Parasal Genişleme Avrupa Birliği için Hayır mı Şer mi?
Avrupa Merkez Bankası (ABM) Yönetim Konseyi Mario Draghi başkanlığında toplandı ve kısmetse(?) bugün, yani 22 Ocak Perşembe günü saat 14:30 sularında beklenen açıklamayı yapacak…
Parasal genişlemeye başlanıyor mu, yoksa daha bekleniyor
mu?
Öncelikle söylemiş olalım, parasal genişleme bizim için
kısmetimiz…
Türkiye olası bir parasal genişlemeden payını fazlasıyla
alacaktır.
Tabi bunun ne şekilde olacağını irdelemeyi, AMB’nın açıklaması
sonrasına bırakalım.
Bu stratejik ve tarihi karar öncesi şimdilik Avrupa’yı ele
alalım!
Onlar bizi her olayda ele aldılar ya… Şimdi sıra bizde…
Bu karar Avrupa için Hayır mı Şer mi(?) Gelin bir göz
atalım.
Bugünün Avrupası’na baktığımızda iki temel ülkeden söz
edebiliyoruz: Almanya ve Fransa…
Üretim ve sanayi yoğun bu iki ülke AB’nin geri kalanı üzerinde
uzunca süre hakimiyet kurdu.
Özelikle Almanlar gerek Hırvatistan, gerek Polonya ve gerekse diğer
AB üyesi ülkelerde en güzel yerlerde villalar, yazlıklar edindi…
Yaşlı nüfuslar bu ülkelerin doğal güzelliklerinden fazlasıyla
faydalandılar. AB’nin geri kalanı bu iki ülkeye bağımlı hale
geldi…
Madalyonun diğer yüzünde ise, AB üyesi olmakla sanal bir kredi
değerliliği yakalayan ülkeler, düşük maliyet avantajlarından
faydalanarak yüksek miktarlarda borçlandılar. Peşi sıra İspanya,
Portekiz, İtalya ve Yunanistan darboğazı, krizleri geldi.
Krizler sonrasında bugün gelinen noktada düşük enflasyon ve kalıcı
resesyon korkusu AMB’nı tarihi önlemler almak durumunda
bırakmıştır. Negatif faiz, üretim çarklarını çalıştırmaya yetmemiş,
parasal genişleme tek çare olarak belirginleşmiştir.
Program itibariyle 500 ila 580 milyar Euro’luk bir alımın söz
konusu olacağı kulislerde yer bulmuştur. Sızdırılan bilgiler ise
2016 sonuna kadar AMB’nın aylık 50 milyar Euro tutarında parasal
genişleme gerçekleştireceği yönünde. Hedef ise banka bilançosunu
2.2 trilyon Euro’dan 3 trilyon Euro’ya çıkarmak. Kararın
detaylarını açıklanınca öğreneceğiz tabi; ama, ilk bakışta piyasaya
bu tür likidite enjeksiyonu olumlu duruyor. Hele ABD’nin öyle ya da
böyle başarı yakalayan bir parasal genişleme programını tüm dünya
test etmiş iken!
Ancak durum o kadar basit değil…
İçimde Türkiye açısından pozitif manada heyecan oluşuyor ama bu
programın AB açısından başarıya ulaşma şansını yüksek
görmüyorum…
Ekonomik çarklar çalışsa dahi, program başladıktan sonra AB’nin
dağılma sürecinin başlama olasılığı son derece yüksek. Evet, evet!
Şaka değil…
Ekonomik kriz yerini siyasi krize bırakacaktır. Nasıl mı?
İzah etmeye çalışalım…
Avrupa Birliği’nin 28 üye ülkesi var. Buna karşın tam manasıyla
ekonomik birliktelik içerisinde olan, diğer bir ifadeyle Euro
para birimini kullanan, yani Euro Sistem üyesi olan ülke
sayısı 19. Bu ülkelerin merkez bankaları doğrudan doğruya
Avrupa Merkez Bankası’nın kararlarını uygulamayı kabul ediyor. İşte
parasal genişlemenin temel riski de burada gündeme geliyor.
ABD bu işi rahatlıkla gerçekleştirebildi. Çünkü her ne kadar
eyaletlerin ayrı merkez bankaları mevcut olsa da Federal olarak tek
bir Merkez bankası ve tek bir ülke riski söz konusuydu. AMB’nin
parasal genişleme programında ise her ülke kendi tahvilini satın
alma yoluyla parasal genişleme gerçekleştirecek. Yani 19 farklı
merkez bankası 19 farklı risk grubundaki tahviller üzerinde alım
yapacak…
19 ülkenin bir ucunda Almanya diğer ucunda ise Yunanistan
bulunuyor.
