Doğu'da yaşanan çatışmaların bitmesini isteyen aydınlar ikiye bölündü. "Kürt ve Türk" diye sıfatlarla ayrılan aydınların bildirileri yayınlandı. Özkök, bu süreci olumlu bu
Abone olErtuğrul Özkök, gazetelerin Kürt ve Türk aydınlarının bildirilerini yayınlamalarını eleştirdi. Özkök, bazı durumlardan rahatsız olduğunu dile getirse de bildirileri yayınlayan gazetelerin davranışlarını olumlu buldu.... "Aynı metin iki ayrı kimlik" isimli yazı şöyle:
Yazı : Ertuğrul Özkök
Kaynak : www.hurriyetim.com.tr
DÜNKÜ Milliyet Gazetesi’nde bir ilan dikkatimi çekti. Bu ilanın Türk medyasının ana gövdesini oluşturan yayın organlarından birinde yayınlanması bana göre çok önemliydi.
İlanı, kendilerine ‘Kürt aydınları’ diyen bir grup insan vermişti.
* * *
Üzerinde ‘Basın açıklaması’ yazan ilanın tam metni şöyleydi.
‘Biz aşağıda imzası bulunan Kürt aydınları; 15.06.2005 tarihinde, ülkemizin değerli bilim adamları, aydınları ve sanatçılarının kamuoyuna sundukları aşağıda metni bulunan açıklamaya katıldığımızı ve desteklediğimizi kamuoyuna duyuruyoruz:
‘Son günlerde yoğunlaşan çatışma ortamından derin kaygı duyuyoruz. 15 yıl süren ve 30 bini aşkın insanımızın kaybına yol açan, taraflarca ‘Düşük yoğunluklu çatışma’ veya ‘Kirli savaş’ olarak adlandırılan dönemin acıları, milyonlarca insanımızı derinden yaraladı. Artık insanlarımız ölmesin. Barış için adil yaşam sürelim. PKK’nın silahlı eylemlerine derhal ve önkoşulsuz son vermesini istiyoruz. Hükümetin kalıcı barışın sağlanması ve herkesin demokratik hayata katılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirmelerini de talep ediyoruz.’
Bu bildiri geçen hafta Hürriyet’te haber olarak yer almıştı.
Bu açıdan yeni bir tarafı yok.
Yeni tarafı, bildiriyi imzalayanların bunu, Türkiye’nin temel ilkelerini benimsemiş, politik çizgisini buna göre belirlemiş bir yayın organında yayınlamaları.
Bu açıdan bildirinin Milliyet gibi bir gazetede yayınlanmasının sembolik anlamı önemli.
Hatta bunun, içeriğinden bile daha önemli olduğunu düşünüyorum.
* * *
Bunu niye yaptılar?
Geçen hafta bu bildiriyi kaleme alanlarla konuşan bazı kimselerden işittim.
Bildiri yayınlandıktan sonra, Tarık Ziya Ekinci bazı gazetelere, bu taleplerin Abdullah Öcalan’ın affını da içerdiğini söyledi.
Tabii bildiri bu sözlerin etkisi altında değerlendirildi.
Oysa bildirinin içeriğinde buna direkt bir atıf yok.
Hatta, içerik bakımından bir süre önce bazı Türk aydınlarının yayınladığı bildiriden de farkı yok.
Zaten bildiriyi yayınlayanlar da Ekinci’nin bu sözlerinden rahatsız oldukları için, asıl metni kamuoyuna duyurmak istemişler.
* * *
Bu ülkede herkes biliyor ki, artık Öcalan’a af çıkartmak gibi bir ihtimal mevcut değil.
Bu ülkede barış içinde birlikte yaşamak isteyen herkes, bu gerçeği önüne koyarak siyaset yapmalı.
Ben bildiriyi çok dikkatle okudum.
Terminoloji açısından olumlu bulduğum bazı yanları var.
Mesela, Türkiye’den ‘Ülkemiz’ olarak söz ediliyor.
Bazı Türk yazarları, Kürtlerin 30 bin Kürt’ü öldürdüğünü iddia ederken, bildiride bu 30 binlik rakamın bu çatışmalarda ölen herkesi kapsadığını gösteren gerçekçi bir ifade kullanılıyor.
PKK’nın, silahlı eylemlerini önkoşulsuz durdurmasını istiyor.
Buna karşılık bildirinin, her Türk gibi beni de rahatsız eden yanları var.
En azından bu çatışmayı ‘Taraflar’ olarak tarif ederek, devlet ile PKK’yı taraf haline getirmesi hoşuma gitmiyor.
Ama asıl rahatsız olduğum yanı, bir ay içinde art arda yapılan iki açıklamanın kimlikleri.
İlk aydınlar bildirisi önüme geldiği zaman, arkadaşlarıma ‘İmzalayan arasında hiç Kürt yok’ demiştim.
Oysa açıklamayı imzalayanlar, kendilerini ‘Türk aydını’ olarak tanımlamıyordu.
Bazı arkadaşlarım, ‘Mutlaka vardır’ dediler.
Sonradan anlaşıldı ki hiç yokmuş.
Nitekim daha sonra gelen bildirinin üzerinde ‘Kürt aydınları’ ifadesinin bulunması haklı olduğumu gösterdi.
Ben bu tür bir kimlik farklılaşmasını sevmiyorum ve zararlı buluyorum.
İki bildirinin metinleri birbirinin aynısıydı. Türk ve Kürt aydınlarının çok benzer içerikli bir bildiriyi birlikte imzalamaları daha şık olurdu.
* * *
Ama yine de kendilerine ‘Kürt aydınları’ diyen bu insanların seslerini ‘Ülkemiz’ dedikleri insanlara Milliyet gibi bir gazete aracılığıyla duyurmak istemeleri olumludur.
Ve bence önemli bir adımdır...