Balyoz soruşturması kapsamında cezaevinde bulunan Orgeneral Çetin Doğan 16 sayfalık mektup yazdı. İşte o mektup;
Abone olBalyoz soruşturması kapsamında tutuklanan eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan avukatları aracılığıyla gazetecilere 16 sayfalık mektup gönderdi.
“HESABINI KİMLERDEN SORMAM GEREKTİĞİNİN BİLİNCİNDEYİM”
Çetin Doğan, “Delillerin henüz tamamen toplanamamış olması, suçun mahiyeti" gibi gerekçelerle 3 haftadır tutuklu olduğunu hatırlatarak “Yakalama, gözaltı ve tutuklanma sürecinde onur kırıcı, hazmedilmesi zor, ‘adli prosedürlerin’ ruhuma ve bedenime yaptığı tahribatın hesabını kimlerden sormam gerektiğinin bilincindeyim. Eski bir asker olarak yaşadıklarımı, verdiğimiz savaşın bir götürüsü olarak görüyorum. Bu nedenle dik duruşuma bozmayacağım" dedi.
TARİHE NOT DÜŞMEK İÇİN
Mektubu yazış nedeninin tarihe not düşmek olduğunu kaydeden Doğan, “İş adalete intikal etti, karışmayalım, bekleyelim sözleri kulağa hoş gelebilir ama Türkiye’ nin bugünkü koşullarında ‘boş’ bir laftan ibarettir" ifadelerini kullandı. Doğan mektubunda, amacının adaleti etkilemek olmadığını, kamuoyunu bilgilendirmek istediğini anlattı.
“Öncelikle şahsım ve Balyoz taifesine mensubiyetleri konusunda kuşku duyanlar için yakalama, gözaltı ve tutuklama sürecinde yapılan yanlışları yinelemeden, salt ‘usul’ yönünden yapılan bu can alıcı adli hatanın üzerinde durmak istiyorum" diyen Doğan, savcı ve hakimlerin uluslar arası hukuk normlarının tam tersi istikametinde bir usul gerçekleştirdiklerini kaydetti.
“DELİL VE BELGELERE KISITLAMA NEDENİYLE ERİŞEMİYORUZ"
“Önce içeri alalım, gerisi Allah kerim" anlayışı ile başlatılan bir yargı süreci olduğunu iddia eden Doğan, “Çetin Doğan’dan istenen adeta kendini aklamasıdır. Bunu yapmak için kollarımızı sıvadığımızda ise bavulla bir gazeteye teslim edilen sözüm ona ‘delil ve belgelere’ avukatlarımızın resmen erişimine savcılık kararıyla konan kısıtlama engeli ile karşı karşıya kalmaktayız. Balyoz Harekat Planı gerçekten 1. Ordu Karargahı’nda mı hazırlanmıştır? Yoksa bu plan özel amaçla kurulmuş bir ‘Senaryo Üretim Merkezi’nin mi ürünüdür?" dedi.
"UYDURUK BİR BELGE, PLAN KODLARI YANLIŞ YAZILMIŞ"
Söz konusu belgenin üzerinde ıslak, kuru veya elektronik hiçbir imza bulunmayan uyduruk bir belge olduğunu öne süren Doğan, TSK’da bütün harekat planları ve bu planlara göre düzenlenen seminerlere ilişkin yazışmaların harekat başkanları tarafından hazırlandığını söyledi. Belirttikleri sahte evrakta şube kodunun “Pl. Ve Eğt. Ş." ibaresinin yer aldığını ancak resmi yazılarda “Pln. Hrk. Ş." Kodunun bulunması gerektiğini belirten Doğan şöyle devam etti:
“Diğer taraftan karargah yazışma kuralları uyarınca Ordu Harekat Başkanlığı birimlerince planlamalara ilişkin hazırlanan bütün evraklara tarih-sayı kodu ‘1700’ rakamı ile başlar. 1’inci Ordu Komutanlığı’na ait yazışmalara sahte evrak dışında ‘1700’ kodu verilmiştir. Sahte evrakın taşıdığı kod ise ‘7130’dur."
SEMİNERDE DARBE PLANLARI YOK
Seminer ses kayıtlarının tamamı incelendiğinde plan seminerinde nelerin görüşüldüğünün, kimler tarafından özel takdimler yapıldığının, nelerin müzakeresinin yapıldığının açıkça görüleceğine dikkat çeken Doğan, plan seminerinde balyoz, suga, oraj, sakal, çarşaf kod adlı kendi uçağını düşürmek ve cami bombalamak gibi inanılmaz hazırlıkları içeren bir darbe planın hiçbir suretle görülmediğini anlattı.
EMNİYET İÇİN HAZIRLANAN PLANLAR
Doğan mektubuna şöyle devam etti:
“Ses kayıtları 5-7 Mart 2003 tarihlerinde icra edilen 1’inci Ordu Plan Seminerinde sadece ‘1’inci Ordu Egemen Harekat Planı’nın jenerik bir senaryo çerçevesinde, ordunun Sakarya nehrine kadar uzanan geri bölgesinin güvenliğini de kapsayacak şekilde irdelendiğini açıkça ortaya koymaktadır. ‘Jenerik senaryo’, seminerin icra edildiği gerçek zaman dilimindeki dış ve iç siyasi ve askeri durumu değil, ileride, daha doğru bir deyişle geleceğe ait bir zaman diliminde meydana gelebilecek siyasi ve askeri olayları gerçekmiş gibi ele alarak irdelenen Egemen Harekat Planının ve bu plana dahil geri bölge emniyeti için hazırlanan planların yeterli olup olmayacağını saptamak için hazırlanmıştır."
