TCK Tasarısı'nda Türk medyasının iyi bir sınav verdiğine dikkat çeken Ertuğrul Özkök, medyada yapılan tartışmaları ' olgunluk döneminin başlangıcı' olarak değerlendirdi.
Abone olErtuğrul Özkök, haftabaşından bu yana TCK Tasarısı'yla ilgili ortaya konulan hararetli tartışmaları 'olgun' ve 'yapıcı' buldu.
Medyadaki tartışmaları "Türk demokrasisi açısından bir olgunluk döneminin başlangıcı" olarak nitelendiren Özkök, "Sinan Aygün de bu kadar alkışlardı" dediği yazısında ilginç tespitlere yer verdi:
- FATURA yine "bazı medya gruplarına"... Oturup şöyle sakin bir biçimde bakalım.
Ceza Kanunu konusunda medya ne yaptı?
MEDYA NE YAPTI
Askere davetiye mi çıkardı?
Genelkurmay'a mikrofon mu tuttu, sayfalarını mı açtı?
Başbakan'a, AKP'ye hakaret mi etti?
Tam aksine.
Belki de tarihinin en olgun ve yapıcı tartışmalarından birini yaptı.
Üstelik birkaç fanatik "parti gazetesi" dışındaki bütün medyada fikri bir çeşitlilik yaşandı.
Tayyip Erdoğan'a çok yakın duran gazetelerin içinde bile bu tartışma yaşandı. O nedenle bu tartışma, Türk demokrasisi açısından bir olgunluk döneminin başlangıcıydı.
Ama Başbakan'dan gelen tepkiye bakın.
Konuştuğum bazı AKP'lilerin medyaya kızgınlığı şu düşünceden kaynaklanıyor.
Onlara göre, Türk basını zina konusunun üzerine gidince, Avrupa ve dünya basını da bundan etkilenip işi büyütüyormuş.
Hem Türkiye'ye hem dünya basınına hakaret.
Bu arkadaşlarımız bilmiyorlar mı ki, dünyanın önde gelen büyük medya kuruluşlarının artık İstanbul ve Ankara'da büroları var.
O gazetelerin başında profesyonel insanlar çalışıyor.
En az bizler kadar zekáları, algılama kabiliyetleri var.
Türkiye açık bir toplum. Hiçbir şeyin gizli kalması mümkün değil.
Başbakan'ın dünkü konuşmasını dikkatle izledim.
Bir nokta çok dikkatimi çekti.
Başbakan, Avrupa Birliği'ne meydan okuyunca, salondan birden alkışlar yükseldi.
Herhalde Sinan Aygün de olsa en çok onlar kadar alkışlardı.
Umut ediyorum ki bu sözler, "parti içi tüketime yönelik" bir niyetin ifadesidir.
AVRUPA ANAYASASI
Başbakan AB sözcüsüne, "Sen bizim içişlerimize karışamazsın" diyor.
Teorik olarak doğru.
Ama unuttuğu bir şey var.
Büyük bir iştiyakla girmek istediğimiz o topluluk, ortak bir anayasayı referanduma sokmaya hazırlanıyor.
Bunun anlamı şu. AB, artık "içişleri" kavramını siliyor.
Sen Kıbrıs gibi tarihi meselelerinde, idam cezasının kaldırılması gibi tarihi bir kararda, hukuk sistemin gibi "en iç" sayılabilecek konularda bu coğrafi ve siyasi haritayı kabul etmişsin, bütün bunları "içişlerine müdahale" olarak görmemişsin.
KİMİN İÇİŞLERİ
İş dini temele dayalı bir "günah" olayına gelince birden meydan okumaya başlıyorsun.
Merak ediyorum.
Acaba AKP, Türkiye'nin içişleri ile "cemaatin içişlerini" birbirine mi karıştırıyor?
Türkiye raporunun yayınlanmasına üç hafta kaldı.
Hepimiz sinirlerimize hákim olup tarihi bir yanlışlık yapmamaya gayret etmeliyiz.
Bu konjonktür, sinirlere hákim olmayı gerektiriyor.
"Zina" olayı bazı AKP'lilerin sandığı gibi, basit bir içişleri meselesi değildir.
Bunu iyi yönetemezsek "zina" krizi giderek uluslararası bir tartışma haline gelebilir.
Hatta Avrupa Anayasası'nın referandum tartışmalarının bile ana ekseni olabilir.
Dün akşamüzeri saatlerinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'la konuştum.
Grup Başkanvekili Kemal Anadol'un Adalet Bakanı Cemil Çiçek'le görüşmesini o istemiş.
Hatta Baykal Başbakan'la yüz yüze görüşme ortamı yaratmaya çalışıyordu.
Eğer bu imkánı bulamazsa bugün Meclis'in açılmasından bir saat önce bir basın toplantısı düzenleyerek "Meclis'i kapatmayın" çağrısı yapmayı planladığını söyledi.
Zina bir "mismanagement", yani kötü yönetim örneğidir.
Ama bunu basit bir kötü yönetim olarak geçiştirmek de mümkün değil.
Çünkü olay giderek AB'nin ağırlıklı bir tartışma konusu haline gelme eğiliminde.
SİNİR HÁKİMİYETİ
O nedenle önümüzdeki üç beş gün ciddi bir "sinir hákimiyeti" gerektiriyor.
Bu söylediğim, hepimiz için gerekli.
Çünkü hiçbirimiz, Avrupa Birliği üyeliği gibi tarihi bir hedefi böyle bir konuyla berhava etme sorumluluğunu kaldıramayız.
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr