneral Ergin Saygun (1 Kolordu Komutanı): Komutanım, ben evvela müsaade ederseniz şu konuyu vurgulamak istiyorum. Bu bir EMASYA değildir. Bu bir devletin bekasıyla ilgili bir şey. Rejimin devamı ile ilgili bir şeydir. Bu bakımdan diğer kuvvetlere mensup bölgemizdeki kurum ve kuruluşların da bu yaklaşım içinde olması ve bu yapılacak bütün planlamada yer alması, bilfiil görev alması gerekir.

(ismi belli değil): Şimdi bu ülkede gerçek vatanseverler ne yapacak yani şimdi onların karşısında bir kitle de yani onlar nasıl silahlanmışsa buna karşı bundan evvelki olduğu gibi onlara karşı bir harekât icra edilince yeni bir oluşum ortaya çıkacak yani. Buna silahlı kuvvetler müdahale mi edecek yoksa teşvik mi edecek yani bu oluşum içinde ülkenin yüzde oy potansiyeline baktığımızda ortaya çıkan irticai tablonun karşısında da %80'e yakın bir rakam var. Yani bunların da örgütlenmesi halinde, organize olması halinde, irticai unsurlara karşı yapılabilecek karşı bir harekâtın da olabileceğini göz ardı etmemek lazım. 1. Tugay komutanımızın söylediği konu aslında 12 Eylül öncesinde ülke yangın yerine dönmüş her gün 50 tane insan ölüyordu. Sağ sol birbirine girmişti. Ama bir 12 Eylül darbesi bütün bunların hepsini ortadan kaldırdı. O ülke sütliman haline geldi. E şimdi böyle bir tehdidin ortadan kaldırılması için fazla uğraşa gerek yok. Yani kuvvetleri sağa sola göndermenin bana göre yapılacak en kolay harekât tarzı bir 12 Eylül gibi harekâtın baştan itibaren organize edilmek suretiyle bir anda söndürülmesi imkân sağlar diye düşünüyorum. Burada tabii, burada söylemek istemedik ama sonunda bunu vurgulamaya çalışıyoruz. Bundan sonraki konuşmalarda da dikkate alın...

İDRİS GÜLLÜCE'NİN YERİNE

Tuğgeneral Varol (2. Zırhlı Tugay Komutanı): Tugayın sorumluluk bölgesi Maltepe, Kartal Pendik Tuzla ve Sultanbeyli ilçelerini kapsamaktadır. Tuzla Belediye Başkanı idris Güllüce ve Sultanbeyli Belediye Başkanı Yahya Karakaya yerine tespit edilen personelle değiştirilecek.

FENERBAHÇE STADYUMU TOPLAMA YERİ

Albay Memiş (23. Motorlu Piyade Alay Komutanı): Komutanım, harekâtın 3. safhasında geçmişte irticai yıkıcı bölücü faaliyetlere karıştıkları tespit edilen şahıslar gözaltına alınacaktır. Gözaltına alınan ve tutuklananlar başlangıçta Üsküdar bölgesinde Burhan Felek Spor Tesisleri'nde Ümraniye'de NETAŞ misafirhanesinde, Kadıköy'de Fenerbahçe Stadyumu'nda toplanacak, bilahare sorgulanmak üzere Ümraniye Cezaevi'ne götürülecek jandarma ve polis sorgulama timleri vasıtasıyla sorgulanacaktır.

HALKA KARŞI ACIMASIZ OLMALIYIZ

Gafur Paşa (Soy ismi ve rütbesi belirtilmemiş): Komutanım, seçimlerden sonra gazetelerde şöyle bir haber geçti kırıntı gibi bilmiyorum. Arkadaşlardan da okuyan var mı ben okudum Tayyip'i tebliğe gidenlerin arasında çok sayıda emniyet mensubunun olduğu. Komutanım, valiler toplantısında kararnameden sonra İçişleri Bakanlığı'ndaki toplantıyı biz basına yansıyan kadarıyla namaz kılma olayları bu kadrolaşma Abdülkadir Aksu'nun bilinen şeyler zaten.


