Anayasa değişikliğine karşı çıkanları, "Matbaaya karşı çıkanlara" benzeten Osman Can'a Özkök'ten ağır yanıt var.
Abone olHükümetin getirdiği Anayasa Değişikliği tartışmaları siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine, gazetecilerden hukukçulara geniş bir çerçevede tartışılıyor.
Değişiklik sürecine, getirilen yeni maddelerin içeriğine yönelik ciddi eleştiriler kadar sonuna kadar paketi savunanlar var.
Paketi savunan hatta eksik bulan önemli isimlerden biri de daha önce AK Parti'nin kapatma davasında ve türbanla ilgili Anayasa değişikliğinde raportörlük yapan Demokrat Yargı Derneği Başkanı Osman Can.
Can değişklik sürecinde bu değişikliklere karşı çıkanları "Matbayaa direnir gibi direniyorlar" diye eleştirdi. Can'ın bu sözleri kendisinin de bir matbaacı çocuğu olduğunu söyleyen Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Ertuğrul Özkök'ün tepkisi çekti. "Matbaacının oğlu itiraz ediyor" başlıklı yazısında Özkök şu ağır eleştirileri dile getirdi.
İşte Özkök'ün o yazısı:
Paketi eleştirdiğime göre, matbaaya direnenler arasında ben de varım demektir.
Polemik sevdiğim bir şey değil ama bu sözleri görmezden gelmem mümkün değil.
* * *
Bak Osman Can kardeşim.
Benim rahmetli babamın mezar taşının üzerinde şu yazılıdır:
“Matbaacı Şükrü Özkök”
O “Matbaacı” kelimesini mezar taşına ben yazdırdım.
Çünkü hayatım boyunca babamın mesleği ile iftihar ettim.
Hayatına matbaa işçisi olarak başladı, sonra küçük bir matbaası oldu.
Üniversiteye gidinceye kadar ben de o matbaada çırak olarak çalıştım.
Üstüpü ile makine temizledim, makine yağladım, yerleri süpürdüm.
Şimdi bana diyorsunuz ki; “Matbaaya direnir gibi direniyor.”
Teessüf ederim.
Siz Anayasa Mahkemesi’nin anlı şanlı raportörüsünüz ve “Demokratım” diyorsunuz, bu ne biçim laf?
Neredeyse “Kes, tartışma, kabul et” diyorsunuz. Anayasa değişikliği konusunda tartışmayacağız da neyi tartışacağız?
Sadece bugünü değil, yarını da düzenleyecek olan temel kurallar bütününü konuşuyorsak, ille de sizin düşündüğünüzü düşünmek zorunda mıyız?
Kızmayacaksınız, tehdit etmeyeceksiniz. Farklı düşünen insanlar var olmaya devam edecek.
Bu dünya en müstebit diktatörlere bile yar olmadı.
Daha önceki gün TÜSİAD, “İtirazlarım var” dedi.
Ülkenin yüzlerce aydını bir araya gelmiş bildiri imzalıyor. “Anayasa değişikliği böyle yapılmaz” diyor.
Barolar ayakta, sendikalar ayakta.
Öğretim üyelerinin bir bölümü öyle, bir bölümü böyle düşünüyor.
Gazeteciler farklı farklı telden çalıyor.
Siz çıkmış, “Benim gibi düşünmeyen, matbaaya direnir gibi direniyor” diyorsunuz.
* * *
Hepimiz sizin gibi düşüneceksek, demokrasiye ne gerek var?
Bunca siyasi parti, sivil toplum kuruluşunu at çöp tenekesine gitsin.
Hatta raportörlüğünü yaptığınız Anayasa Mahkemesi’ne ne ihtiyaç var?
Bir zahmet alın kalemi kâğıdı elinize, yazın bir anayasa.
Oylamaya bile hacet yok.
İndirin Meclis’in duvarındaki o lüzumsuz tabelayı da; yerine “Hâkimiyet kayıtsız şartsız Osman Can’ındır” yazın. Olsun bitsin.
Amaç sizin anayasanızsa gerisi teferruattır. Memlekete yeni anayasa lazımsa onu da siz yaparsınız.
Değil mi Osman Can kardeşim.
Bir küçük teferruat;
Sizi raportör tayin eden Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ne diyor?
“Ben yaptım oldu olmaz...”
Eyvah eyvah; şimdi o da mı matbaa direnişçilerine iltihak etti?
Sen de mi Brutus?
* * *
Bir küçük teferruat daha.
Sizce bu işte bir mantık hatası yok mu?
Bu ülkeye matbaanın gelmesine kim karşı çıkmıştı?
Ülkenin yüzünü Batı’ya çevirmek isteyen ıslahatçılar mı?
Meşrutiyet’i isteyenler mi?
Yoksa...
Hadi şimdi girmeyeyim o meseleye, yanlış anlaşılacak.
Ama o konuda da, nevi şahsınıza münhasır farklı bir teziniz varsa, söyleyin biz de öğrenelim.
* * *
Özet: Ben matbaacı çocuğuyum. Ailemizin rızkını matbaadan çıkardık.
Heyhat; Anayasa paketinin bazı maddelerine ciddi itirazım var.
Söyleyin baba yadigârına mı ihanet ettim?