Hürriyet Gazetesi'nin iki yazarına zehir-zemberek bir yazı döşenen Perihan Mağden'den cesur sözler... Mağden'in kaleme aldığı yazı yenip-yutulur cinsten değil...
Abone ol "Bu pisliğin, çürümüşlüğün ortasında, aban magazine. Kim evlendi, kim boşandı, kim kilo aldı? Sana ne? SSK'nı mı dolandırıyor, şehrinin içine mi ediyor, yargını mı kirletiyor; sen ona baksana. Amatör paparazzilikle ünlülere sürtündükçe, başın göğe ermiyor. Tam tersi. Kirleniyor ve kirletiyorsun."Yukarıdaki yazının sahibi Perihan Mağden'den başkası değil. Mağden'in ifadesiyle söylersek, 'pislik' ve 'çürümüşlük'ün ortasında koca koca genel yayın yönetmenlerinin magazine abanması acaba neye karşılık geliyor?
Mağden'in yazısını birlikte okuyalım:
Muhbir millet, dijital illet
Meğer Türk Sosyetelemesi Datça'nın karşısındaki minik Simi Adası'nda butik mutluluklar yaşamaya kırmış dümeni.
Tabii sıktı Çılgın Gençliği Santorini, Mikanos. Daima daha ufağına! Butiğine! 'Çılgınım ben: Farklıyım, ayrıksıyım.' Slogan. Bu. Nasıl da araşırlar en orijinalini. Nasıl da meraklıdırlar. Nasıl!
Ve tabii Girit'te aradığı ot yemeklerini, Rodos'ta en nihayet bulmuş bulunan Ertuğrul Özkök de tam yerindeyken rotayı butik mutluluklar adası Simi'ye tam da bir günlüğüne kırmışken, bir ünlüyle, bir kaçakla, Ayşegül Nadir'le karşılaşmasın mı; üstelik onu elinden kaçırmasın mı?
Neden kaçırmış anlamadım. 'Kıvırcık saçlı, orta boylu, hafif kilolu' olarak tasvir ettiği Nadir'i görmüş zira. Yanında 'yakışıklı, at kuyruklu genç bir adamla.' Konuşma fırsatını kaçırmış! O da, Ayşegül Nadir de çok faydalanabilirmiş esasında. Konuşsalarmış.
İş bu kadarla da kalmıyor. Türklerin Masası'ndan bir kadın dijital makinesiyle Nadir'i görüntülüyor. Fakat Genç Yakışıklı Adam makineyi tuttuğu gibi-Gönüllü Paparazzi de: 'Türkler arasında sansasyon yaratmamak için' sesini çıkarmıyor! Kibar Muhbire!
Heyhat! Oysa Ayşegül Tecimer'i kilo almış haliyle, Türk sınırlarının bu kadar yakınında basmışken, bir ya da birkaç fotoğrafını Hürriyet'e şutlasaydı da, dünyanın en nefret edilen mesleğinin (üstelik) amatör bir üyemsisi olsaydı, fena mı olurdu sosyetelediği yerde?
Belki Paparazziler Efendisi Özkök de, fotoğraflamayı gece gözüyle kendisi yapamadı diye yeriniyor. Tarihi eser kaçakçılığından hüküm giymiş, sonra da manasızca affa girmiş bir Büyük Sosyeteleme Sabık Baronesi'yle hangi fayideli konuşmayı gerçekleştirecekti, diyelim bir Özkaya'yla/ve hatta MİT'in başındaki 'Ali Kıran Tatil Kesen' Atasagun'la gerçekleştirebileceği bir 'tet a tet' yerine; bunu milletçe kaçırmış vaziyetteyiz. Maalesef.
Sonsuza dek.
Ama geçenlerde Güney kıyılarımızda sevgilisiyle tatil geçiren Uma Thurman'ı diyelim, çok müteşebbis bir amatör paparazzimiz yakaladı! Aynı otelde kalmakta olan İzmirli bir kadın bankacı ya da reklamcı. Hatırlamıyorum şimdi. Ama bir nevi işi olan birisi. Sonra da Hello'nun internet sitesine 1500 euro'ya okuttuğu bu baskın fotoğraflarıyla iftihar eden görüşmecikler sundu Hürriyet'e.
