"O genç hayatının baharında toplum dışına itilmemeli" diyen Özkök'ün yazısı ayakta alkışlanacak cinsten..
Abone olO genci ben alkışlıyorum EVET, 19 Mayıs’ta stadyumda komutanların alkışlamadığı o genci ben alkışlıyorum. Ayrıca komutanların da alkışlaması gerektiğine inanıyorum. Şeref tribünündeki komutanlar, karşılarında gençliğin Atatürk’e cevabını okuyan o çocuğu ayakta alkışlamalıydılar. ONA MI KARŞIYIZ Eğer imam hatip okullarına karşıysanız, hiç sinirlenmeyin, sözümün sonunu bekleyin. O çocuğa dikkat ettiniz mi? Saçları jöleli. İnsanın içini açan bir duruşu var. İyi konuşuyor ve güzel şeyler söylüyor. Ben diyorum ki bu çocuk alkışlanmalıydı. Üstelik laik düzene gönülden inanan insanlar daha kuvvetli alkışlamalıydı. Çünkü o çocuğa şunu göstermek gerekiyordu. ‘Bak delikanlı, biz sana karşı değiliz. Seni toplumun dışına itmek gibi bir niyetimiz yok. Biz, işte seni bu duruma düşüren okul sistemine karşıyız.’ Yani adı ‘imam hatip’ olan sözde meslek liselerine. Meslek lisesi adı altında faaliyet gösteren ‘imam’ adı altındaki bu okullar, gencecik çocukları hayatlarının başında böyle yapayalnız bırakıyor. 19 Mayıs günü resmi kutlamalarda yaşanan olaylar yıllardır bir avuç fanatik tarafından nasıl bir köşeye sıkıştırıldığımızı, gencecik insanları hayatlarının başında nasıl düş kırıklıklarına uğrattığını bir kere daha ispatladı. Açıkça söyleyeyim, bu 19 Mayıs hepimize zehir oldu. O MANZARA İmam hatip okulları konusunda hükümete karşı çıkan birçok samimi insan, türbanlı kadınların canlı yayında tribünden çıkarılmasından rahatsız oldu. Ama aynı insanlar Başbakan’ın Onuncu Yıl Marşı’nı alkışlamayarak gösterdiği sessiz tepkiyi de sevmediler. Denizli Belediye Başkanı’nın, 23 Nisan törenlerine başını açarak katılan eşi, bu defa törene katılmadı. Neden mi? Çünkü o olaydan sonra bazı gazete ve gazetecilerin nişan tahtası haline geldi. Bazı köşe yazarları Belediye Başkanı’nı bizzat arayarak hesap sordular. İnsanlar üzerinde inanılmaz bir terör yaratıldı. Güya insanların başını örtmelerinin yasaklanmasını baskı olarak gören bu insanlar, başkalarına ‘Başını niye açtın’ diye yüklendiler, hayatlarını cehenneme çevirdiler. Bu olay bir kere daha gösterdi ki, biz hepimiz, iki ayrı kutuptaki bir avuç fanatiğin kölesiyiz. Onların kavgası arasında kalmış durumdayız. Bir kısmı ‘din’ adına, bir kısmı ise ‘Atatürkçülük’ adına insanların hayatını karartıyorlar. SPOR YAZARI Bakın her iki fanatik kanatta da bayram sevinci var. Bir kısmı şehvet içinde ‘yalakalar’, ‘dönekler’ edebiyatına sarıldı. Hakaretin bini bir para. Öteki taraf farklı mı? Onlar da totalci olduğu için aynı havadalar. Onlar da Avrupa Birliği, Kıbrıs gibi konularda hükümeti destekleyip, imam hatip okulları konusunda karşı çıkan insanları, ‘Bunlar zaten böyleydi, asıllarına döndüler’ diye yerden yere vuruyorlar. İkisinin de kafası aynı. ‘Ya bizden olacaksın, ya onlardan.’ Ya AKP’yi her konuda destekleyeceksin, ya da ağzıyla kuş tutsa bile yerden yere vuracaksın. Bunlara bakıyorum ve içimden şu geçiyor: En fanatik spor yazarları bile bu kadar fanatik değil. En koyu Fenerbahçe yazarı bile, takım iyi oynamadığı zaman eleştiriyor, iyi olduğu zaman destekliyor. MAKULÜN İKTİDARI İmam hatip tartışmasının ülkeye en büyük zararı bu olmuştur. İtibarını kaybetmeye başlayan fanatikler yeniden başlarını kaldırmaya başladı. Onlara bu hayat öpücüğünü de ne yazık ki hükümet verdi. İmam hatip tartışmasının ülkeye en büyük zararı işte bu hayat öpücüğüdür. Ama kimse üzülmesin. Bu ülkenin makul çoğunluğu mutlaka iktidar olacaktır. Ve makulün iktidara yürüyüşü de basından, basındaki köşe bunkerlerinden başlayacaktır.