Almanya’nın kredi notu 3A, yani minimum riske sahip ülke…
Yunanistan ise ‘Çöp’, yani aman sakın yatırım yapmayın anlamına
gelen bir not…
Soru ise net: Kredi derece notu düşük ülkelerin riskini kim
üstlenecek?
Burada abilik Almanya’ya veriliyor…
Kendi tahvillerinde hiçbir sorun olmayan, hatta parasal genişlemeye
çok da ihtiyaç duymayan Almanya’ya…
AMB’nın artırılacak bilançosundaki tahvillerin değerinin
sıfırlanması durumunda bilanço zararı ister istemez Almanya
tarafından finanse edilecek. Veya öyle umuluyor…
Almanya ise bu abiliği istemiyor!
Yükü omuzlarına almaktan uzak durmaya çalıştı ve çalışıyor…
Merkel AMB’na aba altından sopayı çoktan gösterdi: “Aman ha yapısal
reformlardan sakın ödün vermeyin” dedi! Kısa ifadesi:
Riskli ülkelerin tahvilleri patlarsa benden medet
ummayın!
Esasen tüm kayda değer ekonomistler belirli ülkelerin tahvillerinde
bu sorunun yaşanacağını biliyorlar. Bu parasal genişlemenin çözüm
getirmeyeceğini bağıra bağıra söylüyorlar! Ve en önemlisi, parasal
genişleme ile birlikte bu ülkelerin yapısal reformlardan
uzaklaşacaklarını da biliyorlar. Ayrıca AB’de çalışan, üreten nüfus
yaşlandı ve yeni jenerasyondan kendileri de dahil olmak üzere medet
ummuyorlar…
O halde eninde sonunda açıklanacak ve başlanacak parasal genişleme
programının sonucu ne olacak?
Hayır mı yoksa şer mi olacak?
Tahminim:
Parasal genişleme ile birlikte piyasaya sunulan paranın önemli bir
kısmı AB’den hızlıca kaçacaktır.
İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan, Litvanya gibi ülkeler
parasal genişleme ile birlikte geçici istihdam yaratan ve kayda
değer iyileşme göstermeyen sanal ve hizmet ağırlıklı sektörlere
yönelerek ikinci kriz vakalarının yaşanmasına neden
olacaklardır.
Riskli tahviller bilanço üzerinde kayda değer zararlar
yazacaktır.
Euro küresel olarak iyice zayıflayacak, Euro gelir elde eden halkın
satın alma gücü azalacaktır.
Bu gidişat üzerine Almanya AB’yi iyice sorgulamaya başlayacak, ilk
çatırdamaların ortaya çıkmasına neden olan ülke olacaktır!
Bu yüzden parasal genişleme, çatırdayan AB’nin son kurtuluş ümidi
olarak sonun başlangıcını ötelemekten fazlasına yaramayacaktır.
Buraya nasıl mı gelindi?
Bir millet, ulus olmayan AB; bir millet veya ulus gibi yaşamaya
çalışmıştır!
Bu süreç, mevcut medeniyetini sömürgecilik ve savaş üzerine inşa
etmiş AB’nin, birlik ve beraberliğinin maddi çıkarlar noktasında ne
şekilde ayrıştığı yakın gelecekte gün yüzüne çıkacaktır.
Kıssadan hisse: “Aynı para birimini kullanmak; bu topluluğu
millet yapamamıştır!”
Maddi menfaatler, bozulan ekonomide kendini göstermiştir.
Zira millet olmayan paylaşamamaktadır!
Paylaşamayan ise tarumar olmaya mahkumdur…
Bu günlerde günahı göçmenlere ve Müslümanlara yıkan zihniyet,
gelecekte birbiriyle uğraşacaktır.
Bu çerçevede parasal genişleme ister olsun, ister olmasın;
‘şer’ zaten AB’ye bulaşmıştır.
Kısa Kısa Notlar:
• AB’yi bir yana koyarsak,
parasal genişleme, Türkiye’nin üretim hamlesi için ihtiyaç duyulan
fon çerçevesinde önemli katkı yapacaktır.
• TCMB’nin bağımsızlığı
noktasında heyecanla diretenler, Merkel’in açıklamalarına ve
AMB’nın parasal genişleme programını ne kadar cesur ya da ne kadar
korkak yöneteceğine dikkat etsinler. Açıklanacak kararlar
noktasında Almanya’yı ikna edemeyen AMB asla ve asla belirli bir
düzeyin üzerinde varlık alımı yapamayacaktır. Ve Almanya Merkez
Bankası AMB’nın değil, AMB Almanya Merkez Bankası’nın kurallarına
uymaktadır.
• TCMB faiz artırırken
gösterdiği cesareti faiz indirirken de göstermelidir. Eğer
bağımsızsa, bağımsızlık tam olarak bunu gerektirir. En azından
benim bağımsızlıktan anladığım budur!
Twitter: @SonerGokten