BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Özkök'ün çiçeklerini fırlatıp attı (video)

Gültenn Kaya, Ertuğrul Özkök'ün Ahmet Kaya'nın mezarına koyduğu çiçekleri çöpe attığını açıkladı

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- Hürriyet Gazetesine 'Vay Şerefsiz' manşetini attıran Ertuğrul Özkök'ün Ahmet Kaya'nın mezarını ziyaret etmesine eşi Gülten Kaya'dan sert tepki.

Hakkındaki suçlamalar ve davalar nedeniyle Fransa'ya giden Kaya 2000 yılında Paris'te evinde ölmüştü.

Mezar ziyareti için üzgün ama pişman olmadığını söyleyen Özkök'ün bu hareketi Gülten Kaya'yı çok kızdırmış.

Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya, Kanal 7'de Erhan Çelik'in sunduğu İskele Sancak'a konuk oldu.

Mezar ziyaretini hatırlatan Çelik'in "Sizden özür girişimi bulundu mu bulunursa ne olur" sorusuna Kaya şunları söyledi:

"Hayır böyle bir girişim olmadı. Fakat bu konuda tek bir şey söyleyeceğim. Üzerinde çok konuşmayı sevmediğim konu bu. Ben bunu duyduktan sonra Ahmet'e gittim. Üzerindeki bütün çiçekleri attım. Temizledim ve üzerine bembeyaz güller koydum. "

ÖZKÖK'ÜN ZİYARETİ KADAR YAZDIKLARI DA OLAY OLMUŞTU. SONRAKİ SAYFADA

[PAGE]

Hürriyet Yazarı Ertuğrul Özkök'ün bugünkü 'Helalleşme' başlıklı yazısının ilgili bölümü:

SIRF ONUN İÇİN CEKET GİYDİM, KRAVAT TAKTIM

Ahmet Kaya ile kaç kere karşılaştık hatırlamıyorum. Belki bir, belki iki. Şarkılarını çok seviyordum. ‘Saza Niye Gelmedin’i hâlâ dinliyor ve doyamıyorum. Sonra aramıza o tatsız manşet girdi. Ahmet Kaya, bir daha Türkiye’ye dönmedi. Karşı karşıya gelseydik, belki birbirimize söyleyecek sözümüz olabilirdi. Olmadı. Mezarlığa giderken, onun için ceket giydim, kravat taktım. Eminim, yaşasaydı, “Bu façaya ne gerek var” derdi. İçimden öyle geldi. Pere Lachaise’in öteki mezarlarıyla karşılaştırıldığında onunki de çok mütevazı bir mezar. Beyaz taştan yapılmış. Üzerinde kabartma bir portresi var. Altında Ahmet Kaya yazıyor. Başında kimse yoktu ama epey çiçek vardı. Ayak ucunda “Elveda sevgili ülkem” yazıyordu. O cümleyi görünce çok hüzünlendim. Ne kadar kızsa da, ne kadar haksızlığa uğrasa da, herkes ülkesini seviyor. Aynı hüznü, Berlin’de birlikte konsere gittiğim Oray Eğin’in gözlerinde gördüm. Sürgün kötü bir duygu. 

HELALLEŞMEK İSTEDİM AMA ARTIK MÜMKÜN DEĞİLDİ

Kapıda aldığım gülü, mezarın baş tarafına koydum. Bildiğim iki dua var. Onları okudum. Ve onunla konuştum. Ne söylediğimi hayatım boyunca kimseye anlatmayacağım. Söylenmesi gereken her şeyi söyledim. Helalleşmek istedim ama artık mümkün değildi. Benim helal edilecek fazla hakkım yoktu. Onun hakkını helal etmesini isterdim ama artık çok geçti. İçimdeki duygu neydi? Suçluluk mu? Hayır... Günah falan çıkarmak gibi bir amacım da yoktu. Çünkü, “Bilerek kötülük” benim lügatımda yazmıyor. Bilmeyerek olanı derseniz, vardır elbet. Taşlanacaksam eğer, ilk taşı, hiç manşet günahı olmayan atsın. Benim duygularım böyleydi ama onun içinde başka duygular olabilir. Keşke, diyorum, keşke, bu konuşmayı, o yaşarken yapabilseydim...

AYRILIRKEN EDITH PIAF’IN ŞARKISINI MIRILDANIYORDUM

Bir arkadaşım, “Yeminli düşmanların şimdi bunu da yanlış anlarlar” dedi. “Hiç umurumda değil. Nasılsa bir gün anlarlar” dedim. Mezarın kapısından çıkarken kulaklarımda Edith Piaf’ın o harika şarkısı vardı. ‘Je ne regrette rien’ Hayır, hiçbir şeye pişman değilim...” Hayat bana çok bonkör davrandı. Çok şükrettim. Geriye baktığımda görüyorum ki; bazı insanlara hoyrat davranmışım. Pişman mıyım? Geri çevrilmesi mümkün olmayan şeylere pişman olmak neye yarar ki... “Üzgün müsün” diye sorarsanız; evet, çok üzgünüm. Aklımda hep Behçet Necatigil’in şiiri çınlıyor: “Bekler bazı şiirler, bazı yaşları...” Demek ki, “Beklermiş bazı üzüntüler, bazı yaşları...” Ben artık, işte o yaştayım.