Ertuğrul Özkök, kadın programlarının yayından kaldırılmasını değerlendirdi. Bu porgramlar, şiddeti azaltacağına körüklüyor diyen Özkök, şöyle devam ediyor:
Abone ol Ertuğrul Özkök, "Dört yaşındaki kızın makyajı" isimli yazısında Hürriyet'in kız çocuklarına uygulanan şiddeti azaltmak için yaptığı çalışmaları anlattı. Özkök'ün asıl indiği konu, kadın programları oldu. Özkök, getirilen yasakları yerinde buldu.Yazı : Ertuğrul Özkök
Kaynak : www.hurriyetim.com.tr
EKRANDA dört, bilemediniz beş yaşlarında bir kız çocuğu görüyorsunuz.
Ayağına annesinin topuklu ayakkabılarını giymiş.
Üzerinde sanki büyük bir kadınınmış hissini veren bir elbise var.
Bir aynaya doğru yaklaşıyor.
Konsolun üzerindeki makyaj takımını alıyor.
Önce dudaklarını boyuyor.
Arkasından fondöten, maskara ve gözaltı boyaları geliyor.
Siz onu arkadan görüyorsunuz.
Küçücük bir kız çocuğu resmen ağır bir makyaj yapıyor.
* * *
Sonra yavaş yavaş size dönüyor ve o an her şeyi fark ediyorsunuz.
Bir gözü mosmor.
Dudaklarındaki ise boya değil, ağzının kenarından akan bir kan.
Küçük kız makyaj yapmış.
Ama bu, güzelliği değil, şiddeti simgeleyen bir film makyajı.
Hürriyet’in ‘Aile İçi Şiddete Son’ kampanyasının televizyon filmi böyle.
Gerçekten etkileyici bir film.
İnsanda çok çarpıcı bir etki bırakıyor.
Milliyet’in kız çocukları için başlattığı ‘Baba Beni Okula Gönder’ kampanyası da çok etkileyici.
Türkiye’de medya kuruluşlarının böyle sosyal sorumluluk kampanyalarına hız vermesi gerçekten sevindirici.
Şimdi bu sorumluluk duygusunun öteki medya kuruluşlarına, özellikle de televizyonlara da yayılmasını bekliyorum.
* * *
Hürriyet Yazı İşleri mensupları bir süredir Yasemin Bozkurt ve öteki bazı kadın sunucuların programlarının tehlikeli bir noktaya doğru gittiğinin farkındaydı.
Bundan önceki olayda konuyu manşetine taşıyan tek gazete Hürriyet olmuştu.
Aslında bu, bizim televizyon programları konusundaki liberal yaklaşımımıza pek uygun değildi.
Çünkü ben de dahil olmak üzere çoğumuz, bu gibi konularda kararı okuyucunun veya izleyicinin vermesinden yanayız.
Nitekim şifreli erotik yayınlarla ilgili tavrımız böyle oldu.
Ancak kadın tartışma programlarında farklı bir durum vardı.
Buraya çıkarılan insanlar toplumun varoşlarından gelen bir kültürün mensupları.
Aile içi, mahalle içi kavgaların, canlı yayınlarda aleni platforma taşınmasının ne sonuç vereceğini bilmek mümkün değil.
Dünyanın en dáhi televizyoncusunun bile böyle bir gerginliği istediği gibi yönetmesi mümkün değil.
Nitekim olamadı da...
* * *
Bu programlar kısa sürede aile içindeki meseleleri çözen değil, tam aksine cinayetle sonuçlanan kavgalara dönüştüren bir etki yapmaya başladı.
Dünyanın en tehlikeli rekabeti, reyting yarışmasıdır.
Televizyoncuların çoğunda şöyle bir izlenim vardır.
Kavga reyting getirir.
Ağız dalaşı yumruklaşmaya gidince reyting daha da artar.
Sonunda iş o noktaya gelir.
Televizyon platosu kadın gladyatörlerin arenası haline gelir.
Sonunda bir silah patlar.
Sonra ikincisi.
Üçüncüyle dördüncünün arası daha da kısalır.
Bir bakmışsınız ki, kavganın bütün tarafları bir anda ekrana dolmuş.
Ekrandaki şov, gerçek hayattaki şova dönüşmüş.
İşte o nedenle Kanal D’nin ve ATV’nin bu tür programları kaldırma kararı çok yerinde olmuştur.