Metin Yavuz Yalçın (52. Zırt* Tümen Komutanı): Ben 2. ve 5. Kolordu Komutanlığımdan yeterli emniyet tedbirlerini alabilecek bütün birliklerimi oraya görevlendiririm. Onun dışındakilerin tamamını buraya getiririm. İstanbul'un üzerine çökerim. Ve belediye başkanıymış, yok ondan sonra savcıymış, hâkimmiş, kaymakammış, bu konuya olumsuz bakan tablolarda yer alan insanları gerekirse belediye başkanlıkları komutanları o görev de uhdesinde olacak şekilde görevlendirmek suretiyle ve ağır bir baskı ve biraz evvel ifade ettiği gibi. Ben tabii komutan arkadaşıma katılıyorum ama bir yerde de hani karşımıza halkı almak meselesi ayrı, bunlar kararlarını vermişlerdir. Bu ülkeyi bölecek parçalayacaklardır ve ülkeyi başka bir rejimin içerisine taşıyacaktır. Böyle kararlı olan bir halka karşı da acımasızca hareket etmek bizim görevimizdir.

HALK DENİZDİR BİZ BALIK

Çetin Doğan (Kapanış Konuşması): İçeride yapacağımız güvenlik harekâtının klasik bir EMASYA harekâtı olmayacağını bütün arkadaşlarım burada yapraklan takdimlerle ortaya koydular. Klasik EMASYA anlayışından mutlaka çıkılacak ama bunun anlamı halka gereksiz yere kuvvet kullanma, o halkın yaşantısını daha da bozma gibi olmayacak. Halkı kendi etrafımızda toparlayarak, daha evvel söylediğim gibi sivil toplum kuruluşlarını, üniversiteleri Türk Silahlı Kuvvetleri'yle bütünleştirerek bunun üstesinden gelmek zorundayız.

Mao'nun dediği gibi halk denizdir, biz balığız demiştir komünist rejimini yerleştirmek için. Biz ama laik demokratik Cumhuriyet'in sahipleri ve bekçileri aynı düşünceyi halkın deniz olduğunu laik demokratik Cumhuriyet'in bekçilerinin de balık olduğunu ve bu deniz içerisinde, bu su içerisinde yaşama koşulunun halkımızın desteğine mutlaka sahip olmamız gerektiğini de asla unutamayacağız. Ve şu anda halkımızın desteği çok yüksektir ve bu desteği yıpratacak adımlar atılmasına, içimizden başka türlü sesler çıkmasına mani olacağız. Onun için de bölgedeki sıkıyönetim planlamalarını yeni baştan daha radikal tertip ve tedbirlerle ama yeterli gücü bölgede bulundurarak...

VE BALYOZ İNİYOR...

Padişah Üçüncü Selim'in Nizamı Cedid Ordusu için yaptırdığı Selimiye Kışlası, inşa edilmesinden tam iki asır sonra, 2002 kışında yine hareketli günler yaşıyordu. Bu kez "gayri nizami" bir hareketlilikti söz konusu olan.

Selimiye'yi karargâh olarak kullanan Birinci Ordu'nun Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, 3 Kasım 2002 seçimlerini kazanarak tek başına hükümet kuran AKP'yi "düşman" bellemiş ve yönetimden düşürülmesine karar vermişti. Bu amaçla Aralık 2002'de bir darbe planı hazırlattı ve buna "Balyoz Güvenlik Harekât Planı" adını verdi.

Söz konusu planın, giriş, genel durum ve maksat fasıllarını Taraf dün yayımladı. 20 Ocak 2010 tarihli gazetemizde ayrıca, Balyoz Darbesi'ne zemin hazırlamaya yönelik Çarşaf, Sakal ve Oraj planlarının ana hatlarına da yer verdik.

Bugün, kaldığımız yerden, Balyoz Harekât Planı'nın hikâyesine devam ediyoruz. Planın nasıl hazırlandığını, neleri kapsadığını, nasıl hayata geçirilmesinin hedeflendiğini, darbe sırasında ve sonrasında yapılacak operasyonların ve hedef alınan şahısların dökümünü bu sayfalarda okuyacaksınız.

Tek bir irticacı kalmayacak

Balyoz Harekât Planı'nın altına "Balyoz Sıkıyönetim Komutanı" sıfatıyla imza atan Çetin Doğan, bu planı, Türkiye çapında sıkıyönetim ilanı sağlandıktan sonra, "AKP hükümetini devirecek bir karar ve eylemler bütünü" olarak tahayyül etmişti. Bu karar ve eylemleri, Kara, Hava, Deniz kuvvetleri ve jandarma'ya mensup subayların çalışmasıyla hayata geçirmek için binlerce sayfalık plan, emir ve fiş hazırlatmakla kalmadı. Bir de, Selimiye'de "rutin" görünümlü seminer düzenleterek, katılan 29'u general toplam 162 subayla birlikte masa başında darbe provası yaptı.

