Paran yoksa öl diyorlar!
Şaşırmış bunlar; iktidar fakir fukaraya yardım ettiği için
kızıyorlar. "Paran yoksa öl" diyorlar bir başka
deyişle...
Ne diyor Başbakan?
"Valilerimiz, kaymakamlarımız şunu bilecek... Eğer
(vatandaşın) evinde sobası yoksa, sobasını da al! Benim fakirim,
gururludur, onurludur, senin kapına gelmesini beklemeyeceksin, sen
gideceksin, arayacaksın bulacaksın, gerekirse kamyonun şoför
mahalline oturacaksın, kapıyı çalacaksın, kömürü sen vereceksin.
Bunu yaptığın gün Türkiye ne olur biliyor musun? Türkiye uçar,
uçar!"
Bu sözler yadırganıyor!
Vatandaşa yapılan yardım için "sadaka kültürü" diyorlar. Oysa,
hükümet bu iş için bütçe ayırmış, 291 milyon YTL'yi fakir fukaraya
dağıtmayı kararlaştırmış...
Çileli vatandaşa, "Paran yoksa öl" sözleriyle
sahip çıkardık eskiden. Şimdi ise vatandaşının ölmesini istemeyen
iktidara "Niye veriyorsun?" diye kızıyoruz!
Nereden nereye!
Sarıgül, Koç'la beraber değil!
"Sarıgül-Koç elele" yazıma Şişli Belediye Başkanı
Mustafa Sarıgül'den itiraz geldi:
-Asla!
Sarıgül'ün kendince mahul gerekçesi var:
-Haluk Koç meydanlarda yok.
-Olursa...
Yukarıda "Asla!" diyen Sarıgül,
Koç'un meydanlarda destek bulması halinde tam destek
vaadediyor:
-Bir tek Haluk Bey değil, Sayın Baykal da halkın desteğini
arkasına alırsa, emrinde oluruz.
Halkın sevgisini ön
plana çıkarıyor Sarıgül.
CHP'de delege ile değil, kitlelerle genel başkanlık seçimi
yapılmasını istiyor:
-Delege ile başbakan olma dönemi
bitti.
-...?
-Halk seçsin.
-Nasıl?
-Hazineden alınan paralarla.
Özal'ı kendine
örnek almış Sarıgül:
-İkinci Özal dönemi başlıyor.
-O ne başkan?
-Özal'ın pratik ekonomi ve dünya görüşünü
uygulayacağız.
Sarıgül'ün ağzı iyi laf yapıyor.
Ağzından çıkan her söz haber!
Ama...
Kazın bir de öteki ayağı var...
Biliyorsunuz Mustafa Sarıgül CHP'den ihraç
edildi.
O artık partisiz biri...
-Hangi çatı altında yapacaksınız bunları
başkan?
Sarıgül meydan okuyor adeta:
-Mahkeme sürüyor, döneceğim.
-Ya mahkeme
aleyhte sonuçlanırsa.
-Hayır, CHP şahıs partisi değil ben yine
döneceğim.
Sonuç:
Sarıgül, Koç'la işbirliği yapmaya niyetli değil.
Diyor ki:
-CHP'yi iktidara ben taşıyacağım.
Ve iddiasını
bir çağrı ile noktalıyor:
-Herkes bana inansın ve peşime düşsün.
CHP adayları önceden belirlenecek!
CHP lideri Deniz Baykal'ın "Adaylarımızı
erken açıklayacağız" sözünü "Siyasi kurnazlık" olarak
yorumlamıştım hatırlarsanız.
İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin aradı
dün:
-Sayın Genel Başkan'a haksızlık etmişsiniz.
-Neden?
-Adayların erken belirlenme fikri benim. İşin içinde
"siyasi kurnazlık" yok. Amacımız seçimlerden çok önce yola çıkıp,
mesafe almaktır. Ben her fırsatta İstanbul'u AK Parti'den geri
alacağımızı söylüyorum. Bunu nasıl yapacağız, şimdiden
çalışarak.
-Peki aday adayları bir beklenti içine
girmeyecek mi?
-Hadi Bey, çok şeffaf bir politika izliyoruz. Hiç kimse
beklenti içine girmeyecek, hak eden aday olacak.
Meraklısına duyurulur!
Git Mehmet Bey!
DP'de Ağar'ın ekibi son bir
hamle yaparak, 5-6 Ocak tarihlerinde yapılacak Olağanüstü Kongre'yi
iptal etmek istedi. Ama olmadı; GİK üyeleri Ağar'ın çağrısına
uymadı.
Ankara'da olan GİK üyeleri, yapılan çağrıya "İtalya'dayım"
diye cevap verdi.
Bunun anlamı nedir biliyor
musunuz?
GİK heyeti bu tavrıyla şu mesajı veriyor:
-Artık git!
Aynen öyle...
Haklılar... Çünkü Ağar'ın her hareketi DP'ye zarar artık.
Cindoruk'la anlaştı kimseye haber vermeden. Hüsamettin Bey
çekildi malum; şimdi Çağrı Erhan'ı sürdü öne.. O olmadı
Rıfat Serdaroğlu.. Velhasıl-ı Ağar partisini emanet edeceği bir
kişiyi bulmakta zorlanıyor.
Niye?
Mehmet Bey bu soruyu kendisine soruyor mu acaba?