Deutsche Bank'ın Doğan TV'nin hisselerine ortak olması, tartışmalara yol açtı. Bazı gazeteler bunu yasalara aykırı buldu. Ertuğrul Özkök, bu duruma tepki gösterdi.
Abone ol Ertuğrul Özkök, Deutsche Bank'ın Doğan TV'yi almasını yorumladı. Gerçi daha önce bazı gazeteler konuyla ilgili yorum yapmıştı. Sıra Özkök'e gelince ortaya "Sıkıcı ama gerekli bir yazı" çıktı..Yazı : Ertuğrul Özkök
Kaynak : www.hurriyetim.com.tr
BU yazıyı sıkıcı bulabilirsiniz. Ama lütfen sonuna kadar okuyun; çünkü hepimizi ilgilendiriyor.
Aslında haberi ilk öğrendiğimde yazmalıydım.
Belki o zaman bir haksızlığın önlenmesine yardımcı olurdu.
Bir ülkede önyargılar, başka hesaplar devreye girdi mi, istediğiniz kadar yazın. Sonuç değişmiyor.
Kazanan önyargılar, kaybeden adalet duygusu oluyor.
* * *
Doğan Yayın Holding, bundan bir süre önce, bünyesinde bulunan ‘Doğan TV’nin yüzde 20’sini, 150 milyon dolara dünyanın en büyük yatırımcı kuruluşlarından biri olan Deutsche Bank’a sattı.
Deutsche Bank, bunu Türkiye’de televizyon yönetmek değil, sadece ve sadece yatırım amaçlı yapmıştı.
Yani gelişmekte olan bir ülkenin iyi yönetilen bir kuruluşuna yatırım yaparak para kazanmayı amaçlıyordu.
Bu operasyon, Türkiye’de birçok medya kuruluşunun yolunu açacak nitelikteydi.
Sadece medya sektörüne değil, aynı zamanda Türkiye’nin öteki sektörlerine de yardımı dokunacak bir olumlu reyting olacaktı.
Yabancıların ülkemize sadece sıcak parayla girmesinden şikáyet ettiğimiz günlerde, şimdi yatırıma para geliyordu.
Doğan Yayın Holding, gerçekten uluslararası çapta başarılı bir işi gerçekleştirmişti.
* * *
Ama bakın, bu satıştan sonra Türkiye’de neler oldu?
Önce bir gazete, RTÜK Kanunu’nu hatırlatarak bunu manşete çekti.
RTÜK Kanunu’nda şöyle bir madde var:
‘Siyasi partiler, dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, vakıflar, mahalli idareler ile bunlar tarafından kurulan veya bunların ortak oldukları şirketler, iş ortakları, birlikler ile üretim, yatırım, ithalat, pazarlama ve finans kurum ve kuruluşlarına radyo ve televizyon izni verilemez; bu kuruluşlar radyo ve televizyon yayın izni almış şirketlere ortak olamazlar.’
Bana göre bu çağdışı bir kanundur.
Bu kanunu tam olarak uygulamaya kalkarsanız, Türkiye’de şahıslardan başka kimse radyo ve televizyon izni alamaz.
Bir de mafya alabilir.
Bütün dünyanın halka açık, şeffaf şirket yönetimlerine gittiği bir dönemde Türkiye, denetimi zorlaştıran şahıs yönetimini teşvik ediyor.
* * *
Doğan TV olayında ise durum tamamen farklıydı.
Birincisi, Doğan TV bir yayın kuruluşu değil. Elinde radyo veya televizyon izni yok.
Deutsche Bank, televizyon kanallarının yönetimine ortak olmuyordu.
Bu işi sadece yatırım olarak yapıyordu.
Ayrıca kanunda ‘dolaylı ortak olamaz’ diye bir ifade de yok.
Bir gazetenin manşeti üzerine İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, bir saniye beklemeden harekete geçiyor ve RTÜK’e bir yazı yazarak, neredeyse, bu satışı durdurun emri veriyor.
Her konuyu incelemeyi ağırdan alan RTÜK, nedense bu konuda anında harekete geçiyor ve Doğan Yayın Holding ile Deutsche Bank yöneticilerinin bir cümle dahi görüşünü almadan hemen kararı veriyor:
‘Bu işlem kanuna aykırıdır.’
Daha bu kararı aldığının ertesi günü, Sermaye Piyasası Kurulu hemen bir yazı yazarak ‘Gereğini yapın’ emrini veriyor.
Ne mutlu.
Ellerinde Uzan, Bilgin káğıtlarıyla yıllardır kapılarında sürünen küçük yatırımcı için kılını kıpırdatmayan SPK, sonunda hızlı çalışmaya başlıyor.
İnşallah günün birinde dolandırılmış insanları da düşünür.
* * *
Yalnız ortada tuhaf bir durum var.
Türkiye’de çok önemli bazı televizyon kuruluşlarının direkt sahibi olan finans kuruluşları bulunuyor.
Bundan bir süre önce Yapı Kredi Bankası, Digitürk’ün yüzde 25’ini satın almıştı. Digitürk’ün yüzde 65’i de ‘Fintur’ adlı şirkete aitti.
Peki bu ‘Fintur’ kimin? Onun yüzde 78’i de Yapı Kredi Bankası’nın.
Yani Digitürk’ün yüzde 70’inden fazlası direkt olarak bir bankanın elinde.
Öyleyse bu nasıl oldu? Şimdi sıkı durun.
Yapı Kredi’nin Digitürk’ü satın alma formülünü bizzat RTÜK bulmuş.
Yani onlara ‘kanuna karşı hilenin’ yolunu göstermiş.
‘Kanuna karşı hile’ sözlerini bilerek tırnak içine aldım.
Çünkü ben bunun kanuna karşı hile olduğuna inanmıyorum. Tam aksine, kanunun özüne uygun olduğunu söylüyorum.
* * *
Şimdi sorulara gelelim.
Önce İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na.
Digitürk, Yapı Kredi’ye satıldığında RTÜK’e böyle bir yazı yazdınız mı?
SPK’ya soruyorum.
Bu satıştan sonra RTÜK’e gereğini yapın diye bir yazı gönderdiniz mi?
RTÜK’e sormuyorum; çünkü zaten Yapı Kredi’ye yolu onlar göstermiş.
Onlara sorsam sorsam, niye Digitürk’e bu ayrımcılığı yaptınız diye sorardım.
* * *
Bu yazıyı bilerek gecikmeyle yazıyorum. Çünkü RTÜK’ün alacağı kararı etkilemek istiyor suçlamasıyla karşı karşıya kalabilirdim.
RTÜK önceki gün, dörde karşı beş oyla bu satışın kanuna uygun olmadığı kararını aldı. Artık yazmakta serbestim.
Türkiye’ye çok zarar verdiler.
TMSF’nin elindeki bütün medya kuruluşlarının fiyatını düşürttüler.
Çünkü birçok yabancı finans kuruluşu, bu şirketlere talipti.
Daha da kötüsü, yabancı yatırım kuruluşlarının Türkiye’ye bakışını son derece olumsuz biçimde etkilediler.
Hepimiz bilelim ki, bu iş sadece Doğan Grubu’nun değil, bütün Türkiye’nin ve onun geleceğinin işidir.
Türkiye’de özelleştirmeyi de, yabancı sermaye girişini de engelleyen kafa işte budur.