Bu seminerin kesintisiz ses kaydı ve 175 sayfalık teyp dökümü Tarafın elinde ve bunun geniş bir özetini bugünkü dokuzuncu sayfamızda bulacaksınız.

Şimdi gerek bu seminerde konuşulanlara kulak vererek, gerekse seminerin rehber metni olan Aralık 2002 tarihli Balyoz Harekât Planı'na bakarak. Orgeneral Doğan ve arkadaşlarının nasıl bir darbeye heves ettiklerini anlamaya çalışalım.

Balyoz Planı'nın dünkü gazetede de kısaca aktardığımız "Vazife" bölümünde, gayet net bir darbe görevlendirmesi vardı; kısaca hatırlayalım: "Harekât derhal, AKP hükümetini iktidardan uzaklaştıracak ve mevcut irticai yapılanmayı şiddetle bertaraf ederek, belirlenen kadroları iktidara getirerek laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis edecektir."

Bu ifadelerden sonra, planın "icra" bölümü başlıyor ve en tepede, harekâtın maksadı, "laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırarak laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek" diye tanımlanıyor.

Devamındaki bölüm, ordu içindeki bir grubun "irticacı" tabir ettiği ve "düşman" saydığı AKP ve yandaşlarına karşı nasıl topyekûn bir imha hareketi planladığını kanıtlıyor. Plandan okuyalım:

"Bu maksadın tahakkuku için; Ulu önder Atatürk'ün 'Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattır' veciz sözü ile emrettiği üzere; demokrasinin tamamı ile askıya alınması da dâhil olmak üzere nihai amaç olan irticai yapılanmanın tek bir ferdi dahi kalmayacak ve bir daha hortlamayacak şekilde ortadan kaldırılıncaya kadar gerekli her türlü tedbir alınacaktır."

Resmî / gayrıresmî yurtseverler

Planın devamında AKP hükümetine karşı hareketin genel bir tarifi var: "öncelikle ve acil olarak, AKP yönetiminin tasfiyesi ve işbirlikçilerinin saf dışı bırakılması maksadıyla, harekât alanının şekillendirilmesi de dâhil olmak üzere, resmî / gayrıresmî tüm yurtseverler seferber edilecek, başta Silahlı Kuvvetlerin imkân ve kabiliyetleri olmak üzere maddi ve manevi tüm güçler kullanılacak, özellikle, gözaltına almalar ve yağma talan, gasp ve milli serveti tahrip gibi eylemler sırasında ikazlara uymayanlara karşı, Silahlı Kuvvetlerin gücünü çok kısa sürede hissettirecek sert uygulamalara başvurulacak, ikinci aşamada, belirlenen kadrolar işbaşına getirilecek, bölücü ve irticacı kadroların şiddetle ve derhal bertaraf edilmesi için, gerekirse özel yöntemler devreye sokulacak."

Yargıç, diplomat, gazeteci

Yukarıdaki bölümde yer alan " resmî / gayrıresmî tüm yurtseverler seferber edilecek" ifadesi özellikle önemli. Zira Balyoz Darbe Planı'nın Tarafın elde ettiği beş bin sayfayı aşan belgeleri arasında, sadece askeri personele verilen "darbe öncesi ve sonrası görevler" anlatılmıyor.

Bu belgeler, "resmî" yurtseverlerin ve düşmanların kimler olduğunu yansıtır şekilde, üst düzey bürokratların "olumlu/olumsuz" ya da "faydalanılıyor" türü ifadelerle fişlendiği listeleri de kapsıyor.

Örneğin, 116 Yargıtay üyesi bu kapsamda tek tek fişlenirken, -Gizli" damgalı "Birinci Sınıf Kamu Görevlileri ve Destek Durumları" başlıklı belgede birçoğu büyükelçi seviyesindeki toplam 112 diplomat, "kullanılabilir; bundan sonra da kullanılmalı, yakın teması var, etkili yerler için değerlendirilecek; meslekte başarısız, desteklenmeli"; ya da "filancanın akrabası, olumsuz; kumar ve alkol problemi var" türü ibarelerle tek tek notlanmış.

