BIST 9.420
DOLAR 34,38
EURO 36,28
ALTIN 2.838,82
HABER /  MEDYA

Özkök küstah biri mi?

Ertuğrul Özkök'ün keyfi kaçtı. Radikal'i okurken kendisi hakkında çıkan yazı Özkök'ü fena sinirlendirdi.

Abone ol

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün neşesi bir anda Radikal ekini okuyunca kaçtı. diye okurlarına soran Özkök kendisine bu sıfatı yakıştıran Boğaziçi Üniversitesi'nden bir öğretim üyesine verdi veriştirdi.

Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak:

PAZAR günü büyük bir keyifle gazeteleri okuyordumTa ki Radikal’in ekini okuyuncaya kadar.

Tam kahvemi yudumlarken ekin birinci sayfasında yayınlanan o yazıyı okudum.

Okudum ve kendi kendime şu soruyu sordu:

"Ben küstah biri miyim?"

* * *

Aslında "küstah" kelimesini, gazete üzerinde hiç sevmem.

Gazeteciler nedense bu kelimeyi kullanmaktan özel bir keyif alırlar.

Ben de genel yayın yönetmenliği hakkımı kullanarak arkadaşlara bu kelimeden kaçınmalarını söylerim.

Bazı öğretim üyelerinin, bu kelimeyi gazetecilerden bile daha çok sevdiğini ise bilmiyordum.

Geçen pazar günü Radikal Gazetesi’ne yazan Boğaziçi Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi, adımı vermeden; ama adresimi ayan beyan yazarak bana "küstah" diyor.

Daha doğrusu PKK ile ilgili bir yazımı "küstahça" bulduğunu söylüyor.

Söylesin.

Benim anlayışım şudur:

Biz köşe yazarları, başkaları hakkında bazı sıfatları kullanma hakkını kendimizde görüyorsak, köşe sahibi olmayan insanların bizler hakkında kullanacağı çok daha ağır sıfatlara hazır olmalıyız.

Geçtiğimiz ay bir yazımda, Güneydoğu’da yapılan bazı şeylerin artık bir "azınlık şımarıklığı" haline dönüştüğünü yazmıştım.

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesine göre bu sözlerim "küstahlıkmış".

Tabii küstah, fazla zeká istemeyen, çok sıradan, çok banal bir sıfat.

O bakımdan "hain" vs. gibi sıfatların yanında çok masum kalıyor.

Ama dedim ya, ben yine de bu sıfatı pek sevmiyorum.

* * *

Benim bu yazıyla ilgili itirazım, söz konusu sıfatın IQ’su, zarafeti veya masumluğu ile ilgili değil.

İşin özüne taalluk eden bir itirazım var.

Ben artık açık açık bazı Kürt aydınlarının veya Kürtler adına konuşan fahri aydınların şımarıklık yapmaya başladığını düşünüyorum.

1990’lı yıllarda "hainlikle" suçlanmayı göze alarak Kürt haklarını savunan bazı gerçek Türk aydınlarının bile artık bu tavırdan rahatsız olmaya başladığını görüyorum.

Çünkü bazı Kürt ve fahri Kürt aydınları, artık işi "provokasyon yapmaya" kadar götürüyorlar.

* * *

Radikal Gazetesi, son zamanlarda çok önemli bir platform oluşturdu.

En kışkırtıcı, en provokatif Kürt milliyetçiliğine kadar giden yazılara bile yer veriyor.

Ama Allah için çok mantıklı itirazlar da aynı gazetede yer buluyor.

Burada ortaya çıkan tablo şu:

Kürt haklarını savunan birçok Türk aydını ve birlikte yaşama kültürünü yerleştirmeye çalışan samimi Kürt aydını, çok önemli ve yapıcı yazılar yazıyor.

Mesela Ahmet İnsel, Murat Belge, mesela Tarık Ziya Ekinci.

Buna karşılık hepimizi çileden çıkartan ilkel kışkırtıcı yazılar da yayınlanıyor.

Mesela, şu tezi işleyenler bile var:

"Türklerin milliyetçi olmaya hakkı yoktur; ama Kürtlerin milliyetçi, hatta ırkçı olmaya bile hakkı vardır."

O nedenle "Türkler paşa paşa masaya oturacak" diyenlere bile rastlıyorum.

Benim gibi sakin bir insanı bile çileden çıkartacak kadar kışkırtıcı yazılar okuyorum.

* * *

Bütün bunları yazdığım, söylediğim, eleştirdiğim için mi küstah oluyorum?

Ben Hürriyet Gazetesi’nde "Kürt" kelimesini telaffuz eden ilk yazarım.

Bundan 13 yıl önce bunu yazmak, kariyer beklentisi olan bir gazeteci için büyük riskti.

O riski göze alan ben, bazı Kürt ve fahri Kürt aydınlarının bu tavırlarını "şımarıklık" olarak değerlendirme riskini haydi haydi alırım.

Böyle düşünen akademik sıfatlı kişilerden de bir ricam var.

Onlar bizim yaptığımızı küstahça buluyorsa, ben de onlarınkini korkakça buluyorum.

Kendilerine soruyorum.

Eğer PKK’lı değillerse, bizim gösterdiğimiz cesaretin onda birini PKK’ya karşı gösterebilirler mi?

Ben diyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt vatandaşlarının mutluluğu için, bu cesarete çok ihtiyacımız var.