BALYOZ ‘KOPYALAMA VE YAPIŞTIRMA’ METODUYLA İMAL EDİLDİ
Balyoz Harekat Planı’nın bilgisayarda ‘kopyalama ve yapıştırma’ metoduyla imal edildiğini savunan Doğan, “Anılan uyduruk plan 2 Aralık 2002 tarihini taşımaktadır. Planın ilginç yanı, AKP hükümetinin kuruluşundan en fazla 15 gün geçmiş olmasına rağmen planda durum başlığı altında tasvir olunan siyasi ve ekonomik gelişmeler AKP iktidarının 2003-2007 döneminde attığı adımların ve icraatının sonuçları ile birebir örtüşüyor olmasıdır" dedi.
Doğan bu iddiasına uydurma olarak öne sürdüğü plandaki bir bölüm ile Haydar Baş’ın 27 Kasım 2005 tarihli bir konuşmasını örnek gösterdi.
KARA KUVVETLERİ İTİRAZ ETMİŞ
Mektubunda Egemen Harekat Planı’nın irdelenmesi için hazırlanan jenerik senaryonun başlangıçta yanlış anlaşılmasından dolayı Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan bir itiraz mesajı gönderildiğini söyleyen Doğan, itirazın nedenini “Seminerin ‘Geri Bölge Emniyeti’ ve ‘Sıkıyönetim Konuları’nın tartışılacağı konusunda bir sanıya kapılmalardan kaynakladığı anlaşılmıştır" şeklinde açıkladı.
SEMİNERE KATILAN GENERAL BUGÜN ORGENERAL
Seminere “Genelkurmay Heyet Başkanı" olarak katılan generalin bugün orgeneral rütbesiyle aktif görevde bulunduğunu, aynı şekilde Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın gönderdiği heyetin başındaki generalin de bugün korgeneral rütbesinde olduğunu anlatan Doğan, bu isimlerin savcılar tarafından bilindiğini belirtti.
5 SAAT HAKİMİ BEKLEDİK, ÇOLAKKADI YEMEKTEYKEN O DA YEMEKTEYMİŞ!
Gözaltına alınmasını İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde “misafir edilmeye başlandım" şeklinde tanımlayan Doğan, savcılık sorgusunun 10.30’da başlayıp 15.30’da sona erdiğini söyledi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı’nın 16.00 sularında adliyeden ayrıldığını bildiren Doğan, Çolakkadı’nın nereye gittiğini ve kiminle yemek yediğini kendisinin söylediğini hatırlattı. Hakim Ali Efendi Peksak tarafından 21.50’de sorgulanmaya başladığını ifade eden Doğan, “Savcılık sorgusu ile nöbetçi hakimce sorgunun başlaması arasında tam 5 saat 20 dakika geçmiştir. Nöbetçi hakimi uzunca bir süre bekledik. Nerede olduğunu soruşturduğumuzda katipler tarafından yemekte olduğu yolunda bilgilendirildik! Bu demektir ki, Sayın Çolakkadı yemekte iken Sayın Peksak da yemekte imişler! Hakim ve savcılarımızın Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile görüşerek karar vermiş olabileceği yolunda bir duyulması dahi adil yargıya gölge düşürmez mi?" dedi.
SAVCI TELEFONLA ARANDI İDDİASI
Doğan, sorgulamayı yapan Savcı Bilal Bayraktar’ın söylediğini iddia ettiği “Evet, üst düzey yöneticilerden bana bu davaya ilişkin telefon edildi. ‘Sen gençsin, bunları tanımazsın ha!’ yolunda telkinlerde bulunmaya çalışıldı. Ben de kendilerine 3 çocuğumun bulunduğunu ve maaşımdan başka bir gelirim bulunmadığını, ancak doğru bildiğimi yapacağımı ifade ettim" şeklinde beyanlarına da mektubunda yer verdi.
HUKUK BELKİ BİR GÜN SİZE DE LAZIM OLABİLİR…
Doğan mektubunu şöyle tamamladı:
“Hedef ben miyim, yoksa henüz tam teslim alamadıkları bir kurumu daha fazla ezmek ve baskı altına almak mıdır? Kararı sizler verin! Saygıdeğer hakimlerimize, savcılarımıza, politikacılarımıza, dışarıda olanlara, işlenen hukuk cinayetlerini bir seyirci gibi izleyenlere duyurulur. Hukuk belki bir gün size de lazım olabilir… Benim haykırışım zihinleri önyargılarla şartlanmamış, ‘yüreklerinin kulakları sağır’ olmamış, izan ve insaf sahibi olanlar içindir. Çektiğim acılar, yüreğimin burkulması nereye götürürse götürsün dik duruşumu kimse bozmaya muktedir olamayacaktır. Dayanma gücümü, yaşananların bir nebze daha halkımızın aydınlanmasına katkı sağlayacağına inancımdan alıyorum."