Yine bu listelerde, hangi yargıçların tasfiye edileceği, hangilerinin sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirileceği, kimin darbeye yardımcı, kimin engel olacağına işaret eden notlar da yer alıyor.

Aynı şekilde, hemen tutuklanacak Başbakanlık bürokratları ve görevden alınacak ya da yerinde bırakılacak valilerin tam Üstesi mevcut.

"Gayrıresmî yurtseverler" kapsamında ise, hem gazeteciler hem de sivil halktan, her meslekten şahısla nüfus bilgileriyle birlikte listelenmiş. Darbeye yardımcı olması muhtemel şahıslar "iltisaktı birinci öncelikli sivil kişiler" başlıklı ve bir kontrgerilla örgütlenmesini çağrıştıran kapsamlı bir listede yer alıyor.

Ayrıca "harekât planına kamuoyu desteği sağlanmasında faydalanılacak medya mensupları" başlığını taşıyan 137 kişilik bir Üste de var ve bu listeyi bugün yayımlıyoruz. Bir diğer üste ise yine on ikinci sayfamızda bulabileceğiniz 36 gazetecinin adından oluşuyor ki onlar "darbeden sonra ilk tutuklanacaklar" olma ayrıcalığına sahip.

Kilit makamlara asker

Balyoz Harekâtı'nın tam teşekküllü bir darbe planı olarak tasavvur edildiği, planın ve eklerinin askerin yönetime el koyması sonrasındaki görevlendirmelerle ilgili ayrıntılarda da açıkça görülüyor. Bu kapsamda hazırlanan ve yargı dâhil sivil bürokraside kimin nereye atanacağını, kimin görevden alınacağını ve kimin tutuklanacağını gösteren listeler Tarafta mevcut. Bu listelerin arka planındaki anlayış ise Balyoz Planı'nda şöyle ifadesini bulmuş:

"Devlet otoritesi hâkim kuruluncaya kadar kamu görevlerinin ifası için asker ve sivil şahıslar atanacaktır. Bu maksatla; bütün kilit görevleri askerî personel devralacaktır. Anılan kilit personel, Harp Akademileri Komutanlığı, sınıf okulları ve diğer askerî birliklerdeki belirlenmiş general ve subaylardan, yetmediği takdirde emekli general, subay ve astsubaylardan tefrik edilecek, bu personele ait hazırlanmış olan isim Üsteleri güncellenerek hazır tutulacak."

1923 zindeliği için temizlik

Planda, sırasıyla "Özel operasyon ve sorgulama timleri; özel görevli toplama timleri; sıkıyönetim mahkemelerinde görevlendirilecek personel; darbe harekâtı timleri; gözaltı timleri; hasar tespit timleri; kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilecek personel; özel hastaneler ve ilaç depolarında görevlendirilecek personel; gümrükler, depolar, ambarlarda görevlendirilecek personel; alışveriş merkezleri ve gıda toptancılarında görevlendirilecek personel" olmak üzere on bir ayrı işleve sahip ekiplerin oluşturulması öngörülüyor. Bu ekiplerle ilgili personel listeleri de hazırlanmış ve sürekli güncellenmesi talimatı plana yansımış.

Ekiplerin "gözaltı, sorgu, özel operasyon" benzeri sorumluluklar üstlenmesi boşuna değil, zira plan "toptan bir temizlik" öngörüyor, ilgili iki paragraf aynen şöyle: "Devlet ve kamu erkinde, en üst kademeden en alt kademeye kadar bütün kadroların temizlenmesi ve 1923 zindeliğine ulaşılması esas alınacak.

İrticai, bölücü ve yıkıcı yapılanmanın yurt içindeki tespit edilmiş tüm malvarlığı ve mali kaynaklarına el konulacak, yurtdışı finans kaynaklarının engellenmesi için ilgili ülkeler nezdinde girişimde bulunulacaktır."

Gömülü mühimmat çıkarılacak

Darbe, dört safhada gerçekleştirilecekti. "Hazırlık, harekât ortamının şekillendirilmesi, icra ve yeniden yapılandırma" olarak sıralanan bu safhalar planda ve harekât emirlerinde detaylandırılıyor.

Darbe belgesindeki "Hazırlık" başlığı altında, darbe hazırlığını kamufle edecek olan seminere şöyle değiniliyor:

"Balyoz Güvenlik Harekat Planı, 'Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo' isimli jenerik bir plan şeklinde, "GİZLİ" gizlilik derecesinde ve özel seçilmiş, sınırlı sayıda personelin katılımıyla icra edilecek bir plan seminerinde denenecek ve müzakere edilecek."