Yani artık bankacısı, Simi'de butik mutluluk avcılığındası, herkes ama herkes, bir resimbaz muhbir. Magazin polisi! Amatör üstelik: Mesleki deformasyondan ziyade düpedüz karakter bozukluğundan mustarip.
Ayşe Arman'ın köşesinde(n) okudum.
Dubai'de büyükelçilikte gizlice evleniyor. Büyükelçinin (muhtemelen güvenip de çağırdığı) iki şahitten erkek olanı, şakır da şukur fotoğraf çekmekle meşgul bu arada.
N'apmak için? Evine vınlayıp her ruh hastasının olmazsa olmaz'ı şahsi sitesinden bunları (Bakın bana! Bana bakmıyorsanız, bir ünlüyü bastım. Onun sitemmdeki fotoğraflarına bakın! Bakın!) teşhirlemek için. İşin, şahsi muhbir zıkkımını saçmak dışında, daima bir maddi yönü de oluyor. Zira bu insanlar için iç'le dış, parayla ruh: aynı şey. Geçirgen. Hiçbir limit ve sınır yok. İç boşş olunca, ihtiva olmayınca; her şey parayla alınıyor, satılıyor, basılıyor, pazarlanıyor. Pazarlık konusu edilebiliyor. HER ŞEY!
Bu Yaratık da (her kim ise) derhal internet siteleriyle pazarlığa girişiyor. 'Şu kadar kuruşa, yok bu kadar akçeye.' Ne o? Ayşe Arman'ın (anlaşılan arzu ettiği estetikte olmayan) nikâh fotoğraflarını pazarlayacak!
Kendisi de Ayşe Arman'ın nikâhındaki dış kapının sol mandalı iken, kötü fotoğraflarını çekip de internet sitelerine sızdırmış adam olarak, Uzay Çöplüğü'ndeki on-on beş saniyelik yerini alacak!
İnanılmaz bir gidişat!
Berbat bir dünya!
Güvenmemiz gereken bir kurumun, teoride ennnn güvenilir olması farz olan Yargıtay'ın, başkanıyla, yardımcısıyla, nasıl da Mafya'yla (ya da Mafya'nın 'MİT's little helper' koluyla) içli dışlı olduğunu/olabildiğini, tümmm Milas-Bodrum havzasındaki yüzlerce, binlerce müteahhitten 'tesadüfen' en ille de Alaattin Çakıcı ve MİT'teki sevenleriyle bağlantılı olanı bulduğunu (bingo!) üstelik de (ilk günlerde) bu deli açması hikâyelere ve masumiyetine/ bağlantısızlığına cümlemizi inandırıp susturabileceğini, ihtimal dahilinde görebildiğini-görebiliyoruz.
Neşter Davası'nda diyelim, SSK'yı (bu müflis devletin gariban SSK'sını) soyup soğana çevirebilenlerin, yok efendim o telefon kayıtları kullanılırdı da/kullanılmazdı da/bünyedeki Çürük Elmaları teslim ederdik de/etmezdik de Hukuk Bükülmeleri ile, kefalet paralarının hafta sonu/mesai bitimi dinlenmeden bazı 'madde bağımlılarının' yine sana bana işlemez 'yardımseverlikleri' sayesinde, suçlu, en suçlu olabileceklerin nasıl da en olmadık fedakârlıklardan yararlandırılabildiklerini, görüyoruz. Görmek durumunda bırakılıyoruz.
Bu pisliğin, çürümüşlüğün ortasında, aban magazine. Kim evlendi, kim boşandı, kim kilo aldı? Sana ne? SSK'nı mı dolandırıyor, şehrinin içine mi ediyor, yargını mı kirletiyor; sen ona baksana. Amatör paparazzilikle ünlülere sürtündükçe, başın göğe ermiyor. Tam tersi. Kirleniyor ve kirletiyorsun.
Bunu bir zahmet, görsene.
Yazı: Perihan Mağden
Kaynak: Radikal