Jandarma Genel Komutanlığı'nın devir teslim törenine Hürriyet'in çağrılmaması Ertuğrul Özkök'ün moralini bozdu. Özkök olayın demokratik olmadığını savundu.
Abone olDÜN ‘Cumhuriyet’ ve ‘Milliyet’ gazetelerinde ilginç bir haber vardı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Amerika’nın Irak’taki durumunu Vietnam’a benzetmiş. Ancak bu haberde asıl dikkatimi çeken nokta, Genelkurmay Başkanı’nın bu açıklamayı yaptığı dört gazeteciydi. TÖREN LİSTESİ Cumhuriyet’teki haberden okuduğuma göre Özkök, Milliyet’ten Fikret Bila, Cumhuriyet’ten Mustafa Balbay, Radikal’den Mehmet Ali Kışlalı’ya konuşmuş. O sırada yanlarında televizyoncu arkadaşımız Hulki Cevizoğlu da varmış. Konuşmanın yapıldığı yer Jandarma Genel Komutanlığı’ydı. Komutanlıkta devir teslim töreni vardı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur görevi, yeni komutan Orgeneral Fevzi Türkeri’ye devrediyordu. Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin’i arayıp, onun davetli olup olmadığını sordum. Sedat Ergin, bu gibi konularda çok titiz bir gazetecidir. Böyle bir daveti atlamış olması ihtimali sıfır denecek kadar azdır. Ona bu tören için davetiye gelmemiş. Oysa bugüne kadar bu tür törenlerin çoğuna davet edilir ve o da giderdi. Bu defa kendisine davetiye gönderilmemiş. Demek ki aradan geçen süre içinde bazı şeyler değişmiş. Biraz araştırdım. Genelkurmay’da devir teslim törenlerine davet edilecek kişilerin listesi, eski ve yeni komutan tarafından ortaklaşa hazırlanırmış. Daha doğrusu, ana listeyi ayrılan komutan hazırlıyor. Yeni komutanın davet etmek istediği kişiler varsa ekleniyor. Bu durumda davet edilecek gazetecileri belirlemek daha çok ayrılan komutanın arzusuna bağlı oluyor. Buna karşılık dün akşam Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda yapılan devir teslim töreninde durum farklıydı. Bu kez törene Fikret Bila ve Mustafa Balbay’ın yanısıra Sedat Ergin, Sabah Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş, Vatan’ın Ankara Temsilcisi Bilal Çetin ile Star gazetesinin Ankara Temsilcisi Metin Özer de davet edilmişlerdi. Ayrıca Referans gazetesinin asker kökenli yazarı Ercan Çitlioğlu da çağrılıydı. Bu durumda aklıma şu soru geldi: ‘Acaba komutanlar, şahsi akreditasyon uygulaması mı yapmışlardı?’ Ben gazeteciliğe başladığım günden beri devlet kurumlarının keyfi akreditasyon uygulamalarına karşı çıktım. Bu görüşümü çeşitli defalar da dile getirdim, yazdım. Farklı görüşte diye bir gazetenin mensuplarına akreditasyon uygulanması, demokratik topluma yakışan davranış biçimi değil. Ama Türkiye’de bunu yapan sadece askeri kurumlar değil. Mesela, eski Başbakan Necmettin Erbakan da kendi keyfine göre gazete ve gazeteci ayrımı yapardı. HABER ATLAMAK Hemen belirteyim. Resmi ve siyasi kurumların akreditasyon listelerinin dışında kalmak, bir gazeteye ve gazeteciye fazla bir şey kaybettirmez. Alt tarafı, o davet sırasında öğrenilen bazı haberleri atlarsınız. Ama bu uygulama o kuruma çok şey kaybettiriyor. Ayrıca bir psikolojik hususa da dikkatinizi çekmek isterim. Ben, başka gazetecilere akreditasyon verilmeyen ortamlarda bulunmaktan rahatsız oluyorum. Hiç kuşkusuz, başkalarına davetiye gönderilmiyor diye bizim de böyle davetleri protesto etmemiz doğru bir davranış değildir. Gazeteci gider. Gider ama bu konudaki itirazını ve görüşünü de mutlaka iletmeli. Bu yazının amacı da bundan ibaret. Davetli olduğumuz zaman da bu görüşümü yazdığım için, şimdi çok daha rahat yazabiliyorum.