Yine "hazırlık" safhasında, "AKP ve irticai gruplara yönelik istismara açık noktalar mevcut ve oluşturulması düşünülen yasal mevzuat çerçevesinde değerlendirilecek; gerektiğinde istismar noktalan oluşturulması için sızdırılan personelin kullanılması amacıyla alternatif planlar oluşturulacak" denilen plan, harekat ortamının şekillendirilmesi aşamasına yönelik silahlı eylemlerin kaynağı konusunda da ipucu veriyor.

Son birkaç yıldır, Mehmet Akif in meşhur mısraını zihinlerde "mühimmat fışkıracak toprağı sıksan mühimmat" şekline dönüştüren bulgulara da ışık tutan bir cümle bu:

"Harekât ortamının şekillendirilmesi safhasında kullanılmak üzere idhar noktalarında depolanan mühimmat çıkartılarak planlandığı şekilde dağıtılacak."

Halka yönelik eylem yapılacak

Balyoz Planı, sıkıyönetim ve darbe ortamının şekillendirilmesi için, "İstanbul ve civan başta olmak üzere hassasiyet arz eden şehirlerde iltisaklı kişilerin sevk ve idare ettiği halka yönelik eylemler yapılacak" diyor.

Bu talimatın detaylandırıldığı "Çarşaf Eylem Planı" İstanbul Fatih Camii'ne Cuma namazı esnasında saldırılmasını, "Sakal Eylem Planı" ise Beyazıt Camii'ne benzer bir saldın düzenlenmesini öngörüyor.

Bu iki planın genel hatları ile "Oraj" kod adlı ve dönemin Harp Akademileri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına'nın imzasını taşıyan ve bir Türk askerî jetinin Yunan uçaklarına düşürtülmesini, olmazsa Türk özel Filo mensuplarında düşürülmesi hedefleyen bir diğer plan Tara/ta dün yayımlandı ve halen internet sitemizden okunabilir. Planların kapaklarının imajlarını ise bugünkü sayfalarımızda bulacaksınız.

Yine darbeye "ortam hazırlama" amacıyla yapılması öngörülen eylemler arasında, "basın vasıtası ile AKP, tarikat, cemaat ve irtica grupların halk nezdindeki itibarının zedelenmesi" yer alıyor.

Ekonomik darboğaz yaratılacak

Planın devamında şöyle deniyor: "TSK haricindeki dost unsurlar tarafından yapılacak ekonomik operasyonlarla hem ulusal hem de uluslararası ortamda ülke ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı toplumsal gösteriler için zemin hazırlanacak ve koordine edilecek. Sürekli irticai faaliyetler ile ilgili haberler, öğrenci olayları, artan şehit cenazeleri, ekonomik bunalım, faili meçhul eylemlerle sokaklara dökülmüş halk temaları sürekli işlenerek, halkın en güvendiği kurum olan TSK'dan gereğini yapmasını beklediği yönünde kamuoyu yönlendirme çalışmaları yapılacaktır."

El Kaide'den eş zamanlı eylem

Balyoz Harekâtı'nın "icra" safhasında yapılması öngörülenler arasındaki ilk eylem tarifi aynen şöyle:

"Bölücü Terör örgütü ve B Kaide'nin büyük şehirlerde özellikle İstanbul'da eş zamanlı büyük eylemleri ve anılan eylemler sonrası icra edilecek, Sivil Toplum Kuruluşu ve üniversiteler ile koordine ederek yönlendireceğimiz çok geniş katılım 11 toplumsal gösteriler ve eylemler neticesinde oluşan kaos ve karmaşa nedeniyle öncelikle olağanüstü hal ve sonrasında sıkıyönetim ilan edilecek."


Bu irkiltici ifade, ordu içinde PKK ve El Kaide'nin eylemlerine sadece "araç" değil "garanti" gözüyle bakan, bu eylemleri kışkırtma ya da örgütleme gücüne sahip olduğunu düşünen bir grubun varlığını ima ediyor.

El Kaide'nin, Balyoz Planı'nın masaya yatırılmasından dokuz ay sonra İstanbul'da tam da plandaki ifadesiyle "eş zamanlı büyük eylemler" gerçekleştirmiş olması, HSBC, Britanya